Eğitim programı, başlangıçta eğitimde okutulacak derslerin listesi, sonraları konular listesi, ders çizelgesi, hedef davranışlar listesi olarak görülmüş olsa da bugün ders içinde ve ders dışında öğrenene sunulan bütün öğrenme hizmetine ilişkin tasarım olarak kabul edilmektedir. Bu çerçevede eğitim programı, planlanmış etkinlikler yoluyla okulda ve okul dışında öğrenenlere sağlanan öğrenme yaşantılarının tasarımı olarak tanımlanabilir ve millî eğitimin amaçlarının gerçekleşmesine dönük olarak eğitim kurumlarının çocuklar, gençler ve yetişkinlere sağladığı bütün faaliyetleri kapsar. Derslerin öğretimi, ders dışı eğitsel faaliyetler, özel günlerin kutlanması, geziler, kısa kurslar, rehberlik, sağlık vb. hizmetler de bu çerçevede yer alır.
Temelde uygulamalı felsefe biçimi olan program geliştirme çalışmaları, eğitim uygulamasının kavramsallaştırılmasını hedefler. Tarihsel açıdan bakıldığında, "Neyi, niçin, nasıl öğretelim?" şeklindeki soruları inceleyen bu alanın gelişmesi, eski çağlara kadar uzanır. XIX. yüzyılda klasik eğitim anlayışı yerine pozitivist anlayışa dayalı fen bilimleri temelli bir yaklaşım okul eğitiminin içeriğini oluşturmada baskın duruma gelmiştir. Bu yüzyılda eğitim programları ve öğretim yöntemleri ile ilgili tartışmalar, eğitimde program geliştirme alanının doğuşunu hızlandırmıştır. J. Dewey'in 1896 yılında Chicago'da açtığı ve bugün "Dewey okulu" olarak bilinen laboratuvar okulu, aktivite programını uygulamıştır. Amerika Birleşik Devletleri'nde ilk program geliştirme okulu olan "Dewey okulu" bir program geliştirme okulu niteliğinde öncü sayılmaktadır.
XX. yüzyılın başında program, artık sadece içerik ve derslerden ibaret olarak değil, ilkeleri ve yöntemleri olan bir bilim alanı olarak görülmeye başlanmış, dersler ve onlara ayrılan zamanı tanımlamadan çok bir programı planlama fikri gelişmeye başlamıştır. Eğitimde program geliştirme çalışmalarında davranışçı yaklaşımı savunan Bobbit'in Eğitim Programı (1918) adlı eseri, bu dönemde eğitimde program geliştirme çalışmalarını ele alan ilk kitaptır. 1949 yılında R. Tyler Eğitim Programı ve Öğretimin Temel İlkeleri adlı kitabında, program geliştirme çalışmaları için sorulacak sorular ortaya koyarak alanın sistematik bir çalışma disiplini oluşturmasına öncülük etmiştir. Program geliştirme alanının öncülerinden olan Hilda Taba, 1962 yılında Program Geliştirme: Kuram ve Uygulama adlı eserini yayımlamıştır.
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e modern eğitimin gelişimi büyük oranda uygulanmaya çalışılan eğitim programlarındaki farklılaşma ile kendini göstermektedir. Osmanlı'da Batılılaşma, Batı düşüncesinin aktarımı, eğitim yoluyla oluşturulacak yeni birey ve toplum hedefleri, kurulan modern eğitim kurumlarının eğitim programları ile hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Bu dönemde eğitimle ilgili en önemli tartışmalar eğitimin amaçları ve bireye kazandırması beklenen nitelikler etrafında yoğunlaşmaktadır. Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte 1924-1930 yılları arasında Türkiye'de eğitim programlarına ilişkin çalışmalar yapılmış, yeni yetiştirilecek nesillere Cumhuriyet rejimini ve bu rejimin niteliklerini benimsetme programların temel felsefesi olmuştur. Aynı dönemde Amerika Birleşik Devletleri'nde eğitimde örnek uygulamalar geliştiren J. Dewey Türkiye'ye davet edilerek bir rapor hazırlatılmış ve eğitim uygulamaları için önerileri alınmıştır. Dewey'in ilerlemeci akımına dayalı bu çalışmalarının etkileri, 1930'lu ve 1950'li yıllarda yapılan programlarda kendini göstermiştir.
Eğitim programı ifadesi, Türk eğitim sisteminde 1950'lere kadar dersler ve konular listesi olarak anılmıştır. Bu durum, 1950'li yıllardan sonra yerini "eğitim programı" anlayışına bırakmış olsa da 1960'lı yıllara kadar eğitim programlarıyla ilgili çalışmalar, ders çizelgeleri belirleme çabası şeklinde gerçekleşmiştir. Yapılan çalışmalar daha çok okullarda okutulacak ders adlarını ve haftalık ders saat listelerinin belirlenmesiyle sınırlı kalmıştır.
Bir bilim alanı olarak eğitimde program geliştirmenin Türkiye'de gelişmesi Millî Eğitim Bakanlığı'nın sözü edilen çalışmalarından çok sonra ortaya çıkmıştır. 1950'li yıllarda lisansüstü çalışmalar yapmak üzere Amerika Birleşik Devletleri'ne gönderilenler arasında yer alan Selahattin Ertürk ve Fatma Varış'ın doktora çalışmalarını tamamlayıp Türkiye'ye dönmelerinden sonra bu alana yönelmeleri, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi bünyesinde eğitimde program geliştirme alanıyla ilgili bilimsel çalışmaların ortaya çıkmasına öncülük yapmıştır. Selahattin Ertürk'ün 1966 yılında yazdığı Planlı Eğitim ve Değerlendirme, 1972 yılında yazdığı Eğitimde Program Geliştirme kitapları dünyada bu alandaki gelişmelerin Türkiye'de sistematik olarak ele alınmasını desteklemiştir. Benzer bir öncü çalışma da 1971 yılında Fatma Varış'ın yayımladığı Eğitimde Program Geliştirme "Teori ve Teknikler" kitabıdır.
1980'li yıllarda, Millî Eğitim Bakanlığı öncülüğünde program geliştirme çalışmaları tekrar ağırlık kazanmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı 1982 yılında üniversitelerle iş birliği yaparak bir program modeli oluşturmuş, eğitimde program geliştirme çalışmaları bu modele göre yürütülmeye başlanmıştır. 14 Şubat 1984 gün ve 16 sayılı Talim ve Terbiye Kurulu kararıyla düzenlenen söz konusu model ile amaç, davranış, işleyiş ve değerlendirme boyutlarını içeren eğitim programlarının hazırlanması kararlaştırılmıştır. 1990'lı yıllarda Millî Eğitim Bakanlığı program geliştirme çalışmalarını, Dünya Bankası destekli "Millî Eğitimi Geliştirme Projesi" ile yabancı uzmanlardan da destek alarak ilerletmiş, 2000'li yıllarda Avrupa Birliği üyelik süreci kapsamında çeşitli projeler yürütülmüştür. Bu kapsamda 2005 yılında yürürlüğe konulan eğitim programları, Türkiye'de eğitimde program geliştirme alanında yapılan önemli değişikliklerden bir diğeri olup bu eğitim programlarında yapılandırmacı ve öğrenen merkezli anlayış öne çıkmıştır.
Eğitimde program geliştirme sadece basit bir planlama işlemi olmayıp eğitim sisteminin teorik gerekçelerine ilişkin kararları da içerir. Eğitim sürecinin dayandığı felsefeyi, eğitim psikolojisinin doğurgularını, eğitim sosyolojisinin toplum yapısıyla ilgili tespitlerini dikkate alan bir bakış açısıyla hazırlanan eğitim programı, verilecek eğitimin bütün karakteristik özelliklerini belirleyerek o eğitimin temelleneceği felsefî, sosyolojik ve psikolojik bağlamı da oluşturur. Hazırlanacak eğitim programının odağı, söz konusu teorik dayanaklara ilişkin kabullere göre ortaya çıkar. Eğitim programının dayandığı teorik bağlama ilişkin kararlara göre program geliştirme yaklaşımları; konu merkezli programlar, öğrenen merkezli programlar ve sorun merkezli programlar şeklinde sınıflanmaktadır.
Hitap ettiği kitleye ve alana, amacına, süresine veya hedeflediği değişime göre farklı eğitim programı yaklaşımlarından söz edilebilir. Buna göre hazırlanma ve uygulanma sürecine göre yedi çeşit eğitim programı üzerinde durulur: 1. Profesyoneller tarafından önerilen program, 2. Resmî belgelerde yer alan kabul edilmiş yazılı program, 3. Öğretmenlerce uygulanan program, 4. Farklı araç, gereçler veya bilişim araçlarıyla desteklenmiş program 5. Testlerle sınanmış ve değerlendirilmiş eğitim programı, 6. Öğrencilerin öğrenme seviyelerine göre ulaşılmış-öğrenilmiş eğitim programı, 7. Yazılı programda yer almayan örtük eğitim programı.
Öğrenciler, eğitim programında yazılı olmayan ancak toplumsal ve sosyal etkileşimler sonucu veya kimi zaman okul kültürünün sonucu olarak ortaya çıkan ve örtük program olarak adlandırılan bir başka programdan da etkilenir. Alan yazında "yazılı olmayan program" ve "gizli müfredat" gibi isimlerle de ifade edilen örtük program, sosyal rollerle ilgili kabuller, öğrencilerin değer edinimi, sosyal becerilerle ilgili edinimler gibi hususlarda etkilidir. Örtük program veya gizli müfredat, okulların bilgilerin kuşaktan kuşağa aktarılması görevinin yanında toplumca kabul görmüş değerlerin ve normların da aktarılması işlevini yerine getirmelerini sağlamaktadır.
Günümüzde statik bilgi temelli, dikte eden ve tek tipçi yaklaşımlar yerine öğrenenin odak olarak kabul edildiği değişime açık dinamik yapılı eğitim programlarını öne çıkarmaktadır. Geleneksel anlayışların sorunlara çözüm üretmede yetersiz kalması sebebiyle de alternatif eğitim programları ortaya çıkmıştır. Alternatif eğitim programlarının ortak özellikleri; öğrencilerin sınıfta seçim hakkına sahip olması, öğretim faaliyetlerinde öğretmen kadar öğrencinin de karar hakkına sahip olması, öğretmenin program dahilinde esnek olması, bireysel farklılıkların ön planda tutulması ve okulların özerkleşmesi olarak özetlenebilir.
Alternatif eğitim programları arasında anılan çok kültürlü eğitim programı, farklı kültürlerden bir arada olan bireylere yönelik bir ihtiyaçtan doğan arayışla ortaya çıkmıştır. Söz konusu eğitim programlarıyla, kişiler ve kültürler arası grup etkileşiminde kullanılabilecek etkili becerilerin ediniminde öğrencilere yardımcı olma ve öğrencilerin olaylara farklı kültürleri dikkate alarak bakmalarının sağlanması hedeflenir.
XXI. yüzyılda kapsayıcı eğitim bağlamında tartışılan kapsayıcı eğitim programlarının temel gerekçesi eğitime erişim konusunda dezavantajlı olan gruplara çözümler üretilmesidir. Eğitimde fırsat eşitliği ilkesinin bir temel insan hakkı olarak kabulü ve buna bağlı olarak insanların talep ettikleri eğitimi almaları yönünde düzenlemeler ile eğitime erişim sorunu yaşayan veya öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin diğerleri gibi eğitimde fırsat eşitliğine sahip olmaları için alternatif eğitim programları geliştirilmiştir.
Eğitimde program geliştirme teknik aşamalar ve işlemler içeren döngüsel bir süreçtir. Prosedürler uygulanarak hazırlanan eğitim programı nihayete ermiş bir süreç olmayıp uygulanması, değerlendirilmesi ve yeniden geliştirilmesi şeklindeki döngünün devam ettiği bir süreci kapsar. Dolayısıyla tamamlanmış, bitmiş "en iyi" diyebileceğimiz bir eğitim programı yerine; uygulanmaya, değerlendirmeye ve geliştirilmeye hazır bir eğitim programından söz edilebilir.
Eğitim programının geliştirilmesi altı adımda gerçekleştirilir. Bunlar; analiz, tasarım, geliştirme, uygulama, değerlendirme ve izlemedir. Analiz aşamasında ihtiyaçların belirlenmesi, tasarım ve geliştirme aşamasında eğitim faaliyetleri hedeflerine ulaşmak için araç geliştirilmesi, uygulama aşamasında eğitmenlerin bu eğitim faaliyetlerini uygun bir şekilde yürütmesi, değerlendirme aşamasında uygulanan eğitim programının ne derece etkin olduğunun belirlenmesi, izleme aşamasında ise bilgi ve beceri edinen kursiyer ya da öğrencilerin uygulama sırasında ne kadar etkili ve başarılı olduklarının tespit edilmesiyle ilgili çalışmalar yapılır.
İhtiyaç analiz aşaması; eğitimde program geliştirmenin ilk adımı olup toplumun, bireyin, sektörün ve konu alanının ihtiyaç ve beklentilerini ortaya koyan verilerin toplanmasını gerektirir. Elde edilen bu verilere göre eğitim programının öğelerine şekil verilerek paydaş beklentilerine cevap verecek bir tasarım hazırlanır.
Eğitim program taslağı; amaç, içerik, öğrenme-öğretme süreci ve değerlendirme olmak üzere dört temel öğeden oluşmaktadır. Bu öğeler birbirleriyle bağlantılı ve birbirlerini gerçekleştiren bir döngü şeklinde hazırlanmakta ve değerlendirme sonuçlarına göre her bir öğeye ilişkin geliştirme çalışması yapılmakta, eğitim programı bir sonraki yeni uygulamaya hazır hale getirilmektedir.
Eğitimde amaçlar, öğrenciye kazandırılmak istenen nitelikler olarak tanımlanır. Bu nitelikler; bilgi, yetenek, duygu, tutum, beceri ve ilgiler olabilir. Bir eğitim programının hazırlanmasında ele alınacak ilk öğe olan amaçlar, bireyi "Niçin yetiştiriyoruz?" sorusuna cevap arar. Amaçlar, eğitim programında kilit noktayı oluşturduğundan ve eğitim programının diğer öğeleri olan içerik, öğrenme-öğretme süreci ve ölçme-değerlendirme boyutları, belirlenen amaçlar doğrultusunda şekilleneceğinden, amaç belirleme aşaması önemlidir. Eğitim programları için amaçlar, uzak amaçlar, genel amaçlar, özel amaçlar şeklinde sınıflanabilir.
İçerik yapısının oluşturulması; ilgili bilim alanlarının ürettiği bilgi yapısı içinden programın amaçlarına uygun bir konu alan çerçevesinin oluşturulması, program geliştirme sürecinde gerçekleştirilen bir işlemdir. Oluşturulan bu içerik, genel olarak üniteler/öğrenme alanları üst başlığında yer alan alt konu başlıkları şeklinde düzenlenir. Planlanan bu yapının somut görünür hale gelmesi, söz konusu kurgunun bu yapıya uygun olarak bir ders kitabı formatına dönüştürülmesiyle gerçekleşmekte olup eğitim programının içerik boyutu denince akla ilk olarak ders kitabı gelir.
Öğrenme-öğretme; eğitim programının süreç boyutunu oluşturur. Eğitim programı geliştirmede cevabı aranan temel sorulardan bir diğeri olan "Nasıl öğrenirler?" sorusu bu boyutta cevaplanır ve öğrencilerin sahip olması planlanan özelliklerin yani eğitim programının amaçlar boyutunda ifade edilen niteliklerin kazandırılmasını sağlayacak öğrenme yaşantılarının düzenlenmesi bu aşamada ele alınır. Eğitimde meydana gelen paradigma değişimleri öğrenme-öğretme boyutunda kendini çok daha belirgin bir şekilde göstermektedir. 2000'li yıllardan itibaren Türkiye'de eğitim programlarının "Ne öğretelim?" anlayışından "Nasıl öğrenirler?" anlayışına doğru dönüşümünü sağlayan paradigma değişimi buna örnektir.
Eğitim programını oluşturan bir diğer boyut değerlendirmedir. Öğretim faaliyetlerinin sonunda, başlangıçta belirlenen hedeflere ulaşıp ulaşmadığının belirlenmesi ölçme ve değerlendirme çalışmalarıyla mümkündür. Bu değerlendirme birleşeni, yapılan uygulamanın niteliğini, kalitesini, beklentilere ne ölçüde cevap verdiğini belirlemeye dönük çalışmaları içerir. Geleneksel ölçme ve değerlendirme tekniklerine baktığımızda genel olarak öğrencilerden sınırlı bir zaman dilimi içerisinde ve herhangi bir yardım/kaynak olmaksızın problem çözmeleri beklenir. Dolayısıyla geleneksel ölçme ve değerlendirme teknikleri öğrencilerin gerçek hayatta karşılaşacakları koşulların dışında problem durumları sunmaktadır. Buna alternatif olarak öğrencilerin ne bildiğinden ziyade ne yapabileceğiyle ilgilenen yani bilginin kullanımını ölçen bir sistemle gerçek hayatta öğrenci performans değerlendirmesine odaklanan alternatif ölçme ve değerlendirme yaklaşımları ortaya çıkmıştır.