Adana'da doğdu. Babası Elazığlı olup Adana'ya göç etmiş çiftçi Kara Ali Ağa'dır. Annesinin adı Havva'dır. İlk ve orta öğrenimini Adana'da tamamladı. 1908 yılında Mülkiye Mektebi'nden mezun oldu. 1909'da Adana'da ve Şam'da maiyet memurluğu görevlerinde bulundu. İki yıl sonra memleketine dönerek Adana İdâdîsi'nde öğretmenliğe başladı. Bu esnada İttihat ve Terakkî'nin yayın organı İtidal gazetesinde yönetici ve yazar olarak çalıştı. Adana'da Fransız işgaline kadar eğitim öğretim yapan ve daha sonra adı Turan Mektebi şeklinde değiştirilen Gülşen-i Ümid adlı bir özel okul açtı. Orada idareci ve öğretmen olarak görev yaptı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin birinci döneminde (1920-1923) Pozantı, ikinci döneminde (1923-1927) Adana milletvekili oldu. Görevi sona erince Adana'ya dönerek çiftçilikle uğraştı. Aynı zamanda halkevi başkanlığını da yürüttü. 1939'da yapılan altıncı dönem seçimlerinde yeniden milletvekili seçildiyse de 28 Haziran 1940 tarihinde hayatını kaybetti.
İsmail Safa Bey, Mareşal Fevzi Çakmak başkanlığındaki İcra Vekilleri Heyeti'nde 20 Kasım 1921-5 Kasım 1922 tarihleri arasında Maarif vekili olan Mehmet Vehbi Bolak'tan sonra 6 Kasım 1922-7 Mart 1924 tarihleri arasında Maarif vekilliği görevine getirildi. Millî Mücadele'den sonra yeniden yapılandırılmaya başlanan eğitim alanında ilk icraatı sadedinde vilayet ve sancaklara 27 Kasım 1922 tarihinde gönderdiği tamim onun önceliklerini göstermesi bakımından önemlidir. Bu genelgede uzun savaş yıllarında son millî davamızın ağır mücadeleleri arasında eğitime ve okula gereken önemin verilemediğini, yurdun her köşesinin cehalet ve irfansızlık acısından mustarip olduğunu, "dünyanın en büyük zaferini kazanan, hakimiyet ve istiklaline emsalsiz bir aşk ve sadakatle merbut olan milletimizin okumak ve yazmak gibi en tabii bir haktan bu kadar mahrum kalmasının" utanılası bir durum olduğunu vurgulamış ve takip edilecek politikanın ilkelerini sıralamıştır. Buna göre ilgililer halkın eğitime karşı rağbet ve fedakârlığını sağlamalı, halk ile okulları bir araya getirecek çalışmalarda bulunmalı, eğitimi her yaş ve her sınıftan halkın ihtiyacı haline getirmeli, büyük merkezlerden başlamak üzere tedricen kütüphaneler kurmalı, öğretmenler konferanslar yoluyla halkı irşat etmelidir.
Alınan kararların hayata geçirilmesi adına Maarif Vekâleti bünyesinde 1922 yılında üçü milletvekili, biri Müdâfaa-yı Milliye Şer'iye ve İktisat Vekâleti azası ile uzmanlardan oluşan "program encümeni" teşkil edilmiştir. Encümenin ortaya koyduğu ve Maarif Tedrisatı ve Teşkilatı Hakkındaki Kanun Layihası ile kamuoyuyla paylaştığı yeni okul sistemi üç devreye ayrılan on iki senelik bir süreçten oluşmaktaydı. Bunun ilk dört yılını kapsayan ibtidâî mektepler mecburi ve parasız olacaktır. İdâdîler ise beş sene olarak tasarlanmıştır. Eskiden gündüzcü öğrenci de alan sultânîler yalnızca yatılı olacaktır. İbtidâî ve idâdî mekteplerin masrafları özel bütçelerden karşılanırken, öğretmen maaşları kıdem ve ehliyetine göre verilecektir. Maarif müdürlükleri kaldırılarak onların görevleri sultânî, dârülmuallimîn ve idâdî müdürlerine devredilecektir.
Maarif Vekâleti ilmî ve idarî olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bunlardan Hey'et-i İlmiye sadece ilimle meşgul olacak ve idarî işlere karışmayacaktır. 5 Eylül 1923 tarihinde hükümet programında yer alan maarif konulu sekiz maddede genel eğitimde birlik ve meslekî eğitimde ihtisasın esas alınacağı vurgulanmıştır. İyi bir eğitim için öğretmen yetiştirilmesine dikkat gösterilmesi, okul binalarının ıslahı, ders araç ve gereçlerinin tamamlanması, halkın eğitim öğretimi için gece dersleri ve çırak mektepleri açılması, halkın diline uygun kitaplar basılması, yetenek ve kabiliyetleriyle öne çıkan çocuklardan ailesinin durumu elvermeyenlerin tahsil için Avrupa'ya gönderilmesi, ibtidâî dârülmuallimînleri ile idâdîlere öğretmen ve çeşitli bölgelere ehliyetli ilk öğretim müfettişleri yetiştirmek için bir orta dârülmuallimîn ve dârülmûallimâtların açılması maddelerde yer alan konulardandır. Diğer başlıklar ise ders araç ve gereçleri imal etmek için bir müze ve yanında bir imalathane kurulması; ferdin, bedenî, fikrî kabiliyetleri gibi ahlakî ve sosyal yeteneklerinin geliştirilmesi maksadıyla bir terbiye-yi bedeniye dârülmuallimîni açılması, ilk öğrenimin yaygınlaştırılması yanında genel eğitimle beraber pratik mesleklere yönelik eğitimlerin de gerçekleştirilmesi, uygun merkezlerde altı yıllık ilk öğrenimin ardından tedricen ziraat, sanayi ve ticarete yönelik iki yıllık ikmal sınıfları açılarak yüksek öğrenim göremeyen gençlerin buralara devamlarının mecburi tutulması ve kadınların tahsiline önem verilmesidir.
Nitekim Anadolu'da beş gece idâdîsi açmak için 1923 yılı Maarif bütçesinden tahsisat ayrılmış, bir pedagoji sözlüğü tercümesi ile pedagoji müzesi yapımına başlanmıştır. 1923 yılı hükümet programında ise liselere kabul edilecek leylî meccanî (parasız yatılı) talebenin müsabaka usulüyle (sınav) memleketin muhtelif mıntıkalarından celp ve kabulüne başlanıldığı ayrıca Erzurum, Edirne, Bursa, İzmir, Konya, Adana, Ankara, Sivas, Diyarbakır ve Kastamonu illerinde öğretmen yetiştirmek amacıyla dârülmuallimîn ve dârülmuallimât açıldığı bildirilmiştir.
İsmail Safa Bey öğretmen okullarının gelişigüzel seçilen yerlerde değil de belli bölgelerde açılmaları yönünde bir politika izlemiş, bu çerçevede 1923 yılından itibaren "dârülmuallimîn mıntıkaları" projesini uygulamaya koymuştur. Ona göre öğretmen ihtiyacını tam olarak karşılamak Maarif Vekâleti'nin görevidir. İdâre-yi husûsiyelere (il özel idareleri) bağlı muallim mektepleri ise oldukça zayıftır. Bundan başka öğretmenlerin özlük işlemlerinin esasa bağlanması için 1925 yılında Orta Tedrisat Muallimleri Kanunu çıkartılmıştır. Burada "Muallimlik belirli bir sınıf ve dereceden oluşan özel bir meslektir" denilerek mesleğin tanımı yapılmış; menşelerine ve bulundukları mektebin derecesine göre "yüksek tedrisat", "orta tedrisat" ve "ilk tedrisat" muallimleri şeklinde kısımlara ayrılmıştır. Orta tedrisat mektepleriyle dârülmuallimîn ve dârülmuallimât muallimlerinin Dârülfünun, Dârülmuallimîn ve Dârülmuallimât-ı Âliye ve yüksek ihtisas mektepleri mezunlarından seçilecekleri ve staj görecekleri de maddeler arasındadır. Öte yandan kız ve erkek muallim mektepleri 1 Eylül 1923 tarihinde Maarif Vekâleti'ne bağlanarak genel bütçe içine alınmıştır.
15 Temmuz 1923 tarihinde toplanan I. Hey'et‐i İlmiye bu dönemin önemli faaliyetlerden biridir (bk. Hey'et-i İlmiye). Heyet ilköğretim hakkında bir kanun teklifi hazırlamıştır. Bu kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki görüşmeleri sırasında (7 Nisan 1923) İsmail Safa Bey, ilkokulların (özellikle köy ilkokulları) ve öğretmenlerinin yoksul ve acınacak bir durumda bulunmasının sebebinin, bunların masraflarını karşılaması gereken il özel idareleri bütçelerinin yetersizliğinden kaynaklandığını ve bu konuda bazı iyileştirilmeler yapılması gerektiğini dile getirmiştir.
Hey'et-i İlmiye toplantısının açılış konuşmasında ise 1908 inkılabından sonra eğitime muhtaç olduğu gerçek istikameti vermek için çalışan birçok saygıdeğer insan görülmüşse de kendilerinden sonra bütün bu girişimlerin kaybolduğunu; her yeni gelenin eskisini bırakarak farklı bir şekilde çalıştığını, eğitimin kişisel çalışmalara bağlı, yerleşmemiş ve desteksiz kalmaması gerektiği, bu tehlike ve hastalık karşısında memleketin uzmanları, fikir adamları, eğitimci ve sosyologlarından oluşan bir topluluğun bilimsel ve müspet kararlarına ihtiyaç olduğunu, Maarif Vekâleti'nin ülkedeki âlim ve mütefekkirlerin kararlarını ve düşüncelerini uygulayacak bir araçtan başka bir şey olmadığını, ancak heyet kararlarının ve programlarının değişmemesi, yeni bir karar olmadıkça aynen uygulanması gerektiğini söylemiştir.
3 Mart 1924 tarihli Tevhîd-i Tedrisat Kanunu da onun döneminde çıkarılmıştır. Hazırlık aşamasında İsmail Safa Bey öğretimin birleştirilmesinde gözetilecek esasları bir genelge halinde yayımlayıp bütün eğitim öğretim birimlerine ve okullara göndermiştir (8 Mart 1923). Daha sonraları Mîsâk-ı Maârif olarak adlandırılacak olan bu genelgede temel amacın millî ve çağdaş eğitimi vatanın en uzak köşelerine yaymak olduğu, yeni nesillerin geleceğin ihtiyaçlarına göre hazırlanması gerektiği, gençlerin fikren çok kuvvetli, bilim ve ahlak bakımından güçlü ve karakter sahibi olarak yetiştirileceği vurgulanmıştır (bk. Mîsâk-ı Maârif). Amerikalı felsefeci ve eğitim bilimci J. Dewey onun bakanlığı sırasında Türkiye'ye davet edilmiştir. Osman Akış, "İsmail Safa Özler'in Hayatı ve Türk Maarifindeki Yeri" adıyla bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır (2022).