Ahmet Hamdi Tanpınar, zamanı yalnızca saatle ölçülen bir kavram olmaktan çıkarıp, insanın iç dünyasında yaşayan derin bir deneyime dönüştüren edebiyatçılarımızdan biridir. Onun romanlarında zaman, tıpkı bir nehir gibi ağır ağır akar; bazen bilinçaltına iner, bazen hatıralarla sarmaş dolaş olur. Tanpınar’ın Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü ve Beş Şehir gibi eserlerinde bu yavaş akış, karakterlerin içsel dünyalarıyla birleşerek okura bambaşka bir zaman algısı sunar.
Zaman Hissinin Felsefi Temeli
Tanpınar’ın zaman anlayışı, filozof Henri Bergson’un "süre" (durée) kavramına oldukça yakındır. Bergson’a göre gerçek zaman, kesintisiz akan bir bilinç deneyimidir. Tanpınar da karakterlerinin iç dünyasını, anılar ve düşüncelerle örerek bu felsefeyi adeta edebiyata taşır. Böylece okur, bir olaylar zincirinden çok bir ruh halinin izini sürer.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın “Ne içindeyim zamanın, / Ne de büsbütün dışında.” söylemi ile ilgili temsili görsel. (Yapay Zeka ile oluşturulmuştur.)
Huzur: Anıların Gölgesinde Bir Akış
Huzur, Tanpınar’ın en çok bilinen romanlarından biridir. Ana karakter Mümtaz’ın geçmişiyle hesaplaşmaları, sadece bir aşk hikâyesini değil; aynı zamanda yitip giden bir İstanbul’u, bir medeniyeti ve onun bıraktığı duygusal enkazı da anlatır. Zaman burada bir kurgu unsuru değil, karakterin iç dünyasında sürekli dönen bir çark gibidir. Ne geçmiş tam anlamıyla geçmiştir, ne de şimdi gerçekten "şimdi"dir. Her şey iç içe geçmiştir.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü: Mizahla Gelen Zaman Eleştirisi
Tanpınar’ın en özgün romanlarından biri olan Saatleri Ayarlama Enstitüsü, zamanın toplumsal bir düzene sokulma çabasını hicveder. Modernleşme adına kurulan bir enstitüde zamanın "ayarlanması" gibi absürt bir fikir, aslında bireyin içsel zaman algısıyla dış dünyanın baskıları arasındaki uyumsuzluğu gözler önüne serer. Burada Tanpınar, zamanın ruhunu yakalamak yerine onu kontrol etmeye çalışan modern zihniyeti eleştirir.
Beş Şehir: Zamanın İzlerini Süren Şehirler
Deneme türündeki Beş Şehir, Tanpınar’ın zamanla kurduğu duygusal bağın bir başka yansımasıdır. İstanbul, Ankara, Konya, Erzurum ve Bursa gibi şehirler yalnızca coğrafi mekânlar değil; geçmişin, hatıranın ve değişimin izlerini taşıyan canlı organizmalardır. Tanpınar için şehirler, zamanın taşıyıcısıdır. Her taşında, her sokakta bir zaman katmanı vardır ve bu katmanlar arasında gezinmek, geçmişle bugün arasında şiirsel bir yolculuğa dönüşür.
Zamanın Yavaşlığı ve Melankoli
Tanpınar’ın dünyasında zaman yalnızca yavaş değil, aynı zamanda derindir. Bu yavaşlık çoğu zaman melankolik bir atmosfer yaratır. Karakterler, anılara sığınır; geçmişin gölgeleriyle yaşar; modern dünyanın hızına ayak uyduramaz. Ancak bu bir eksiklik değil, bir tercih gibidir. Tanpınar’ın romanlarında hız değil, yoğunluk önemlidir.
Tanpınar’ın eserleri bize şunu hatırlatır: Zaman sadece geçip giden dakikalar değil, içimizde yankılanan duygular, anılar ve düşüncelerle birlikte yaşadığımız bir şeydir. Onun romanları, zamanı anlamak isteyen okurlar için adeta edebî bir laboratuvardır. Belki de bu yüzden Tanpınar hâlâ bize "ne içindeyim zamanın / ne de büsbütün dışında" dedirtir.

