logologo
NİSAN 1847 TALİMATI
fav gif
Kaydet
viki star outline
Avatar
Ana YazarMustafa GÜNDÜZ18 Nisan 2025 10:33
Osmanlı döneminde çocukların temel eğitimi için faaliyet gösteren sıbyan mektepleri Tanzimat döneminde değişmeye başlamış, programı, personeli, eğitim biçimi vb. bakımlardan yenilenmiş ve adı da "ibtidâî mektep" haline gelmiştir. Sıbyan mekteplerinin ıslahına dair ilk çalışmalar her ne kadar II. Mahmud zamanına rastlasa da somut girişimler 1845 yılından sonra başlamıştır. Bu tarihte teşekkül eden Meclis-i Maârif-i Muvakkat'tan bir sene sonra 21 Temmuz 1846 tarihinde Meclis-i Maârif-i Umûmiye kurulmuştur. 8 Kasım 1846'da Mekâtib-i Umûmiye Nezareti adını alan meclis, maarifte bir dizi yenileşme faaliyetlerine başlamıştır.Meclis-i Maârif-i Umûmiye tarafından 1846 yılında hazırlanıp bir sene sonra Mustafa Reşid Paşa ve Sâdık Rifat Paşa'nın müşterek nezaretine verilmiş olan (Berker, 1945: 33) talimatnamenin başlığı "Etfâlin Ta'lîm ve Tedrîs ve Terbiyelerini Ne Veçhile İcra Eylemeleri Lâzım Geleceğine Dair Sıbyan Mekâtibi Hâceleri Efendilere Îtâ Olunacak Talimat"tır. Bu talimat, "Sıbyan Mekâtibi Hocalarına Talimat" başlığı ile on sekiz sayfa halinde 8 Nisan 1847 tarihinde yayımlanmıştır. Belgenin hazırlanmasında Emin Paşa, Fuad Paşa ve Ahmed Kemal efendilerin etkili oldukları belirtilmiştir. "Nisan 1847 Talimatı" adlandırması Yahya Akyüz tarafından yapılmıştır. Eğitim tarihinde "ilkokulların ve program yönetmeliklerinin kökü" (Unat, 1964: 38) sayılan talimat, ilköğretim ve ortaöğretim modernleşme tarihinin en önemli hukukî düzenlemelerinden biridir. Uzun süre araştırmacıların gözünden kaçan talimat eğitim tarihine dair önemli yenilikler ihtiva etmektedir. Talimatın gayesi, sıbyan mekteplerini rüştiye mekteplerine bir temel haline getirmektir.Yirmi üç bentten oluşan talimat, Berker tarafından "kabataslak", "öğretim, ders araçları, eğitim öğretim telakkileri, disipline ait hükümler, mecburi devama ait hükümler, öğrenim süresi ve imtihan, öğretmenler ve yardımcıları ve gelir ve maaş" başlıkları altında tertip ve tetkik edilmiştir. Tam metnini, sadeleştirmesini ve klişesini yayımlayan Akyüz ise talimatı "öğretim programları, öğretim araç gereçleri, öğretim yöntemleri, disiplin, zorunlu öğretim ve devam, öğrenim süreleri ve sınavlar, öğretmenler ve yardımcıları, mektep ortamı ile hocanın geliri ve maaşı" başlıklarında değerlendirmiştir.Talimata göre sıbyan mekteplerinde okutulacak dersler (program) şöyledir: Elifba, Amme cüzü ve öteki dersler, Türkçe lügat (Türkçe önce üç daha sonra daha fazla harfli kelimelerin yazılması), ahlak (Türkçe kısa ahlak risaleleri), hat (önce sülüs ve nesih), ilmihal (dinî bilgiler), Türkçe tecvit (Kur'an-ı Kerim'i güzel okuma ve harflerin hakkını vererek çıkarma), Kur'an (iki defa hatim edilecek), hıfz-ı Kur'an (kabiliyetli ve istekli talebeler hafızlığa teşvik edilecek).Talimatın dikkat çeken en önemli yönü, modern eğitim sisteminin "devlet kontrolünde, herkese zorunlu, ücretsiz, karma, öğretim dili, devam, disiplin vb." niteliklerine kuvvetle vurgu yapmasıdır. Talimata göre, her kim olursa olsun "fakir, fukara, yetim ve köle" bile olsa "akla münâfi özrü olmadığı müddetçe" yaşı gelen çocuğu mektebe başlatmaya mecburdur. Mektebe başlama yaşı yedi, mektebin süresi dört yıldır. Çocuğunu mektebe göndermeyenler "şer'an tâzire müstahak" görülmüş, tahsil çağındaki çocukları gözetlemek için "müstakil memurlar", "mahallât eimmesi" (imam) ve "mahallât muhtarları" görevlendirmiştir. Bu memurlara görevlerinde müsamaha ederlerse "haklarında muâmele-yi ta'zîr" edilecekleri bildirilmiştir. Sıbyan mektebi bittiğinde sınavla rüştiyeye geçilecektir. Sınavda başarısız olanlar üç defa üst üste sınıfta kalabilecektir. Mektepte kız ve erkek çocuklar önceden olduğu gibi muhtelit (karma) değil, tefrik (ayrı sınıflarda) eğitim alacaktır. Böyle olmasında zamanın ihtiyaçlarının ve toplum şartlarının gözetildiği vurgulanmıştır.Nisan 1847 Talimatı'nın daha çok İstanbul'daki memur ve devlet görevlilerini dikkate alarak hazırlandığına yönelik değerlendirmeler vardır. Babası taşraya giden çocukların eğitimleri, dönüşlerindeki durum ve sınavlara dair ayrıntılar dile getirilmiştir. Mektep değişimi sırasında çocukların "yedlerine birer pusula" verilerek devamlılık sağlanacağı bildirilmiştir.Talimatın öğretim yöntemleri ve araçlarına dair de hayli yenilikler getirdiği açıktır. Her şeyden önce çocuk psikolojisine, fizyolojisine ve pedagojisine önem verilmiş, "az vakitte sarf-ı mesâî-yi kalîle ile ulûm ve maarif eylemek, usûl-i teshîliye, sürat ve sühûlet-i taallüm" kavramlarına değinilmiştir. Derslerin "çocukluk tabiat ve mizacına" uygun ve onların "telezzüz edeceği" mahiyette olması, "hasbe't-tufîliye idrak edemeyecekleri" konulara yer verilmemesi, "zihinlerinin aldığı tabir ve ifade ile" ders anlatılmasının istenmesi modern pedagojik ve psikolojik ilkelere yakınlık bakımından dikkat çekmektedir. İlave olarak çocukların "oyun oynamak ve bazı huysuzluklar eylemek mizaçlarına galip olduğundan" bahsedilmesi de talimatın özgün yönlerinden biridir.Okumanın yanında yazının hayli önemli olduğu vurgulanmış, yazı malzemelerinden "lika, mürekkep, kalem, divit, kalemtıraş, yazı levhası" zikredilmiştir. Sıbyan mektebine "tayin olunacak meşk hocaları" ile "cümle yazıların anası sülüs ve nesih"le yazı öğretimine başlanması istenmiştir. Kur'an öğretiminde levhalara âyetlerin yazılmaması talep edilmiştir. Okuma ve yazmanın yanında ezberin önemine değinen talimat, "Ahlak ve ilmihal risaleleri için hâce efendiler, ol risaleleri ezberletmeye sa'yedeler" dedikten sonra Kur'an hıfzına yer ayırmıştır. Arabî derslere sekte verilmemek şartıyla, isteyen talebelere dört sene içinde, Kur'an'ı ezberlemelerinin teşvik edilmesi, daha ileri bir düzey bir ders olan "vücûhât-ı Kur'âniye"den ise sıbyan mektebinde bahsedilmemesi istenmiştir.Talimatın üzerinde durduğu hususlardan biri de ahlak eğitim ve öğretimidir. Türkçe yazılmış "lügat-ı Türkî'ye ve ahlaka dair risaleyi zikrolunan levhaya yazdırarak talim ve tefhim eylemeleri" istenmiştir. Eğitim dili olarak bütün dersler için Türkçe'nin vurgulanması öğretim dili açısından anlamlıdır. Çocukların "şer'an ve aklen güzel huyların" ne olduğunu bilmesi "kendilerine mu'cib-i tehzîb-i ahlâk"ın öğretilmesi hocalardan önemle istenmiştir. Hocalara ahlak öğretimi için "Meclis-i Maârif-i Umûmiye tarafından Türkî muhtasar ahlâk-ı memdûhe risalelerinin" ve ayrıca "akaid-i dîniye" için ikinci hatimden sonra "ilmihal risâle-yi şerifelerinin" verileceği vaat edilmiştir.Tanzimat öncesinde, sanılanın aksine ebeveynler de eğitime katkı yapmakla mükelleftirler. "Nisan 1847 Talimatı" yeni eğitim sisteminde de bu uygulamanın devam ettiğini tekrarlamıştır. "Usûl-i kadîme gereği" hocalara herkesin haline göre aylık 1'er kuruştan 12 kuruşa kadar haftalık ücret vereceği", buna imkânı olmayanların "mektep ve hocaya haftalık ve kömür baha gibi şeyler için para vermeyeceği" bildirilmiştir. Mektebe başlamak için tatbik edilen "zemzeme-yi ilâhi ve âmin" gibi törenlerin zaten şer'î ve mecbur olmadığı, bunun mektebe devam için bahane/mazeret edilmemesi gerektiği hatırlatılmıştır. En önemlisi ise, her mektebe "birer başhalife (hoca) tayin edileceğinin" belirtilmesi ve sıbyan mektebi hocalarının "lâyık-ı veçhile cihet-i maaş ve medâr-ı intiâşlarına ve maaşlarına saltanat-ı seniyeden katkı yapılacağı"nın söylenmesidir. Böylece sıbyan mektebi hocaları devletten maaş alan memurlar haline gelmiştir.Sıbyan mekteplerinde daha önceleri perşembe öğle sonu ve cuma tam gün tatil iken talimat ile "talebenin sür'at-i tahsîli" için tatil sadece cuma günü olmuştur. Ramazân-ı şerifte dört-beş saat eğitim yeterli görülüp, akşamleyin "muîn efendilerin" uygun göreceği bir saatte okulun tatil edileceği duyurulmuştur.Nisan 1847 Talimatı'nın en dikkat çeken yönlerinden biri disiplin ve taltif hususlarına getirdiği öneriler ve yeniliklerdir. Her şeyden önce talimat ile "falaka ve değnek ile darbın şer'-i şerifte olmadığından" terkedilmesi istenmiştir. Hocaların öncelikli amacının "rıfk ü nevâzişle talebeyi mektebe ısındırmak muamelesi" olduğu hatırlatılmıştır. "Her kimin evladı olursa olsun" cezayı gerektiren durumda "kavlen (sözlü) ve vaz'an tahsin etmek (uyarmak)", sınıfta oturduğu yerini değiştirmek, öncelikli tedbir olarak gösterilmiştir. "Sövüp dövmeksizin yalnız dargın bir çehre ile" talebenin "kulağını incitmeyecek kadar çekmeye" müsaade edilmiş, "ırz ve namusa dokunmayacak surette acı söz söylemenin" "şer'an caiz olan ta'zîr" olduğu dile getirilmiştir. Cezanın talebenin "faydasına müstelzim" olması önemli bir ilkedir. Gerek cezada gerekse taltifte talebenin velisine ve ebeveynine haber verilmesi de ilave edilmiştir. Ayrıca gerekli durumlarda "ziyade ezayı mucip olmayacak" tarzda "talebeyi sınıfta hocanın münasip gördüğü yerde ve sürede ayakta durdurmak" ve bu süre içinde "dersi tekrar ettirmek" de bir disiplin kuralı olarak yazılmıştır. Bütün bunlarla terbiye olmayan talebenin "müteessir olmayacak surette yaban asması veya yasemin çubuğu gibi yumuşak şeylerle falakaya yatırılmayarak ve a'zâ-yı nazikânesi gözetilerek velilerinin izniyle ve tahammüllerine göre darb-ı hafif ile darb ve te'dib" edilmesi izni verilmiştir. Disiplin bahsinde üzerinde durulan konulardan biri de yedi yaşından sonra abdest alıp namaz kılmaya ihtimam gösterilmesidir. Talebenin on yaşından sonra tembih olmadan namaz kılması sağlanmalı, bu konuda eksiklik ve rehavet gösterenlerin yukarıdaki şekillerde "el ile darp ve te'dib" edileceği zikredilmiştir.Çocuğu mektebe verme mecburiyeti defalarca tekrarlanmasına karşın talimatın son iki bendinde çocuğunu işe vermeye mecbur ailelerin durumundan da bahsedilmiş ve onlara yönelik bazı esneklikler getirilmiştir. Buna göre çocuğunu bir işe ve sanata vermeye mecbur aile çocukları "her gün sabahları mektebe gelip birer ders aldıktan sonra işlerine azîmet etmesi" dönemin şartlarının gözetildiğine yorulmuştur.Talimatın sonunda "çocuklar sıgar-ı sinlerinde dîn-i İslâm ve pâdişâh-ı enam ne demek olduğunu anlayıp bu ni'met-i ulyâya şükrün vücûbunu idrak" için ikindi paydosundan sonra bir Fâtiha üç İhlâs ile belirlenmiş duanın okutturulmasının istenmesi, nimet ve imkân veren mevki olarak padişaha işaret etmesi dikkat çeken hususların başında gelmektedir.Genel olarak "Nisan 1847 Talimatı", ilim ve hüner, hat (yazı), hesap gibi ilim ve fenleri okuyup öğrenmenin insanı "cahillikten ve hayvanlıktan kurtarıp insân-ı kâmil" olmaya taşıdığına vurgu yapmıştır. "Ulûm ve marifetin" dünya ve ahirette "sebeb-i feyz ve necâtımız" (kurtuluşumuz) olduğuna dikkat çekmiştir. Sıbyan mekteplerinde verilmek istenen eğitim programının henüz kadim derslerden oluştuğu düşünüldüğünde talimatın Osmanlı modernleşmesinin mahiyetine dair önemli bir içerik barındırdığı ortaya çıkmaktadır.İlköğretim yenileşmesinde Sultan II. Mahmud tarafından 1824'te ilan edilen fermandan farklı, ona fâik birçok yeniliğin "Nisan 1847 Talimatı"nda ortaya konulduğu görülmektedir. Talimatın getirdiği ilkelerin, zamanına göre "gayet muvafık ve çağdaş" olduğu belirtilmekle (Unat, 1964: 38) birlikte, yeniliklere meşruiyet kaynağını "Arabistan ve kadim uygulamalardan araması" çelişkili bulunmuştur. Talimatta "sıbyan mektepleri" yerine henüz "ibtidâî mektep" ifadesi kullanılmamıştır. Okutulacak dersler geleneksel sıbyan mektebi müfredatından çok da farklı değildir. Yazı ve basit hesap dersleri dışında ilköğretim için önemli görülen "tarih, coğrafya, resim, müzik" vb. derslere yer verilmemiştir. Bütün bunlar, talimatın gelenekle modernlik arası geçiş denemelerinden biri olduğunu açıkça göstermektedir. Sıbyan mekteplerinin ıslahı ve adedinin çoğaltılmasına yönelik Meclis-i Maârif-i Umûmiye'nin ısrarlı çağrılarına rağmen, bu okullar her tarafta ihmal edilmiş, rüştiyeler açılmıştır. Bu durum Tanzimat eğitim modernleşmesinin çelişkilerine işaret eden örneklerden biridir.Mahmud Cevad, Osman Ergin, Nevzat Ayas ve diğer önde gelen eğitim tarihçileri tarafından ayrıntılı ele alınmayan talimata ilk dikkat çeken Aziz Berker olmuştur. "Nisan 1847 Talimatı" üzerine en geniş inceleme ise Akyüz tarafından yapılmış (1994), ilgili yazıda tam metin çevrim yazı ve klişeler yayımlanmıştır. Akyüz, bu metne Türk Eğitim Tarihi kitabında üç sayfa yer ayırmıştır (Akyüz, 2019: 160-163). "Sıbyan Mekâtibi Hocalarına Talimat" İsmail Kara ve Ali Birinci'nin eserinde (2005: 541-564) yeniden tam metin yayımlanmıştır.
badge borderhover badge border
avatar
Türk Maarif Ansiklopedisi Kategorisi
Kurulları tarafından
onaylanmıştır.

NİSAN 1847 TALİMATI

Board Main İcon

Osmanlı döneminde çocukların temel eğitimi için faaliyet gösteren sıbyan mektepleri Tanzimat döneminde değişmeye başlamış, programı, personeli, eğitim biçimi vb. bakımlardan yenilenmiş ve adı da "ibtidâî mektep" haline gelmiştir. Sıbyan mekteplerinin ıslahına dair ilk çalışmalar her ne kadar II. Mahmud zamanına rastlasa da somut girişimler 1845 yılından sonra başlamıştır. Bu tarihte teşekkül eden Meclis-i Maârif-i Muvakkat'tan bir sene sonra 21 Temmuz 1846 tarihinde Meclis-i Maârif-i Umûmiye kurulmuştur. 8 Kasım 1846'da Mekâtib-i Umûmiye Nezareti adını alan meclis, maarifte bir dizi yenileşme faaliyetlerine başlamıştır.



Meclis-i Maârif-i Umûmiye tarafından 1846 yılında hazırlanıp bir sene sonra Mustafa Reşid Paşa ve Sâdık Rifat Paşa'nın müşterek nezaretine verilmiş olan (Berker, 1945: 33) talimatnamenin başlığı "Etfâlin Ta'lîm ve Tedrîs ve Terbiyelerini Ne Veçhile İcra Eylemeleri Lâzım Geleceğine Dair Sıbyan Mekâtibi Hâceleri Efendilere Îtâ Olunacak Talimat"tır. Bu talimat, "Sıbyan Mekâtibi Hocalarına Talimat" başlığı ile on sekiz sayfa halinde 8 Nisan 1847 tarihinde yayımlanmıştır. Belgenin hazırlanmasında Emin Paşa, Fuad Paşa ve Ahmed Kemal efendilerin etkili oldukları belirtilmiştir. "Nisan 1847 Talimatı" adlandırması Yahya Akyüz tarafından yapılmıştır. Eğitim tarihinde "ilkokulların ve program yönetmeliklerinin kökü" (Unat, 1964: 38) sayılan talimat, ilköğretim ve ortaöğretim modernleşme tarihinin en önemli hukukî düzenlemelerinden biridir. Uzun süre araştırmacıların gözünden kaçan talimat eğitim tarihine dair önemli yenilikler ihtiva etmektedir. Talimatın gayesi, sıbyan mekteplerini rüştiye mekteplerine bir temel haline getirmektir.



Yirmi üç bentten oluşan talimat, Berker tarafından "kabataslak", "öğretim, ders araçları, eğitim öğretim telakkileri, disipline ait hükümler, mecburi devama ait hükümler, öğrenim süresi ve imtihan, öğretmenler ve yardımcıları ve gelir ve maaş" başlıkları altında tertip ve tetkik edilmiştir. Tam metnini, sadeleştirmesini ve klişesini yayımlayan Akyüz ise talimatı "öğretim programları, öğretim araç gereçleri, öğretim yöntemleri, disiplin, zorunlu öğretim ve devam, öğrenim süreleri ve sınavlar, öğretmenler ve yardımcıları, mektep ortamı ile hocanın geliri ve maaşı" başlıklarında değerlendirmiştir.



Talimata göre sıbyan mekteplerinde okutulacak dersler (program) şöyledir: Elifba, Amme cüzü ve öteki dersler, Türkçe lügat (Türkçe önce üç daha sonra daha fazla harfli kelimelerin yazılması), ahlak (Türkçe kısa ahlak risaleleri), hat (önce sülüs ve nesih), ilmihal (dinî bilgiler), Türkçe tecvit (Kur'an-ı Kerim'i güzel okuma ve harflerin hakkını vererek çıkarma), Kur'an (iki defa hatim edilecek), hıfz-ı Kur'an (kabiliyetli ve istekli talebeler hafızlığa teşvik edilecek).



Talimatın dikkat çeken en önemli yönü, modern eğitim sisteminin "devlet kontrolünde, herkese zorunlu, ücretsiz, karma, öğretim dili, devam, disiplin vb." niteliklerine kuvvetle vurgu yapmasıdır. Talimata göre, her kim olursa olsun "fakir, fukara, yetim ve köle" bile olsa "akla münâfi özrü olmadığı müddetçe" yaşı gelen çocuğu mektebe başlatmaya mecburdur. Mektebe başlama yaşı yedi, mektebin süresi dört yıldır. Çocuğunu mektebe göndermeyenler "şer'an tâzire müstahak" görülmüş, tahsil çağındaki çocukları gözetlemek için "müstakil memurlar", "mahallât eimmesi" (imam) ve "mahallât muhtarları" görevlendirmiştir. Bu memurlara görevlerinde müsamaha ederlerse "haklarında muâmele-yi ta'zîr" edilecekleri bildirilmiştir. Sıbyan mektebi bittiğinde sınavla rüştiyeye geçilecektir. Sınavda başarısız olanlar üç defa üst üste sınıfta kalabilecektir. Mektepte kız ve erkek çocuklar önceden olduğu gibi muhtelit (karma) değil, tefrik (ayrı sınıflarda) eğitim alacaktır. Böyle olmasında zamanın ihtiyaçlarının ve toplum şartlarının gözetildiği vurgulanmıştır.



Nisan 1847 Talimatı'nın daha çok İstanbul'daki memur ve devlet görevlilerini dikkate alarak hazırlandığına yönelik değerlendirmeler vardır. Babası taşraya giden çocukların eğitimleri, dönüşlerindeki durum ve sınavlara dair ayrıntılar dile getirilmiştir. Mektep değişimi sırasında çocukların "yedlerine birer pusula" verilerek devamlılık sağlanacağı bildirilmiştir.



Talimatın öğretim yöntemleri ve araçlarına dair de hayli yenilikler getirdiği açıktır. Her şeyden önce çocuk psikolojisine, fizyolojisine ve pedagojisine önem verilmiş, "az vakitte sarf-ı mesâî-yi kalîle ile ulûm ve maarif eylemek, usûl-i teshîliye, sürat ve sühûlet-i taallüm" kavramlarına değinilmiştir. Derslerin "çocukluk tabiat ve mizacına" uygun ve onların "telezzüz edeceği" mahiyette olması, "hasbe't-tufîliye idrak edemeyecekleri" konulara yer verilmemesi, "zihinlerinin aldığı tabir ve ifade ile" ders anlatılmasının istenmesi modern pedagojik ve psikolojik ilkelere yakınlık bakımından dikkat çekmektedir. İlave olarak çocukların "oyun oynamak ve bazı huysuzluklar eylemek mizaçlarına galip olduğundan" bahsedilmesi de talimatın özgün yönlerinden biridir.



Okumanın yanında yazının hayli önemli olduğu vurgulanmış, yazı malzemelerinden "lika, mürekkep, kalem, divit, kalemtıraş, yazı levhası" zikredilmiştir. Sıbyan mektebine "tayin olunacak meşk hocaları" ile "cümle yazıların anası sülüs ve nesih"le yazı öğretimine başlanması istenmiştir. Kur'an öğretiminde levhalara âyetlerin yazılmaması talep edilmiştir. Okuma ve yazmanın yanında ezberin önemine değinen talimat, "Ahlak ve ilmihal risaleleri için hâce efendiler, ol risaleleri ezberletmeye sa'yedeler" dedikten sonra Kur'an hıfzına yer ayırmıştır. Arabî derslere sekte verilmemek şartıyla, isteyen talebelere dört sene içinde, Kur'an'ı ezberlemelerinin teşvik edilmesi, daha ileri bir düzey bir ders olan "vücûhât-ı Kur'âniye"den ise sıbyan mektebinde bahsedilmemesi istenmiştir.



Talimatın üzerinde durduğu hususlardan biri de ahlak eğitim ve öğretimidir. Türkçe yazılmış "lügat-ı Türkî'ye ve ahlaka dair risaleyi zikrolunan levhaya yazdırarak talim ve tefhim eylemeleri" istenmiştir. Eğitim dili olarak bütün dersler için Türkçe'nin vurgulanması öğretim dili açısından anlamlıdır. Çocukların "şer'an ve aklen güzel huyların" ne olduğunu bilmesi "kendilerine mu'cib-i tehzîb-i ahlâk"ın öğretilmesi hocalardan önemle istenmiştir. Hocalara ahlak öğretimi için "Meclis-i Maârif-i Umûmiye tarafından Türkî muhtasar ahlâk-ı memdûhe risalelerinin" ve ayrıca "akaid-i dîniye" için ikinci hatimden sonra "ilmihal risâle-yi şerifelerinin" verileceği vaat edilmiştir.



Tanzimat öncesinde, sanılanın aksine ebeveynler de eğitime katkı yapmakla mükelleftirler. "Nisan 1847 Talimatı" yeni eğitim sisteminde de bu uygulamanın devam ettiğini tekrarlamıştır. "Usûl-i kadîme gereği" hocalara herkesin haline göre aylık 1'er kuruştan 12 kuruşa kadar haftalık ücret vereceği", buna imkânı olmayanların "mektep ve hocaya haftalık ve kömür baha gibi şeyler için para vermeyeceği" bildirilmiştir. Mektebe başlamak için tatbik edilen "zemzeme-yi ilâhi ve âmin" gibi törenlerin zaten şer'î ve mecbur olmadığı, bunun mektebe devam için bahane/mazeret edilmemesi gerektiği hatırlatılmıştır. En önemlisi ise, her mektebe "birer başhalife (hoca) tayin edileceğinin" belirtilmesi ve sıbyan mektebi hocalarının "lâyık-ı veçhile cihet-i maaş ve medâr-ı intiâşlarına ve maaşlarına saltanat-ı seniyeden katkı yapılacağı"nın söylenmesidir. Böylece sıbyan mektebi hocaları devletten maaş alan memurlar haline gelmiştir.



Sıbyan mekteplerinde daha önceleri perşembe öğle sonu ve cuma tam gün tatil iken talimat ile "talebenin sür'at-i tahsîli" için tatil sadece cuma günü olmuştur. Ramazân-ı şerifte dört-beş saat eğitim yeterli görülüp, akşamleyin "muîn efendilerin" uygun göreceği bir saatte okulun tatil edileceği duyurulmuştur.



Nisan 1847 Talimatı'nın en dikkat çeken yönlerinden biri disiplin ve taltif hususlarına getirdiği öneriler ve yeniliklerdir. Her şeyden önce talimat ile "falaka ve değnek ile darbın şer'-i şerifte olmadığından" terkedilmesi istenmiştir. Hocaların öncelikli amacının "rıfk ü nevâzişle talebeyi mektebe ısındırmak muamelesi" olduğu hatırlatılmıştır. "Her kimin evladı olursa olsun" cezayı gerektiren durumda "kavlen (sözlü) ve vaz'an tahsin etmek (uyarmak)", sınıfta oturduğu yerini değiştirmek, öncelikli tedbir olarak gösterilmiştir. "Sövüp dövmeksizin yalnız dargın bir çehre ile" talebenin "kulağını incitmeyecek kadar çekmeye" müsaade edilmiş, "ırz ve namusa dokunmayacak surette acı söz söylemenin" "şer'an caiz olan ta'zîr" olduğu dile getirilmiştir. Cezanın talebenin "faydasına müstelzim" olması önemli bir ilkedir. Gerek cezada gerekse taltifte talebenin velisine ve ebeveynine haber verilmesi de ilave edilmiştir. Ayrıca gerekli durumlarda "ziyade ezayı mucip olmayacak" tarzda "talebeyi sınıfta hocanın münasip gördüğü yerde ve sürede ayakta durdurmak" ve bu süre içinde "dersi tekrar ettirmek" de bir disiplin kuralı olarak yazılmıştır. Bütün bunlarla terbiye olmayan talebenin "müteessir olmayacak surette yaban asması veya yasemin çubuğu gibi yumuşak şeylerle falakaya yatırılmayarak ve a'zâ-yı nazikânesi gözetilerek velilerinin izniyle ve tahammüllerine göre darb-ı hafif ile darb ve te'dib" edilmesi izni verilmiştir. Disiplin bahsinde üzerinde durulan konulardan biri de yedi yaşından sonra abdest alıp namaz kılmaya ihtimam gösterilmesidir. Talebenin on yaşından sonra tembih olmadan namaz kılması sağlanmalı, bu konuda eksiklik ve rehavet gösterenlerin yukarıdaki şekillerde "el ile darp ve te'dib" edileceği zikredilmiştir.



Çocuğu mektebe verme mecburiyeti defalarca tekrarlanmasına karşın talimatın son iki bendinde çocuğunu işe vermeye mecbur ailelerin durumundan da bahsedilmiş ve onlara yönelik bazı esneklikler getirilmiştir. Buna göre çocuğunu bir işe ve sanata vermeye mecbur aile çocukları "her gün sabahları mektebe gelip birer ders aldıktan sonra işlerine azîmet etmesi" dönemin şartlarının gözetildiğine yorulmuştur.



Talimatın sonunda "çocuklar sıgar-ı sinlerinde dîn-i İslâm ve pâdişâh-ı enam ne demek olduğunu anlayıp bu ni'met-i ulyâya şükrün vücûbunu idrak" için ikindi paydosundan sonra bir Fâtiha üç İhlâs ile belirlenmiş duanın okutturulmasının istenmesi, nimet ve imkân veren mevki olarak padişaha işaret etmesi dikkat çeken hususların başında gelmektedir.



Genel olarak "Nisan 1847 Talimatı", ilim ve hüner, hat (yazı), hesap gibi ilim ve fenleri okuyup öğrenmenin insanı "cahillikten ve hayvanlıktan kurtarıp insân-ı kâmil" olmaya taşıdığına vurgu yapmıştır. "Ulûm ve marifetin" dünya ve ahirette "sebeb-i feyz ve necâtımız" (kurtuluşumuz) olduğuna dikkat çekmiştir. Sıbyan mekteplerinde verilmek istenen eğitim programının henüz kadim derslerden oluştuğu düşünüldüğünde talimatın Osmanlı modernleşmesinin mahiyetine dair önemli bir içerik barındırdığı ortaya çıkmaktadır.



İlköğretim yenileşmesinde Sultan II. Mahmud tarafından 1824'te ilan edilen fermandan farklı, ona fâik birçok yeniliğin "Nisan 1847 Talimatı"nda ortaya konulduğu görülmektedir. Talimatın getirdiği ilkelerin, zamanına göre "gayet muvafık ve çağdaş" olduğu belirtilmekle (Unat, 1964: 38) birlikte, yeniliklere meşruiyet kaynağını "Arabistan ve kadim uygulamalardan araması" çelişkili bulunmuştur. Talimatta "sıbyan mektepleri" yerine henüz "ibtidâî mektep" ifadesi kullanılmamıştır. Okutulacak dersler geleneksel sıbyan mektebi müfredatından çok da farklı değildir. Yazı ve basit hesap dersleri dışında ilköğretim için önemli görülen "tarih, coğrafya, resim, müzik" vb. derslere yer verilmemiştir. Bütün bunlar, talimatın gelenekle modernlik arası geçiş denemelerinden biri olduğunu açıkça göstermektedir. Sıbyan mekteplerinin ıslahı ve adedinin çoğaltılmasına yönelik Meclis-i Maârif-i Umûmiye'nin ısrarlı çağrılarına rağmen, bu okullar her tarafta ihmal edilmiş, rüştiyeler açılmıştır. Bu durum Tanzimat eğitim modernleşmesinin çelişkilerine işaret eden örneklerden biridir.



Mahmud Cevad, Osman Ergin, Nevzat Ayas ve diğer önde gelen eğitim tarihçileri tarafından ayrıntılı ele alınmayan talimata ilk dikkat çeken Aziz Berker olmuştur. "Nisan 1847 Talimatı" üzerine en geniş inceleme ise Akyüz tarafından yapılmış (1994), ilgili yazıda tam metin çevrim yazı ve klişeler yayımlanmıştır. Akyüz, bu metne Türk Eğitim Tarihi kitabında üç sayfa yer ayırmıştır (Akyüz, 2019: 160-163). "Sıbyan Mekâtibi Hocalarına Talimat" İsmail Kara ve Ali Birinci'nin eserinde (2005: 541-564) yeniden tam metin yayımlanmıştır.

Kaynakça

Akyüz, Yahya. “İlköğretim Yenileşme Tarihinde Bir Adım: Nisan 1847 Tâlimatı”. OTAM. sy. 5 (1994), s. 1-48.
a.mlf. Türk Eğitim Tarihi: M.Ö. 1000-M.S. 2019. Ankara 2019.
Berker, Aziz. Türkiye’de İlköğretim I: 1839-1908. Ankara1945.
Kara, İsmail – Birinci, Ali (haz.). Bir Eğitim Tasavvuru Olarak Mahalle/Sıbyan Mektepleri: Hatıralar, Yorumlar, Tetkikler. İstanbul 2005.
Sıbyan Mekâtibi Hocalarına Dair Tâlimat. İstanbul 1280/1864, s. 18.
Unat, Faik Reşit. Türkiye Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihî Bir Bakış. Ankara 1964.
Mustafa GÜNDÜZ, "NİSAN 1847 TALİMATI", Türk Maarif Ansiklopedisi, https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/nisan-1847-talimati/#yazar-1 (16.04.2025).

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme
KÜRE'ye Sor