1222 (1807) yılında Irâk-ı Acem’de Ferâhân yakınlarındaki Hezâve’de doğdu. Emîr-i Kebîr, Atabeg ve Emîr-i Nizâm unvanlarıyla anılır. Hayatının ilk dönemi hakkındaki bilgiler kısıtlıdır. Bir aşçı olan babası Kerbelâyî Muhammed Kurban, Ferâhân’da Kāim-i Makām Mirza Büzürg’ün hizmetinde bulunduğundan ailesi onunla birlikte önce Tahran’a, ardından Tebriz’e yerleşti. Mirza Büzürg babasının yardımcısı olarak çalışan Mirza Takī’nin zekâ ve kabiliyetini farkedince oğullarıyla birlikte ders almasını ve iyi bir eğitim görmesini sağladı. Mirza Takī öğrenimini tamamladıktan sonra Mirza Büzürg tarafından kâtiplik görevine getirildi. Bu sırada dönemin siyasî şahsiyetlerini yakından tanıma fırsatı buldu. Mirza Büzürg 1237’de (1822) ölünce yerine geçen oğlu Ebü’l-Kāsım zamanında önce Azerbaycan ordusunda askerî kâtip (leşkernüvîsî), ardından 1251’de (1835) Azerbaycan ordusunun malî işlerinden sorumlu bulunan müstevfî-i nizâmı olarak tayin edildi. Ordudaki bu görevi ona sadrazamlığı sırasında yapacağı malî reformlar için tecrübe kazandırdı.
Mirza Takī bu dönemde üç resmî seyahat yaptı. İlkinde Rus elçisinin Tahran’da öldürülmesi münasebetiyle özür beyan etmek için 1829-1830 yıllarında Hüsrev Mirza başkanlığında bir heyetle Rusya’ya gitti. On ay süren bu gezi esnasında Tiflis, Moskova ve Saint Petersburg’da okulların yanı sıra bazı sanayi kuruluşlarını görme fırsatı buldu; izlenimleri ona İran’da yapacağı reformlar için geniş bir ufuk sağladı. 1253’te (1837) ikinci gezisinde Veliaht Nâsırüddin Mirza ile birlikte Erivan’a gitti. Orada Rus Çarı I. Nicholas’la görüştü. Üçüncü gezisini, 1843-1847 yılları arasında “müşîrüddevle” unvanıyla başkanı olduğu bir heyetle birlikte Osmanlı-İran sınır ihtilâflarını görüşmek üzere Erzurum’a yaptı. Osmanlı, Rus ve İngiliz temsilcileriyle sürdürülen görüşmeler sonunda İran-Osmanlı sınırını tesbit eden 16 Cemâziyelâhir 1263 (1 Haziran 1847) tarihli Erzurum Antlaşması imzalandı. Mirza Takī, Türkiye’de görevli bulunduğu zaman içerisinde Osmanlı Devleti’nin gerçekleştirdiği Tanzimat ıslahatının sonuçlarını görme fırsatı buldu. İran’a dönünce vezîr-i nizâm ve on beş yaşındaki Veliaht Şehzade Nâsırüddin’e lalabaşı olarak tayin edilen Mirza Takī, 1264 (1848) yılında Muhammed Şah’ın vefatı üzerine veliaht tarafından emîr-i nizâmlığa (başkumandanlık) getirildi ve tahta çıkma töreni için gereken hazırlıkları yapma göreviyle Tahran’a gönderildi. Nâsırüddin Mirza tahta çıktıktan sonra onu sadrazam (şahs-ı evvel-i Îran) tayin etti ve kendisine “emîr-i kebîr” ve “atabeg-i a‘zam” unvanlarını verdi (Zilkade 1264 / Ekim 1848); ayrıca kız kardeşiyle evlendirdi.
İran’da sadâret makamına ulaştıktan sonra siyasî, ekonomik ve sosyal alanlarda birçok problemle karşılaşan Mirza Takī Han bunları çözüme kavuşturmak ve ülkeyi daha iyi bir seviyeye ulaştırmak için bir dizi ıslah hareketi başlattı. Buna zemin hazırlamak amacıyla kötü gidişten sorumlu tuttuğu birçok eski vali ve yöneticiyi görevden aldı. Mirza Âkā Han Nûrî başta olmak üzere pek çok kişi onun sadârete getirilmesinden hoşlanmadı ve makamından uzaklaştırılması için entrikalara başladı. Tahran’da toplanan Azerbaycanlı askerler Mirza Takī’nin görevden alınıp idam edilmesini istedilerse de bu girişim sonuçsuz kaldı (1849). Bâbîliğin kurucusu Seyyid Ali Muhammed Bâb’ın çıkardığı isyan da bastırıldı ve kendisi Tebriz’de idam edildi (1266/1850). Bunları diğer bazı isyan hareketleri izledi. Meşhed’de baş kaldıran Hasan Han Sâlâr’la yapılan görüşmelerden bir netice alınamayınca üzerine kuvvet yollanarak isyan bastırıldı (1266/1850). Ayrıca Mâzenderan’da Molla Hüseyin Büşrûyî ve Molla Muhammed Bârfürûşî, Zencan’da Molla Muhammed Zencânî ve Neyrîz’de Seyyid Yahyâ Dârâbî’nin isyanları da bastırılarak liderleri idam edildi. Mirza Takī bu şekilde bütün eyaletlerde dirlik ve düzeni sağlayıp yeni ıslah hareketleri için bir zemin oluşturmaya çalıştı.
Mirza Takī Han ülkede hemen ıslahatlara başladı. İlk olarak gelirleri arttıran ve harcamaları buna göre ayarlayan dengeli bir bütçe programını yürürlüğe koydu; endüstri ve tarımı özendiren çeşitli kararlarla devlete yeni gelirler sağladı. Birçok kişiyi teknik eğitim almak ve öğrenim görmek üzere Rusya’ya gönderdi. Ülke genelinde imar faaliyetlerine girişti ve öncelikle Tahran’da bir çarşı ile (Bâzâr-ı Emîr) şehre su getiren bir kanal, Şîraz’da bir hisar, İsfahan’da ticarî merkez, Muhammere’de kışla inşa ettirdi. Modern bir ordu kurmak ve askerin eğitiminde Ruslar’la İngilizler’in etkisini azaltmak için İtalyan ve Avusturyalı subaylardan faydalandı; silâh ve mühimmat ithalâtını asgari seviyeye düşürmek amacıyla Tahran, Horasan ve Azerbaycan’da fabrikalar kurdu. Yaptığı en önemli hizmetlerden biri, ülkede Avrupa tarzında ilk öğretim kurumu olan Tahran Dârülfünunu’nu kurmasıdır (1268/1852). Modern anlamda Rûznâme-i Veḳāyiʿ-i İttifâḳıyye adlı ilk resmî gazetenin 1267’de (1851) yayımını da o sağladı.
Dürüst bir devlet adamı olarak bilinen Mirza Takī Han, Kaçar hânedanına intisap ettikten sonra hızlı bir şekilde yükselmesiyle diğer devlet adamlarından birçoğunun kinini üzerine çekmiş, bilhassa malî alanda yaptığı reformlarla ciddi düşmanlar kazanmıştı. Sonuçta reformları daha birinci yılını doldurmadan aleyhindeki propagandalar yoğunlaştı, çok yoğun ve verimli geçen sadâret görevine 20 Muharrem 1268’de (15 Kasım 1851) Nâsırüddin Şah tarafından son verildi. Yaklaşık iki ay sonra gönderildiği Kâşân’a bağlı Fîn kasabasında şahın emriyle öldürüldü (17 Rebîülevvel 1268 / 10 Ocak 1852).


