logologo
MUALLİMHÂNE-yi NÜVVÂB(1855-1883)
fav gif
Kaydet
viki star outline
Avatar
Ana Yazarİlhami YURDAKUL18 Nisan 2025 10:32
Osmanlı Devleti'nde 1838 yılında yayımlanan Tarîk-i İlmiyeye Dair Ceza Kanunnamesi'ne göre bütün kadı ve nâiplerin imtihan edilerek ehliyet ve liyakatini ispat edenlerin görevlerine devamına karar verildi; ancak üç ay gibi kısa bir süre sonra bunun büyük bir tepkiye sebep olacağı anlaşıldı. Bu yüzden "Ceza Kanunnamesi'ne Zeyil" adıyla ikinci bir düzenleme yapılarak sadece kadılık mesleğine yeni gireceklerin imtihanı kararlaştırıldı. İmtihan sisteminin yürürlüğe girmesiyle de yaklaşık otuz yıl içinde mevcut kadı ve nâipler emekli olacak ve yerlerine imtihanla atanan ehliyetlileri geçecekti. Ne var ki bu düzenlemeden yaklaşık otuz yıl sonra tek başına imtihan sisteminin yeterli olmadığı, eğitimin kalitesinin de yükseltilmesinin gerekliliği anlaşıldı.Bunun üzerine 5 Nisan 1855 tarihinde üç temel düzenleme yapıldı. Bu son düzenleme ile öteden beri kullanılan "kadı" terimi yerine bütün şer'î hâkimler "nâip" olarak adlandırıldı. Nâipler bilgi ve kabiliyetlerine göre beş sınıfa ayrıldı. Eski sistemde bilgi ve dirayetleri bilinen üst düzey vilayet kadılarıyla (mevleviyet) büyük müderrisler (kibâr-ı müderrisîn) birinci; bunların bir derece altında bulunan "devriye mevleviyeti" ve buna denk müderrislerle bilgi ve dirayetleri bilinen "eşrâf-ı kudât" denen kaza kadılarının en üst derecesindeki "sitte kadıları" ikinci sınıf kabul edildi. Bunların dışındakiler yapılacak imtihanla bilgi ve liyakatlerine göre üçüncü, dördüncü ve yine imtihanla nâiplik mesleğine yeni girenler de beşinci sınıf olarak belirlendi.Merkeze yakın belde ve kaza nâiplerinin görev süresi on sekiz, uzak olanların ise yirmi dört ay olacak ve kanun dışı hareketi görülenler azledilerek cezalandırılacaktı. İstanbul'da bulunan nâiplerden rütbe sahibi ve ehliyeti bilinenlerin dışındakiler şeyhülislamlıkta kurulacak "meclis" tarafından imtihan edilecek, taşrada bulunanlar ise görev süreleri sonunda İstanbul'a geldikçe aynı usulle imtihan yapılarak sınıf dereceleri tezkirelerine yazılacaktı. Nâiplik mesleğine girmek isteyen adaylar İstanbul'da şer'iye mahkemelerinden birine devam ederek, yargılama ve resmî belgeleri usulüne uygun tanzim etmeyi öğrenecek, devam ettiği mahkemenin hâkiminden devam müddeti ve başarı durumunu gösteren bir belge aldıktan sonra kadılık mesleğine giriş imtihanına kabul edilecekti. Bu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden yirmi üç gün sonra Şeyhülislam Meşrebzâde Ârif Efendi'nin bir arz tezkiresinden nizamnamede "meclis" olarak ifade edilen birimin Meclis-i İntihâb-ı Hükkâm-ı Şer'iye olduğu ve belirtilen esaslar doğrultusunda 5 Nisan 1855 tarihli düzenleme ile faaliyete geçtiği anlaşılmaktadır.Bu düzenlemeden yaklaşık üç ay sonra 9 Temmuz 1855 tarihinde Meclis-i İntihâb-ı Hükkâm-ı Şer'iye bir rapor hazırlayarak münasip bir binanın Muallimhâne-yi Nüvvâb'a tahsisini talep etti. Raporun şeyhülislama takdiminden sonra sadaret, Maarif ve Evkaf Nezareti ile bir dizi yazışma yapıldı. Bu yazışmalar neticesinde Süleymaniye Camii yakınında devlet memuru yetiştirmek üzere kurulan Mekteb-i Edebiye'nin Muallimhâne-yi Nüvvâb'a tahsisine ve Fetvâhâne'den fakih birinin hoca, miras hukukunda mahir birinin de muavin tayinine karar verildi. Muallimhâne-yi Nüvvâb'ın giderleri de Mekteb-i Edebiye'nin tahsisatından 400 kuruş ile kadı maaşlarından %1'er ve %2'şer kesinti yapılarak tamamlanacaktı (15 Ağustos 1855). Böylece hususi olarak kadı/nâip yetiştirmek üzere tesis edilen Muallimhâne-yi Nüvvâb'ın kuruluş süreci tamamlandı.Muallimhâne-yi Nüvvâb'ın faaliyete geçmesinden sonra talebelerinin sınıf geçme imtihanları Meclis-i İntihâb-ı Hükkâm'da yapıldı. Muallimhâne-yi Nüvvâb'ın kuruluşundan itibaren yaklaşık on beş yıl adayların mahkemelerde meccanen staj yaparak mahkeme hâkiminden şer'î belge tanzimi ve diğer hususlarda bilgi ve tecrübe kazandığına dair referans mektubu almaları yönündeki karar tam olarak bir netice vermemişti. Şeyhülislam Hasan Fehmi Efendi bu sorunu çözmek amacıyla Muallimhâne-yi Nüvvâb mezunlarının ve dersten icazet almış hocaların uygulama bilgilerini arttırmaları için Anadolu ve Rumeli kazaskerliği, İstanbul kadılığı ve İstanbul'daki diğer şer'iye mahkemelerinde staj görmelerini ve bu süre içinde kendilerine maaş verilmesini önerdi. Şeyhülislamın bu teklifleri 8 Ekim 1869 tarihinde padişah tarafından onaylandı. Böylece Muallimhâne-yi Nüvvâb mezunlarına mahkemelerde maaşlı meslekî eğitim imkânı sağlandı.18 Şubat 1874 tarihinde Muallimhâne-yi Nüvvâb'a dair bir düzenleme yapıldı. Buna göre Muallimhâne-yi Nüvvâb'a giriş imtihanlarına girecek adaylar müdür ve muallimleri tarafından gruplara ayrılacaktı. İmtihan günü adaylardan her gruba Şeyhülislam Çatalcalı Ali Efendi'nin Fetâvâ-yı Ali Efendi adlı fetva kitabından birer fetva verilecekti. Adaylar tarafından fetva meallerinin yazılacağı bu kâğıtlar Muallimhâne-yi Nüvvâb'da müdür ve muallimler huzurunda değerlendirildikten sonra aldıkları puanlar imtihan kâğıtlarıyla beraber Meclis-i İntihâb'a gönderilecekti. İmtihan kâğıtları Meclis-i İntihâb'da da incelendikten sonra başarılı olan adaylar açıklanacak ve kayıt işlemi yapılacaktı.Muallimhâne-yi Nüvvâb'da eğitim süresi iki yıl, sınıf sayısı ise üç olacaktı. Okulun toplam elli mevcudundan yirmisi birinci sınıf, yirmisi ikinci sınıf ve onu üst rütbeli ulemanın çocukları (zâdegân-ı ilmiye) için ikinci sınıf derecesinde ayrı bir sınıftı. Bu sistemde birinci sınıflar son sınıf, ikinci sınıflar ilk sınıftı. Giriş imtihanında başarılı olanlar ilk sınıf olan ikinci sınıfa; zâdegândan imtihansız olarak şeyhülislamın seçmesiyle girenler de ikinci sınıf derecesinde hususi sınıfa kaydolunacaktı. Fıkıh ders kitaplarından Dürer ve Mülteka'nın muamelata dair kısımlarıyla Mecelle ve şer'î belge tanzimine dair Fenn-i Sakk okutulacaktı. Tatil günü hariç her gün Dürer ve Mülteka'nın birinden ders görülecekti.Meclis-i İntihâb-ı Hükkâm imtihanında başarılı olup nâiplik mesleğine girebilmek için birinci sınıf talebelerinin Muallimhâne-yi Nüvvâb'dan diploma (şehadetname) almaları gerekirdi. Böylece kadılık mesleğine girenlerin yerine ikinci sınıftan ve ikinci sınıf kabul edilen "zâdegân" sınıfından başarılı olanlar kaydolunacaktı. Mesleğe geçiş imtihanında şer'î senet ve tereke yazımı usulleri sorulacaktı. Şer'î senet ve miras hukukuna dair tereke yazımında eşitlik olursa imla ve yazısı iyi olan tercih edilecekti.Muallimhâne-yi Nüvvâb'ın birinci sınıf talebelerinden kadılık mesleğine giriş imtihanında başarılı olamayanlar derse devam edeceklerdi. İmtihanda üç defa başarılı olamayanlara üçüncü sınıf nâiplerin rağbet etmedikleri kazalar niyabetine tayin olunmak üzere tezkire verilecekti. Muallimhâne-yi Nüvvâb'ın ikinci sınıf talebesinden ve zâdegândan birinci sınıfa geçmek için ilk imtihanda başarılı olamayanlar yine üç sene imtihana girecek ve bu sürede başarılı olamayanların kaydı silinerek herhangi bir mahkemeye devam etmeleri tembih olunarak kendilerine mürâsele verilecekti.1869 yılında Mecelle Cemiyeti tesis edildi ve Mecelle-yi Ahkâm-ı Adliye neşredildi. Muallimhâne-yi Nüvvâb'ın 1874 yılı ders müfredatı Dürer (muamelat), Mülteka (muamelat), Ahkâm-ı Adliye Mecelle'leri, Ferâiz, Fenn-i Sakk şeklinde idi. 1879 yılında nizamiye mahkemeleri ve 1880 yılında da bu mahkemelere hâkim yetiştirmek üzere Mekteb-i Hukuk kuruldu.Muallimhâne-yi Nüvvâb, daha sonra Mekteb-i Nüvvâb (1883-1909), Mekteb-i Kudât (1909-1914) ve Medresetü'l-kudât (1914-1924) adlarıyla hem eğitim yılı ve sınıf sayısı hem de müfredatı geliştirilerek hizmet vermeye devam etti (bk. Mekteb-i Nüvvab; Mekteb-i Kudât; Medresetü'l Kudât.)
badge borderhover badge border
avatar
Türk Maarif Ansiklopedisi Kategorisi
Kurulları tarafından
onaylanmıştır.

MUALLİMHÂNE-yi NÜVVÂB(1855-1883)

Board Main İcon
Wiki Card Image
Günümüzde Nadir Eserler Kütüphanesi olarak kullanılan Mekteb-i Nüvvâb

Osmanlı Devleti'nde 1838 yılında yayımlanan Tarîk-i İlmiyeye Dair Ceza Kanunnamesi'ne göre bütün kadı ve nâiplerin imtihan edilerek ehliyet ve liyakatini ispat edenlerin görevlerine devamına karar verildi; ancak üç ay gibi kısa bir süre sonra bunun büyük bir tepkiye sebep olacağı anlaşıldı. Bu yüzden "Ceza Kanunnamesi'ne Zeyil" adıyla ikinci bir düzenleme yapılarak sadece kadılık mesleğine yeni gireceklerin imtihanı kararlaştırıldı. İmtihan sisteminin yürürlüğe girmesiyle de yaklaşık otuz yıl içinde mevcut kadı ve nâipler emekli olacak ve yerlerine imtihanla atanan ehliyetlileri geçecekti. Ne var ki bu düzenlemeden yaklaşık otuz yıl sonra tek başına imtihan sisteminin yeterli olmadığı, eğitimin kalitesinin de yükseltilmesinin gerekliliği anlaşıldı.



Bunun üzerine 5 Nisan 1855 tarihinde üç temel düzenleme yapıldı. Bu son düzenleme ile öteden beri kullanılan "kadı" terimi yerine bütün şer'î hâkimler "nâip" olarak adlandırıldı. Nâipler bilgi ve kabiliyetlerine göre beş sınıfa ayrıldı. Eski sistemde bilgi ve dirayetleri bilinen üst düzey vilayet kadılarıyla (mevleviyet) büyük müderrisler (kibâr-ı müderrisîn) birinci; bunların bir derece altında bulunan "devriye mevleviyeti" ve buna denk müderrislerle bilgi ve dirayetleri bilinen "eşrâf-ı kudât" denen kaza kadılarının en üst derecesindeki "sitte kadıları" ikinci sınıf kabul edildi. Bunların dışındakiler yapılacak imtihanla bilgi ve liyakatlerine göre üçüncü, dördüncü ve yine imtihanla nâiplik mesleğine yeni girenler de beşinci sınıf olarak belirlendi.



Merkeze yakın belde ve kaza nâiplerinin görev süresi on sekiz, uzak olanların ise yirmi dört ay olacak ve kanun dışı hareketi görülenler azledilerek cezalandırılacaktı. İstanbul'da bulunan nâiplerden rütbe sahibi ve ehliyeti bilinenlerin dışındakiler şeyhülislamlıkta kurulacak "meclis" tarafından imtihan edilecek, taşrada bulunanlar ise görev süreleri sonunda İstanbul'a geldikçe aynı usulle imtihan yapılarak sınıf dereceleri tezkirelerine yazılacaktı. Nâiplik mesleğine girmek isteyen adaylar İstanbul'da şer'iye mahkemelerinden birine devam ederek, yargılama ve resmî belgeleri usulüne uygun tanzim etmeyi öğrenecek, devam ettiği mahkemenin hâkiminden devam müddeti ve başarı durumunu gösteren bir belge aldıktan sonra kadılık mesleğine giriş imtihanına kabul edilecekti. Bu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden yirmi üç gün sonra Şeyhülislam Meşrebzâde Ârif Efendi'nin bir arz tezkiresinden nizamnamede "meclis" olarak ifade edilen birimin Meclis-i İntihâb-ı Hükkâm-ı Şer'iye olduğu ve belirtilen esaslar doğrultusunda 5 Nisan 1855 tarihli düzenleme ile faaliyete geçtiği anlaşılmaktadır.



Bu düzenlemeden yaklaşık üç ay sonra 9 Temmuz 1855 tarihinde Meclis-i İntihâb-ı Hükkâm-ı Şer'iye bir rapor hazırlayarak münasip bir binanın Muallimhâne-yi Nüvvâb'a tahsisini talep etti.  Raporun şeyhülislama takdiminden sonra sadaret, Maarif ve Evkaf Nezareti ile bir dizi yazışma yapıldı. Bu yazışmalar neticesinde Süleymaniye Camii yakınında devlet memuru yetiştirmek üzere kurulan Mekteb-i Edebiye'nin Muallimhâne-yi Nüvvâb'a tahsisine ve Fetvâhâne'den fakih birinin hoca, miras hukukunda mahir birinin de muavin tayinine karar verildi. Muallimhâne-yi Nüvvâb'ın giderleri de Mekteb-i Edebiye'nin tahsisatından 400 kuruş ile kadı maaşlarından %1'er ve %2'şer kesinti yapılarak tamamlanacaktı (15 Ağustos 1855). Böylece hususi olarak kadı/nâip yetiştirmek üzere tesis edilen Muallimhâne-yi Nüvvâb'ın kuruluş süreci tamamlandı.



Muallimhâne-yi Nüvvâb'ın faaliyete geçmesinden sonra talebelerinin sınıf geçme imtihanları Meclis-i İntihâb-ı Hükkâm'da yapıldı. Muallimhâne-yi Nüvvâb'ın kuruluşundan itibaren yaklaşık on beş yıl adayların mahkemelerde meccanen staj yaparak mahkeme hâkiminden şer'î belge tanzimi ve diğer hususlarda bilgi ve tecrübe kazandığına dair referans mektubu almaları yönündeki karar tam olarak bir netice vermemişti. Şeyhülislam Hasan Fehmi Efendi bu sorunu çözmek amacıyla Muallimhâne-yi Nüvvâb mezunlarının ve dersten icazet almış hocaların uygulama bilgilerini arttırmaları için Anadolu ve Rumeli kazaskerliği, İstanbul kadılığı ve İstanbul'daki diğer şer'iye mahkemelerinde staj görmelerini ve bu süre içinde kendilerine maaş verilmesini önerdi. Şeyhülislamın bu teklifleri 8 Ekim 1869 tarihinde padişah tarafından onaylandı. Böylece Muallimhâne-yi Nüvvâb mezunlarına mahkemelerde maaşlı meslekî eğitim imkânı sağlandı.



18 Şubat 1874 tarihinde Muallimhâne-yi Nüvvâb'a dair bir düzenleme yapıldı. Buna göre Muallimhâne-yi Nüvvâb'a giriş imtihanlarına girecek adaylar müdür ve muallimleri tarafından gruplara ayrılacaktı. İmtihan günü adaylardan her gruba Şeyhülislam Çatalcalı Ali Efendi'nin Fetâvâ-yı Ali Efendi adlı fetva kitabından birer fetva verilecekti. Adaylar tarafından fetva meallerinin yazılacağı bu kâğıtlar Muallimhâne-yi Nüvvâb'da müdür ve muallimler huzurunda değerlendirildikten sonra aldıkları puanlar imtihan kâğıtlarıyla beraber Meclis-i İntihâb'a gönderilecekti. İmtihan kâğıtları Meclis-i İntihâb'da da incelendikten sonra başarılı olan adaylar açıklanacak ve kayıt işlemi yapılacaktı.



Muallimhâne-yi Nüvvâb'da eğitim süresi iki yıl, sınıf sayısı ise üç olacaktı. Okulun toplam elli mevcudundan yirmisi birinci sınıf, yirmisi ikinci sınıf ve onu üst rütbeli ulemanın çocukları (zâdegân-ı ilmiye) için ikinci sınıf derecesinde ayrı bir sınıftı. Bu sistemde birinci sınıflar son sınıf, ikinci sınıflar ilk sınıftı. Giriş imtihanında başarılı olanlar ilk sınıf olan ikinci sınıfa; zâdegândan imtihansız olarak şeyhülislamın seçmesiyle girenler de ikinci sınıf derecesinde hususi sınıfa kaydolunacaktı. Fıkıh ders kitaplarından Dürer ve Mülteka'nın muamelata dair kısımlarıyla Mecelle ve şer'î belge tanzimine dair Fenn-i Sakk okutulacaktı. Tatil günü hariç her gün Dürer ve Mülteka'nın birinden ders görülecekti.



Meclis-i İntihâb-ı Hükkâm imtihanında başarılı olup nâiplik mesleğine girebilmek için birinci sınıf talebelerinin Muallimhâne-yi Nüvvâb'dan diploma (şehadetname) almaları gerekirdi. Böylece kadılık mesleğine girenlerin yerine ikinci sınıftan ve ikinci sınıf kabul edilen "zâdegân" sınıfından başarılı olanlar kaydolunacaktı. Mesleğe geçiş imtihanında şer'î senet ve tereke yazımı usulleri sorulacaktı. Şer'î senet ve miras hukukuna dair tereke yazımında eşitlik olursa imla ve yazısı iyi olan tercih edilecekti.



Muallimhâne-yi Nüvvâb'ın birinci sınıf talebelerinden kadılık mesleğine giriş imtihanında başarılı olamayanlar derse devam edeceklerdi. İmtihanda üç defa başarılı olamayanlara üçüncü sınıf nâiplerin rağbet etmedikleri kazalar niyabetine tayin olunmak üzere tezkire verilecekti. Muallimhâne-yi Nüvvâb'ın ikinci sınıf talebesinden ve zâdegândan birinci sınıfa geçmek için ilk imtihanda başarılı olamayanlar yine üç sene imtihana girecek ve bu sürede başarılı olamayanların kaydı silinerek herhangi bir mahkemeye devam etmeleri tembih olunarak kendilerine mürâsele verilecekti.



1869 yılında Mecelle Cemiyeti tesis edildi ve Mecelle-yi Ahkâm-ı Adliye neşredildi. Muallimhâne-yi Nüvvâb'ın 1874 yılı ders müfredatı Dürer (muamelat), Mülteka (muamelat), Ahkâm-ı Adliye Mecelle'leri, Ferâiz, Fenn-i Sakk şeklinde idi. 1879 yılında nizamiye mahkemeleri ve 1880 yılında da bu mahkemelere hâkim yetiştirmek üzere Mekteb-i Hukuk kuruldu.



Muallimhâne-yi Nüvvâb, daha sonra Mekteb-i Nüvvâb (1883-1909), Mekteb-i Kudât (1909-1914) ve Medresetü'l-kudât (1914-1924) adlarıyla hem eğitim yılı ve sınıf sayısı hem de müfredatı geliştirilerek hizmet vermeye devam etti (bk. Mekteb-i Nüvvab; Mekteb-i Kudât; Medresetü'l Kudât.)

Kaynakça

BOA. A. MKT. MHM, nr. 74/49; BEO, Ayniyat Defteri, nr. 727, s. 77; nr. 1077, s. 122; İrade-Dahiliye, nr. 21224; 41799.
Akiba, Jun. “A New School for Qadis: Education of the Sharia Judges in the Late Ottoman Empire”. Turcica. 35 (2003), s. 125-163.
Çakılcı, Diren. “Bir Hukuk Mektebi: Medresetü’l-Kuzât”. Mediterranean Journal of Humanities. 3/1 (2013), s. 89-110.
Furat, Ayşe Zişan. “Nüvvâb Okullarının Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz”. Türk Dünyası Araştırmaları. sy. 198 (2012), s. 156-167.
Şeyhülislamlık Arşivi. Meclis-i İntihâb-ı Hükkâm-ı Şer‘iye Karar Defteri, nr. 1899, s. 3a-3b.
Yurdakul, İlhami. Osmanlı İlmiye Merkez Teşkilâtı’nda Reform (1826-1876). İstanbul 2017, s. 202-231.
a.mlf. “Mekteb-i Nüvvâb”. DİA. 2016, EK-2, s. 242-243.
İlhami YURDAKUL, "MUALLİMHÂNE-yi NÜVVÂB", Türk Maarif Ansiklopedisi, https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/muallimhane-yi-nuvvab/#yazar-1 (16.04.2025).

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme
KÜRE'ye Sor