Parkinson yasası, ilk kez 1955 yılında İngiliz tarihçi ve siyaset bilimci Cyril Northcote Parkinson tarafından “The Economist” dergisinde yayımlanan bir makalede ortaya atılmıştır.【1】 Yasa, “Bir iş, tamamlanması için ayrılan tüm zamanı dolduracak şekilde genişler” biçiminde özetlenebilir. Bu ifade, görevlerin karmaşıklıklarından bağımsız olarak, mevcut zaman diliminde yayılma eğiliminde olduğunu belirtir. Parkinson’un gözlemleri, özellikle bürokratik yapılanmalar ve kamu yönetimi alanındaki verimsizlikleri açıklamak için kullanılmıştır.
Kuramsal Arka Plan
Parkinson’un bu yasayı geliştirmesinde temel aldığı ampirik gözlemler, Britanya İmparatorluğu’ndaki kamu kurumlarının personel artış hızlarına ilişkindir. Bu bağlamda Parkinson, birim iş yükünün artmasa bile personel sayısının zamanla arttığını; bu durumun ise verimlilik üzerinde olumsuz etkiler yarattığını ileri sürmüştür.
Bu yasa, daha sonra farklı alanlara uyarlanarak zamansal kaynakların kullanımı, verimlilik analizleri ve organizasyonel davranış gibi disiplinlerde incelenmiştir.
Matematiksel Modellenmesi
Parkinson yasasının matematiksel bir modeli, karmaşık sistemler bağlamında fiziksel modelleme teknikleriyle de ele alınmıştır. Battiston ve arkadaşları, yasa ile ilişkili olarak iş yükü ve zaman arasındaki ilişkiyi istatistiksel fizik modelleri kullanarak açıklamıştır. Modelde, görev süresinin rastlantısal etkileşimlerle uzama eğiliminde olduğu gösterilmiş ve bu durumun, organizasyonel yapıların verimsizliğini doğurduğu savunulmuştur.
Sağlık Sektöründe Yansıması
Bu ilke, yalnızca idari yapılarla sınırlı kalmayıp, klinik pratiklerde de gözlemlenebilir. Özellikle sağlık yönetimi literatüründe, iş akışı ve hasta yönetimi süreçlerinde zaman kullanımının Parkinson yasası ile uyumlu olarak gerçekleştiği gösterilmiştir. Yazılı protokollerin veya elektronik kayıt sistemlerinin varlığına rağmen, sağlık çalışanlarının işlerini tamamlamak için mevcut süreyi tam olarak kullanma eğiliminde oldukları belirlenmiştir
Bireysel Verimlilikte Etkisi
Zaman yönetimi araştırmalarında, verilen görevlerin süresi kısıtlandığında daha odaklı ve etkin çalışıldığı, sürenin genişletildiği durumlarda ise dikkat dağınıklığı ve erteleme davranışlarının arttığı belirtilmiştir. Bu nedenle iş süreçlerinin ve görevlerin süre bakımından sınırlanması, üretkenlik artışı açısından önem taşımaktadır.
Eleştirel Yaklaşımlar ve Sınırlılıklar
Parkinson yasası her ne kadar çeşitli alanlarda geçerlilik göstermiş olsa da bazı durumlarda görevin doğası gereği sabit süre gerektirdiği veya sürenin görevden bağımsız olarak belirlendiği örneklerde yetersiz kalabilir. Ayrıca karmaşık, çok aşamalı veya takım çalışması gerektiren projelerde sürenin sabitlenmesi kaliteyi olumsuz etkileyebilir. Dolayısıyla yasa, daha çok rutin ve bireysel görevlerde geçerli bir eğilim olarak değerlendirilmektedir.
Parkinson yasası, zaman ve görev yönetimi ilişkisini açıklayan önemli bir ilkedir. Bürokrasi, sağlık yönetimi, bireysel verimlilik ve organizasyonel yapıların değerlendirilmesinde kullanışlı bir çerçeve sunar. Ancak bağlamdan bağımsız olarak evrensel bir yasa olarak görülmemelidir. Yasanın geçerliliği, görev türüne ve organizasyonel yapıya bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.

