Maarif Misakı olarak adlandırılan metin, İsmail Safa (Özler) Maarif vekilliği sırasında, onun imzasıyla 8 Mart 1923 tarihinde 3952-358 sayı ile yayımlanan tamimdir. Fakat bu tamim, "Mîsâk-ı Millî" gibi ulusal bir meclisin, bir kongrenin yahut bir şûranın üyeleri tarafından misak olarak kabul ve ilan edilen bir belge değildir. Bu tamimi "Maarif Misakı" ("Mîsâk-ı Maârif") olarak adlandıran kişi 1923'te Gazi Paşa Hazretlerinin Maarif Umdesi ve Asrî Terbiye ve Maarif adıyla yayımlayan Mustafa Rahmi (Balaban)'dir.
Şapolyo (1966) tamimi "maarif misakı" olarak gönderme yapmış olmakla birlikte 1980'lerden itibaren birçok yazar tamimi "Maarif Misakı" olarak adlandırır. Mustafa Rahmi, tamimi niçin "misak" olarak adlandırdığı konusunda bir açıklama yapmamıştır. Fakat Şapolyo (1966), Göksel (1985) ve Akgün-Uluğtekin (1989), Mustafa Rahmi'nin bu adlandırmasının Mustafa Kemal'den veya Bakan İsmail Safa'dan gelen kamuoyuna açıklanmamış ortak bir kararın, bir telkinin veya bir talimatın sonucu olduğu ima edilmiştir. Ancak tamimin bir misak olarak düşünüldüğü yönündeki bu görüşler ikna edici değildir.
Şapolyo tamimin Cumhuriyet'in ilanından sonra yayınlandığını; "Milliyetçi, halkçı, inkılapçı, laik Cumhuriyet vatandaşları" yetiştirmeyi esas aldığını yazar. Oysa tamim, Cumhuriyet'in ilanından yaklaşık sekiz ay önce yayımlanır ve içinde Cumhuriyetçilik ve laiklik sözcükleri geçmez. Ayrıca Atatürk ve Bakan İsmail Safa bir "maarif misakı" ilan etmeyi düşünselerdi, bunu pekala 15 Temmuz-15 Ağustos 1923 tarihleri arasında toplanan ve dönemin en önde gelen eğitimcilerinin ve düşünürlerinin katıldığı I. Heyet-i İlmiye'nin gündemine alabilirler ve tamimdeki düşünceleri içeren bir misak ilan edilmesini sağlayabilirlerdi.
Söz konusu tamim iki kısımdan oluşmuştur: Birinci kısımda, eğitim ve öğretim konusunda temel ilkeler, ikinci kısımda ise bu ilkelere uygun olarak 1923 yılında yapılacaklar ifade edilmiştir. Tamim, Durkheim'a ismen atıf yapılmamakla birlikte onun apriori olarak çıkarılmış ideal; eğitimin bütün zaman ve toplumlar için geçerli amaçları olmadığı, toplumun kendi mevcudiyetini sürdürebilmesi için gerekli olan koşulları çocukların kalbinde oluşturma vasıtası olduğu ve yetişkinlerin genç nesli bu zaruretler doğrultusunda toplumsallaştırması olduğu (çevresindeki toplumlarla savaş halinde olan toplumların yeni nesilleri güçlü milliyetçi bir modele göre şekillendirmeye çalıştığı) şeklindeki görüşlerini temel almıştır.
Gazi Mustafa Kemal'in, eğitim ve araştırmanın maddi hayatta faydalı olması gerektiği görüşünü eğitim öğretimin esas olarak değerlendirmiştir. Tamim, temelde eşitlikçi olsa da Condorcet gibi eşitlikçi halkçılık politikasının uygulanması halinde bilgi eşitsizliğine bağlı olarak halk ile seçkinler arasında boşluk olacağını öngörmüştür. Fakat güzideler avamdan ve avamfirib (demagog) olmaksızın halk bilgisi ve uzmanlığından, toplumsal yükümlülük duygusuyla, çıkar gözetmeksizin, yük olmaksızın havâ-yı nesîmi (hoş bir rüzgâr) gibi faydalandıracaktır. Tamime göre okulda öğretilenlerin pratik hayatta faydalı olmasını beklemekle birlikte, her öğretim kademesinde öğretimin farklılaşan bir amacı vardır. İlköğretim düzeyi çocukta şahsiyet-i dîniyeyi ya da hiss-i dîniyeyi oluşturacak ve onu bir üst öğretime hazırlayacaktır. Ortaöğretimi ise meslek kazandıran, mezunları ara eleman olacak okullar gibi düşünülmüştür. Okullarda atölyeler uygulama yerleri olacak, okulların ilk dönemlerinde geçmiş dönemlere ait bilgiler kazandırmak yerine lisan öğretimi de uzmanlık ve meslek eğitimine bırakılarak, hayata ve istikbale yarayan bilgiler verilecektir. Mutavassıt devre, mutavassıt insanlar (ara eleman) yetiştiren bir hayât-ı hakîkiye mektebidir. Buradan çıkan öğrencilerçeşitli mesleklere ait bilgi ve beceriler edinip o mesleklere teşvik edilerek hayata atılacaklardır.
Üniversite düzeyindeki eğitim kurumlarının daima uzmanlık mesleklerine eleman yetiştirmesi gerekir. Üniversitenin üstünde "modern kütüphaneler, botanik ve hayvanat bahçeleri, konservatuvarlar, enstitüler" gibi temel amacı araştırma olan kurumlar oluşturulmalıdır. Buralarda, "hakiki âlimlerle tetebbu adamları" araştırmalarını kolayca yapabilmelidir.
Tamimin son kısmında ise Türkiye'nin, on beş dârülmuallimîn mıntıkasına ayrılacağı; köy imamlarına pedagojik formasyon verilip öğretmen olarak yararlanılacağı; yatılı ilkokulların açılacağı; ortaöğretim kapsamında sultânî ve idâdîlerin programlarında düzenleme yapılacağı; yüksek öğretmen okulunun yüksek kısmını oluşturup düzenleneceği; öğretmenliğin yükselme imkânı olan geliri iyi bir meslek haline getirileceği; sultânîlerde yabancı dil öğretimini iyileştirecek tedbirler alınacağı ve yabancılarla ticaretin yoğun olduğu İzmir, Samsun, Adana gibi illerdeki sultânîlerde (liseler) bazı bilimlerin yabancı dilde öğretilmesi için tedbirler alınacağı; millî egemenliği ve millî kültürü güçlendirecek telif ve tercüme eserler yayımlanacağı ve okunmasının sağlanacağı belirtilmiştir.