KÜRE LogoKÜRE Logo

Muvazaa

fav gif
Kaydet
kure star outline

Muvazaa, hukukî bir terim olarak, tarafların gerçek iradelerine uymayan bir hukukî işlemi üçüncü kişilere göstermek veya başka bir işlemi gizlemek amacıyla, genellikle üçüncü kişileri aldatma kastıyla yaptıkları anlaşmayı ifade eder. Muvazaa, ilgili tarafların beyan edilen iradeleri ile gerçek iradeleri arasında kasıtlı bir uyuşmazlık içerir.

Muvazaanın Unsurları 

Muvazaanın temel unsurları genellikle şunlardır:

  • Görünürdeki İşlem: Tarafların dış dünyaya sundukları ancak aralarında bağlayıcı olmasını istemedikleri hukukî işlemdir.
  • Muvazaa Anlaşması: Taraflar arasında, görünürdeki işlemin aralarında hukukî sonuç doğurmayacağı veya beyan edilenden farklı bir sonuç doğuracağı yönündeki anlaşmadır. Bu anlaşma, görünürdeki işlemden önce veya onunla aynı anda yapılabilir.
  • Aldatma Kastı: Tarafların görünürdeki işlemle üçüncü kişileri yanıltma niyetidir. Ancak bazı hukukçulara göre, işlemin görünürdeki hukukî sonuçlarını doğurmaması yönündeki anlaşma esas olduğundan, üçüncü kişileri aldatma kastı muvazaanın zorunlu bir unsuru değildir.
  • Gizli İşlem: Bu unsur sadece nisbî muvazaada bulunur; taraflar gerçekte amaçladıkları işlemi görünürdeki işlemin arkasına gizlerler.

Muvazaa Türleri 

Muvazaa genel olarak iki ana türe ayrılır:

Mutlak Muvazaa

  • Mutlak muvazaada taraflar, aslında hiçbir hukukî işlem yapma niyetinde olmaksızın, sadece görünüşte bir hukukî işlem yaparlar. Tek amaçları üçüncü kişiler nezdinde yanlış bir görünüm yaratmaktır.
  • Örneğin, bir borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla, aslında hiçbir satış iradesi olmaksızın ve aralarında böyle bir anlaşma bulunmaksızın malını bir arkadaşına satmış gibi göstermesi durumudur.

Nisbî Muvazaa

  • Nisbî muvazaada taraflar, gerçek niyetlerini yansıtan başka bir işlemi gizlemek amacıyla görünüşte bir işlem yaparlar.
  • Burada iki işlem söz konusudur: tarafların gerçekte istedikleri gizli işlem ve görünürdeki (muvazaalı) işlem.
  • Örneğin, taraflar, belirli hukukî sonuçlardan kaçınmak veya mirasçıları aldatmak amacıyla bir bağışlamayı satış gibi gösterebilirler.


Nisbî muvazaa çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir:

  • Sözleşmenin Niteliğinde Muvazaa: Taraflar, sözleşmenin gerçek türünü bir başkasıyla gizlerler (örneğin, satış olarak sunulan bir bağışlama).
  • Sözleşmenin Konusunda ya da Şartlarında Muvazaa: Taraflar sözleşmenin türü üzerinde anlaşmış olsalar da, konusunu veya satış bedeli gibi belirli şartlarını yanlış beyan ederler (örneğin, satış bedelinin düşük veya yüksek gösterilmesi).
  • Sözleşmenin Taraflarında Muvazaa (Şahısta Muvazaa): Sözleşmenin tarafı olarak görünen kişi, gerçekte amaçlanan taraf değildir; başka bir kişinin işlemden yararlanması veya bağlanması amaçlanır. Bu durum genellikle nam-ı müstear (başkasının adını kullanma) bağlamında tartışılır.

Muvazaanın Hukukî Sonuçları

Görünürdeki İşlem

  • Genel kural, görünürdeki işlemin geçersiz (hükümsüz) olmasıdır, çünkü tarafların gerçek ve birbirine uygun iradelerini yansıtmaz. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK Madde 19, mülga BK Madde 18), tarafların anlaşmanın gerçek niteliğini gizlemek için kullandıkları tabir ve isimlere bakılmayarak, onların gerçek ve ortak amaçlarının araştırılmasını vurgular.
  • Doktrinde bu geçersizliğin kesin niteliği konusunda tartışmalar olup, "butlan (hükümsüzlük)", "yokluk" veya "kendine özgü geçersizlik" gibi terimler kullanılmaktadır. Türk doktrininde ve Yargıtay içtihatlarında hâkim olan görüş, görünürdeki işlemin butlanla batıl olduğudur.


Görünürdeki işlemin batıl olmasının sonuçları şunlardır:

  • Taraflar arasında herhangi bir hak veya borç doğurmaz.
  • Muvazaanın varlığı, zamanaşımına veya hak düşürücü sürelere tâbi olmaksızın her zaman ileri sürülebilir.
  • Mahkeme, muvazaayı re'sen (kendiliğinden) dikkate alabilir.
  • Batıl işlem, zamanın geçmesiyle, muvazaa sebebinin ortadan kalkmasıyla veya tarafların icazetiyle geçerli hâle gelemez.

Gizli İşlem

  • Nisbî muvazaa durumlarında, gizli işlem, kendi türü için gerekli tüm hukukî şartları (örneğin, taşınmaz satışları için resmî şekil gibi) yerine getirdiği takdirde geçerli olabilir.


Gizli işlemin geçerliliği şunlara bağlıdır:

  • Tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradeleriyle geçerli bir şekilde kurulmuş olmalıdır.
  • Konusu imkânsız, hukuka veya ahlaka aykırı olmamalıdır.
  • O işlem türü için kanunun aradığı şekil şartlarına uygun olmalıdır. Gizli işlem belirli bir şekle tâbi ise, görünürdeki işlem için şekil şartlarının yerine getirilmiş olması, gizli işlemdeki şekil eksikliğini gidermez.

İstisnalar ve Üçüncü Kişilerin Korunması

  • Yazılı Borç İkrarı: TBK Madde 19/2 (eski BK Madde 18/2) uyarınca, borçlu, yazılı bir borç ikrarına dayanarak alacağı iyiniyetle iktisap eden üçüncü bir kişiye karşı muvazaa iddiasını ileri süremez.
  • Tapu Kütüğüne Güvenin Korunması: Tapu sicilindeki bir kayda iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Madde 1023). Muvazaalı ve dolayısıyla geçersiz bir işleme dayalı tescil yolsuz olsa bile, (gerçekte malik olmayan) adına tescil bulunan kişiden iyiniyetle hak kazanan kişi korunur.
  • Dürüstlük Kuralı (Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı): Muvazaa nedeniyle bir işlemin geçersizliğinin ileri sürülmesi, dürüstlük kuralına (TMK Madde 2) aykırı düşüyorsa engellenebilir. Örneğin, taraflar şeklen eksik bir gizli anlaşma uyarınca edimlerini ifa etmişlerse, sonradan şekil eksikliği nedeniyle geçersizliğin ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılması sayılabilir.

Muvazaanın İleri Sürülmesi ve İspatı

Taraflarca

  • Muvazaalı işlemin tarafları, işlemin geçersizliğini birbirlerine karşı ileri sürebilirler. Onların küllî halefleri (örneğin mirasçıları) de bunu yapabilir.
  • İşlem yazılı bir senede bağlanmışsa, muvazaa iddiasında bulunan taraf bunu genellikle yazılı delille ispatlamak zorundadır (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Madde 201). Muvazaalı işlem resmî şekilde yapılmış olsa bile, (genellikle gayriresmî olan) muvazaa anlaşması, işlemin tarafına karşı adi yazılı delille ispat edilebilir.

Üçüncü Kişilerce

  • Muvazaalı bir işlemden hakları etkilenen üçüncü kişiler de işlemin geçersizliğini ileri sürebilirler. Bu kişiler arasında alacaklılar, mahfuz hisseli mirasçılar veya önalım hakkı sahipleri bulunabilir.
  • İşlemin taraflarının aksine, üçüncü kişiler muvazaayı tanık beyanı da dâhil olmak üzere her türlü delille ispatlayabilirler.

Muvazaa ve İrade Beyanlarının Yorumlanması 

Muvazaa sorunu, irade beyanlarının yorumlanmasıyla yakından ilgilidir. Muvazaada olduğu gibi, beyan edilen irade ile gerçek irade arasında kasıtlı bir uyuşmazlık olduğunda, işlemin hukukî etkisi beyanın nasıl yorumlandığına bağlıdır.

  • Muvazaada, beyanın muhatabı (muvazaalı anlaşmanın diğer tarafı) gerçek iradeyi bilmektedir. Güven teorisine göre, muhatap beyan sahibinin gerçek iradesini biliyorsa veya bilmesi gerekiyorsa, beyan gerçek iradeye göre yorumlanır. Muvazaada muhatap, görünürdeki işlemin sonuç doğurmaması yönündeki gerçek niyeti bildiğinden, görünürdeki işlem aralarında hiçbir hukukî sonuç doğurmaz.
  • Muvazaalı işlemin hukukî yokluğu, muhatabın gerçek iradeyi bilmesinden kaynaklanır; bu yönde yapılmış bir anlaşmanın olması gerekli değildir.

Benzer Hukukî Kavramlardan Farkı

  • Nam-ı Müstear (Takma Ad/Başkası Adına Hareket Etme): Nam-ı müstear durumunda, bir kişi kendi adına ancak gizli kalmak isteyen başka bir kişi hesabına hareket eder. Eğer diğer sözleşen taraf bu düzenlemeden habersizse, bu durum genellikle dolaylı temsil veya inançlı bir ilişki olarak ele alınır. Eğer diğer sözleşen taraf durumun farkındaysa ve adı geçen tarafın sadece bir paravan olduğunu kabul ediyorsa, bu durum taraflar açısından muvazaa (şahısta muvazaa) teşkil edebilir. Nam-ı müstearda, hakların paravan kişiye devri, en azından geçici olarak, gerçekten amaçlanır, oysa muvazaada görünürdeki devir taraflarca gerçekten istenmez.
  • İnançlı İşlem: İnançlı bir işlemde, bir taraf (devreden/inanan) bir hakkı (örneğin mülkiyeti) diğer bir tarafa (devralan/inanılan) devreder. Devralan, hakkı belirli bir amaç için kullanmayı ve/veya belirli bir süre sonunda veya bir şartın gerçekleşmesi üzerine devredene veya üçüncü bir kişiye iade etmeyi kabul eder. Görünürdeki devrin gerçekte istenmediği muvazaanın aksine, inançlı işlemde hakkın devralana devri, taraflarca (inanç anlaşmasıyla tanımlanan belirli, sınırlı bir amaç için de olsa) gerçekten amaçlanır.
  • Kanuna Karşı Hile: Tarafların, kanunun yasakladığı bir sonucu elde etmek için hukuken izin verilen bir işlem yapmalarını içerir. Kanuna karşı hilede taraflar, girdikleri işlemin hukukî sonuçlarını isterler ancak bunu yasadışı bir amaca ulaşmak için bir araç olarak kullanırlar. Muvazaada ise taraflar görünürdeki işlemin hukukî sonuçlarını istemezler.

Tarihsel Gelişim 

Muvazaa kavramının kökleri Roma Hukuku'na dayanmaktadır. Roma hukukçularının modern hukukta olduğu gibi tam gelişmiş bir genel muvazaa teorisi olmasa da, taklit edilmiş fiilleri ele almışlardır. Gerçek iradenin ("quod agitur") taklit edilmiş görünümden ("quod simulate concipitur") üstün olduğu ilkesi, özellikle post-klasik dönemde ve Justinianus döneminde tanınmıştır. Muvazaa teorisinin dogmatik temelleri Orta Çağ'da Glossatorlar ve Commentatorlar tarafından daha da geliştirilmiştir.

Muvazaaya Elverişli Olmayan İşlemler 

Genel olarak, belirli işlem türlerinde, özellikle bir kamu görevlisinin tarafların iradesini sadece resmîleştirmekten öte kurucu bir rol oynadığı resmî işlemlerde (evlilik veya evlat edinme gibi) muvazaa mümkün değildir. Benzer şekilde, mirasın reddi gibi resmî makamlara yapılan tek taraflı beyanlar da muvazaaya elverişli olmayan işlemlerden sayılabilir.

Kaynakça

Bahadır, Senem. Taşınmaz Mülkiyetinin Devrinde Muvazaa. Yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi, 2012. https://www.proquest.com/openview/7b900a1504556d417e106b260b9ba4a3/1?cbl=2026366&diss=y&pq-origsite=gscholar. Erişim 19 Mayıs 2025.

Demirsatan, Barış. “İrade Beyanlarının Yorumlanması Bakımından Muvazaa.” Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi 26, no. 2 (2020): 1220–1241. https://doi.org/10.33433/maruhad.746430. Erişim 19 Mayıs 2025.

Günay, Meryem. “Roma Hukukundan Günümüze Muvazaa Kavramı.” (2007). https://dspace.ankara.edu.tr/items/cdb64ee5-f1d7-4d0e-9fa2-e094a461a4a1. Erişim 19 Mayıs 2025.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarYunus Emre Yüce19 Mayıs 2025 11:38
KÜRE'ye Sor