Mürebbî "eğitme, eğitim verme, yetiştirme, yetenekleri geliştirme ve davranışları kontrol etme" gibi anlamlara gelen terbiye kelimesinden türemiştir (MEB, 2009: 361). Mürebbi kavramı genel olarak çocukların eğitimi ve yetiştirilmesiyle uğraşan eğiticiler için kullanılmakla birlikte tasavvufta tarikata girenleri eğiten ve yetiştiren görevliler için de kullanıldığı görülmektedir. Mürebbiye ise kendisine bir çocuğun eğitim ve bakımı verilmiş olan kadınlar için kullanılıyor. Eğitim tarihinde özel eğitim veren eğiticiler önemli bir yere sahiptir. Çocukların eğitiminden ve bakımlarından sorumlu ve yerli eğitmenlerden oluşan bu kişiler için dadı, dâdû, dâye veya taya isimleri de kullanılmıştır. Ancak XIX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren yerli eğitmenlerin yerini yabancılardan seçilen kadınlar almaya başlamıştır. Mürebbiyelerin en fazla var olduğu dönem Kırım Savaşı sonrası dönemdir (Uğurcan, 1992: 500). Batı tarzında eğitim aldırmak için tutulan Mürebbiyeler, Osmanlı Devleti'nin siyasî, askerî, eğitim ve ekonomik bakımdan ilişki kurduğu ilk devlet olan Fransızlar'dan tercih edilmiştir (Ulu, 2014: 598).
Mürebbiyelerin Osmanlı toplumunda ortaya çıkmasının temel sebebi kız çocuklarının sıbyan mekteplerinden sonra örgün eğitim kurumlarına devam edemeyişleridir. Söz konusu eğitim eksikliği halkı çözüm yolları aramaya sevketmiştir. Bu doğrultuda, belirli bir ekonomik güce sahip kişilerin, bilginlerin, ediplerin, sanatçılar ve devlet adamlarının konak ya da evlerinde bu eğitimlerin verildiği görülmektedir (Kayra, 2003: 120).
Mürebbiyelerin Osmanlı toplumunda yaygınlaşmasının diğer bir sebebi de çocukların yabancı dili gereği gibi öğrenmelerini sağlamaktı. Batılı tarzda eğitim gören, yabancı dil öğrenen gençlerin toplum içinde sosyal statü kazanmaları, itibar görmeleri anlamına gelmekteydi (Uğurcan, 1992: 500). Tanzimat ile başlayan askerî, ekonomi ve eğitim alanındaki Batı merkezli ıslahat çalışmaları, Osmanlı toplumunda Batı kültürüne karşı bir hayranlık uyanmasına sebep olmuştu. Batılı tarzda eğitim alma isteği, onlar gibi yaşama, giyinme ve konuşma isteği özenti haline gelmişti. Özellikle belirli malî güce sahip aileler arasında küçük yaştan itibaren çocuklarını genellikle Fransız bir mürebbiyenin eline teslim etme yaygınlaşmaya başlamıştı (Ulu, 2014: 596).
Çocukların eğitiminden sorumlu mürebbiyelerin sözüne güvenilen, dürüst, insanlara saygılı, ağır başlı, terbiyeli, ahlaklı, aile halkına karşı saygılı olmalarına, temiz giyinmelerine, çocuklara vereceği sevgi ve ilgi ile de örnek bir kişiliğe sahip olmalarına özen gösterilirdi (Ceran, 2002: 216; Şen, 2006: 213).
Mürebbiyelerden çocuklara rehberlik etmenin yanında onlara eğitim öğretim konusunda da yardım etmeleri beklenmiştir. Bu doğrultuda mürebbiyelerin çocukların ilgilerini ve istidatlarını anlayarak, bunları yönlendirmeleri ve geliştirmeleri onların temel görevleri olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla mürebbiyenin çocuk eğitimi konusunda yeterli donanıma sahip olması gerekir. Deney ve gözlem metodunu uygulayan; öğrencilerine deneyimleyerek, yaşayarak öğrenme fırsatı veren bir anlayışa sahip olmalıdır (Şen, 2006: 213).
Çocuklara Avrupaî eğitim çerçevesinde piyano çalma, resim yapma ve yabancı dil öğretimi gibi eğitimler vermek de mürebbiyelerin görevleri arasında sayılabilir. Bunların yanında mürebbiyeler küçük çocuklara okuma, yazma ve aritmetik de öğretmiştir (Ceran, 2002: 216).