"The elephant in the room" yani "Odadaki fil", İngilizce deyimlerden biri. Peki bu fil bize ne anlam ifade ediyor?
Hepimizin hayatında sırların, sınırların olduğu aşikar. İnsanların kendi iç dünyalarında konuşmaktan çekindiği, görmezden geldiği konular mevcut. İç dünyamızı bir oda şeklinde hayal edersek, konuşmaktan çekindiğimiz bu konular ise oda içinde olan fil gibi kalıyor ortalıkta. Problem orada, kocamam ve bariz şekilde önümüzde dururken, görmemezlikten gelmeyi seçiyoruz çoğu zaman.
Bu görmemezlik hayatımızın çoğu noktasında uyguladığımız bir davranışa dönüşebiliyor. Gelin bu odanın ortasında duran kocaman filin hayatımızda duruşuna değinelim.

Gerçeklikten Kaçış
Deyim oldukça basit. Odanın içinde kocaman bir fil var ve bizler bu fili görmemezlikten geliyoruz.
Neden koca bir fil yokmuş gibi davranıyoruz?
Çünkü yüzleşmek, hareket etmek cesaret ister. Odada olan fil, duygularımızı ve karar alma yetkilerimizi yönetiyor. Fil hayatımızda olan büyük sorunları ve diğer tüm kararlarımızı gölgeleyebiliyor. Hayatımıza katılan bu gölge, konfor alanımızı genişletiyor. Ancak unutmamamız gereken nokta şu, fil hep odada. Onu görmemezlikten geldiğimiz her an fil büyümekte ve odada bizim nefes alamadığımız bir şekle dahi bürünebilmekte.
Bazen sorunlardan kaçar bazen suçluluk duyar, fili görmemezlikten geliriz. Yıllardır inşa ettiğimiz konfor alanımızın bozulmaması için sesimizi çıkarmayız. Oysa ki konfor alanımızın bozulması orada duran fille yüzleşmeye başladığımız anda olur. Yüzleşmeye başladığımız anda fili odadan çıkarmaya başlarız.

