Masumiyet karinesi, bir kişinin suçluluğu kanıtlanıncaya kadar masum sayılmasını ifade eden temel bir hukuk ilkesidir. Bu karine, suç ile itham edilen bireyleri yanlış mahkumiyetten koruma amacına hizmet eder ve adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak kabul edilir. Evrensel bir değer olarak tanınabilmesi için belirli bir asgari mutabakat seviyesine dayanır. Anglosakson hukuk sisteminde ispat yükünü ve standardını belirleyen bir ilke olarak görülürken, Kıta Avrupası hukuk sisteminde adil bir yargılama için varsayımsal bir başlangıç noktası olarak kabul edilir.

Suçluluğu Kanıtlanana Kadar Herkesin Masum Olduğunu Anlatan Sembolik Görsel (Yapay Zeka ile Oluşturulmuştur)
Uluslararası ve Ulusal Tanınma
Masumiyet karinesi, tüm uluslararası ve bölgesel insan hakları sözleşmeleri tarafından tanınmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 6. maddesinin 2. fıkrasında "Bir suç ile itham edilen herkesin, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılacağı【1】" belirtilmiştir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 11. maddesinin birinci fıkrası da benzer bir güvence içerir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında, "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz【2】" hükmü yer almakta ve bu hak, savaş, seferberlik veya olağanüstü hâllerde dahi sınırlandırılamayan mutlak bir temel hak olarak kabul edilmektedir. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının da bir unsurudur.
Tarihsel Gelişim
Masumiyet karinesi, çeşitli hukuk sistemlerinde ve tarihsel dönemlerde farklı biçimlerde ortaya çıkmış kadim bir hukuk doktrinidir.
Batı Hukukunda
- Karinenin ilk izlerine İÖ. 1792-1750 yılları arasında uygulanan Hammurabi Kanunları'nda rastlanır; bu kanunlar ispat yükünün suçlayıcıya ait olduğunu ve suç ispatlanmadıkça kimsenin suçlu kabul edilmeyeceğini belirtmiştir. Suçlayıcının ispat edememesi hâlinde ölüm cezası öngörülmüştür.
- Eski Yunan şehir devletlerinde, örneğin Demosthenes, "suç sabit olana kadar hiçbir erkeğin suçlu sıfatını taşımayacağı" kuralını belirlemiştir.
- Roma İmparatorluğu döneminde Antonius Pius Anayasası, suçlamanın delille yapılması ve iki şerefli tanık ifadesiyle sabit olmadıkça kimsenin suçlu sayılamayacağını belirtmiştir. İS. 529-534 tarihli Corpus Juris Civilis (Justinianus Kanunları) ise tüm suçlamaların dürüst tanıklar, kesin belgeler veya açık fiili kanıtlarla ispatlanması gerektiğini ve ispat olmadıkça kimsenin suçlu sayılamayacağını düzenlemiştir.
- 1215 tarihli Magna Carta Libertatum'un 39. paragrafı, hiç kimsenin adil bir yargılamaya muhatap olmadıkça suçlu sayılamayacağını güvence altına almıştır.
- İngiltere'de Habeas Corpus Kanunu (II. Charles dönemi) ve Treason Trial Kanunu (III. William dönemi) mahkeme kararıyla sabit olmadıkça kimsenin suçlu sayılamayacağını açıkça düzenlemiştir.
- 18. yüzyılda Virginia Haklar Bildirgesi ve yasal temsil ilkesinin gelişimi, karinenin uygulanmasına katkı sağlamıştır.
- 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Evrensel Bildirisi'nin 9. paragrafı, suç işlediği mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar herkesin suçsuz sayılacağını ilan etmiştir.
İslam Hukukunda
- İslam hukuku, masumiyet karinesine benzer ilkeler içermektedir. Kur'an-ı Kerim'de zandan kaçınılması ve şüpheyle hareket edilmemesi emredilmiş, bazı suçların hangi delillerle ispat edileceği düzenlenmiştir (örneğin zina suçunun dört şahitle ispatı). Hz. Muhammed zamanında zina ile itham edilen bir kadının, fiili dört şahitle ispatlanamadığından masum olduğuna karar verilmiştir.
- Hz. Ömer'in Basra valisine gönderdiği Yargılama Usulüne İlişkin Direktifname'de, ispat yükünün davacıya, yeminin ise inkar edene düştüğü, kesin delil veya yeminle ispat edilmedikçe Allah'ın kulların işledikleri suçların örtülmesini istediği belirtilmiştir. Bu direktifname, ispat külfetine ilişkin usuller, sınırlar ve yargılama usullerini de belirlemiştir.
- İslam hukukçuları Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve Muhammed bin Eş'Şeybani de ispat yükünün davacıya düştüğünü ve kesin delille suçluluk ispatlanmadıkça ceza verilmeyeceğini ifade etmişlerdir.
- Osmanlı hukukunda da ispat ve ispat külfetlerine önem verilmiş, kesin delillerle sabit kılınmadıkça kimseye ceza verilmemiştir. Osmanlı kadı sicillerinde masumiyet karinesiyle ilgili birçok hüküm bulunmaktadır. Örneğin, davacının iddiasını kanıtlayamaması (beyyine getirememesi) durumunda sanığın beraatına karar verilmiştir. Haksız yere bir kişiyi suçlayan davacının tazir cezasıyla cezalandırıldığı durumlar da mevcuttur.
- 1868-1876 yılları arasında derlenen Mecelle'nin 4. maddesinde "şek ile yakin zail olmaz" ve 8. maddesinde "beraat-i zimmet asıldır" hükümleri yer almıştır.
- Türkiye Cumhuriyeti döneminde 1924 ve 1961 Anayasalarında açıkça düzenlenmese de yürürlükteki ceza kanunları vasıtasıyla pozitif hukukta yerini almıştır.
Anlam ve Kapsamı
Masumiyet karinesi, suçluluğu mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılmamasını ifade eder. Bu ilke, bir suçla itham edilen kişinin, hayatın tecrübelerine ve insanların sezgilerine karşı korunmasını amaçlar. Karinenin işlerlik kazanması için öncelikle bir suç ithamının bulunması gerekir. Suç ithamı, bir kimseye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesiyle veya kişinin isnattan etkilendiği koruma tedbirlerinin (arama, gözaltı gibi) uygulanmasıyla başlar.
Anayasa Mahkemesi kararlarına göre masumiyet karinesinin iki yönü bulunmaktadır: Birincisi, suç isnadı altında olan kişinin suçluluğu mahkeme kararıyla kesinleşinceye kadar suçsuz kabul edilmesi; ikincisi ise ceza yargılaması mahkûmiyet dışında bir kararla sonuçlandığında kişinin suçlu görülmemesi ve özellikle hakkında verilen beraat kararının sorgulanmamasıdır.
Karine, sadece Ceza Kanunu kapsamındaki suçlar için değil, cezalandırma sonucunu doğurabilecek kabahatler ve idari yaptırımlar açısından da geçerli olabilir. Toplum tarafından kişiyi damgalama eğilimi olan fiiller söz konusu olduğunda, eylemin ceza kanununda düzenlenip düzenlenmediğine bakılmaksızın masumiyet karinesinin işletilmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Masumiyet karinesi, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında, kanun yolu aşamasında ve hatta soruşturma öncesi hazırlık işlemlerinde de uygulanabilir.
Temel Sonuçları
- İspat Yükü: Masumiyet karinesinin en önemli sonucu, suçluluğu ispat etme yükümlülüğünün iddia makamına (savcılığa) ait olmasıdır. Sanık, suçsuzluğunu ispat etmek zorunda değildir. Bu, Mecelle'deki "Beraat-ı zimmet asıldır" (asıl olan suçsuzluktur) ilkesinin ceza hukukuna bir yansımasıdır.
- Şüpheden Sanık Yararlanır (In Dubio Pro Reo): Sanığın üzerine yüklenen suç, hiçbir şüpheye yer verilmeksizin kanıtlanamadığında, suçun sübuta ermediği kabul edilerek sanığın beraatına karar verilir. Sanığın beraat etmesi için masum olduğunun anlaşılması gerekmez; yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması yeterlidir.
- Delil Standardı: Suçluluğun, makul şüphenin ötesinde kesin ve net delillerle ispat edilmesi gerekir. Anglosakson sistemi bu standardı net bir şekilde ifade ederken, Kıta Avrupası sistemi maddi gerçeğe ulaşmaya odaklanır ve bu standarda yakın bir eşik değeri kabul eder.
- Resmî Açıklamalar ve Medya: Kamu gücü kullanan yetkililer ve yargılama makamları, devam eden veya beraatle sonuçlanan davalarda kişilerin suçlu olduğu izlenimini uyandıracak söylem ve uygulamalardan kaçınmalıdır. Soruşturmanın gizliliği ilkesi de masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkının korunmasıyla ilgilidir. Basın bildirilerinde suçlayıcı ifadelere yer verilmemesi gerekir.
- Susma Hakkı: Sanığın susma hakkını kullanması, aleyhine yorumlanmamalıdır.
- Tutukluluk: Masumiyet karinesi, yargılama süresince kişinin hürriyetinin esas, tutukluluğun ise istisna olmasını gerektirir. Tutukluluğun makul süreyi aşması, masumiyet karinesini ihlal edebilir.
Hukuki veya Fiili Karineler
Masumiyet karinesi, aksi kanıtlanabilir nitelikte olan hukuki veya fiili sorumluluk karinelerinin kabul edilmesine engel değildir. Ancak bu karineler, genel anlamda suçun kanıtlanması yükümlülüğünün iddia edende kalması, karinelerin aksinin ispat edilebilmesinin mümkün olması, kişiyi otomatik olarak "suçlu" hâline getirmemesi ve suç isnadı altındaki kişinin savunma imkanlarından yararlandırılması şartıyla masumiyet karinesine aykırı sayılmaz.
Ceza Davasıyla Bağlantılı Diğer Yargılamalar
İdari Uyuşmazlıklar (Disiplin Hukuku)
Ceza yargılamasında mahkûmiyetle sonuçlanmamış aynı olaylara dayanılarak bir kişinin disiplin suçundan suçlu bulunması, masumiyet karinesini otomatik olarak ihlal etmez. Ancak karar vericilerin kullandıkları dil, kritik önem taşır ve beraat kararı sorgulanmamalıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararına dayanılması da masumiyet karinesiyle çelişebilir. İdari mahkemenin, ceza mahkemesinin beraat kararını sorgulayan bir değerlendirme yapmaması gerekir.
Hukuk Yargılaması
Ceza yargılaması ve medeni yargılama farklı amaçlara ve delil standartlarına sahiptir. Hukuk mahkemelerinin delil standardı ceza mahkemelerine göre daha düşüktür. Bu nedenle ceza mahkemesinde beraat eden kişinin, aynı delillerin kullanılması suretiyle hukuk mahkemesince mahkûm edilmesi (örneğin tazminata) masumiyet karinesiyle çelişmeyebilir. Ancak hukuk mahkemesi kararlarında ceza mahkemesinin beraat kararını sorgulayan veya kişinin suçluluğunu ima eden ifadeler kullanılmamalıdır. Suç işlenmediğinin sabit olduğu durumlarda, hukuk mahkemesince kişinin tazminata mahkûm edilmesi, fiilin işlendiğinin ima edilmesine sebebiyet verdiği için masumiyet karinesine uygun düşmeyebilir.
Masumiyet Karinesinin Türleri
Maddi ve Şekli Masumiyet
Maddi masumiyet, iddia edilen fiilin sanık tarafından işlenmediğinin sabit olduğu durumları ifade ederken; şekli masumiyet, fiilin sanık tarafından işlendiğinin kesin ve net delillerle sabit olmadığı durumları ifade eder. Hukuk sistemleri ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hem maddi hem de şekli masumiyeti güvence altına almaktadır.
Dar ve Geniş Masumiyet
Dar masumiyet, kişinin mahkeme kararıyla sabit olmadıkça suçlu sayılmamasını güvence altına alırken; geniş masumiyet, yargılama öncesi ve sonrasında kişinin devlet tarafından suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Anglosakson hukuk sistemi dar masumiyeti, Kıta Avrupası hukuk sistemi ise geniş masumiyeti benimsemektedir.
Masumiyet Karinesi ve Yargı Bağımsızlığı
Masumiyet karinesi ile yargı bağımsızlığı arasında yakın bir bağlantı bulunmaktadır. Bir kişinin suçlu sayılabilmesi, ancak bağımsız bir mahkemece yürütülen ve adil yargılanma şartlarını sağlayan bir yargılamada maddi hakikate ulaşılarak verilen bir hükümle mümkündür. Yargı bağımsızlığının etkili şekilde sağlanması, masumiyet karinesinin ve diğer temel hakların korunması bakımından hayati derecede önemlidir.
Masumiyet karinesi, kişinin suçluluğu mahkeme kararıyla kesinleşinceye kadar suçsuz sayılması ve toplum tarafından damgalanmasını önleyen, adil yargılanmanın ve hukuk devletinin temel bir gereğidir.

