Pazar sabahı alarmım çalmadı. Telefonum kapalı, pencerelerim perdeleri çekilmiş, dünyayla tüm bağlantım kesikti. Kendime 24 saatlik bir inziva vermiştim. Hiç konuşmadan, medya olmadan, sadece kendi iç sesimle baş başa geçireceğim bir gün olacaktı.
Sabah 08:00 - Uyanış
Güne, dışarıdan gelen kuş sesleriyle uyandım. Normalde ilk işim telefonumu kontrol etmek olurdu. Ama bu sefer sadece yatakta uzandım ve nefes alışverişimi dinledim. Zihnimde beliren ilk düşünceler, günlük endişeler değil, çocukluğumdan kalan anılar oldu. Beynim, sessizlikte eski dosyaları karıştırıyor gibiydi.
Öğle 12:00 - Yemek Ritüeli
Mutfakta sadece bir dilim ekmek ve peynirle oturdum. Normalde yemek yerken telefonuma bakarken, bu sefer her lokmanın tadını aldım. Ekmeğin gevrek dokusu, peynirin tuzlu tadı... Yemek yemek sadece 5 dakikamı aldı ama doygunluk hissi çok daha derindi. Sessizlik, duyularımı keskinleştiriyordu.
Saat 15:00 - İç Diyalog
Salonda koltuğa oturmuş, pencereden dışarı bakıyordum. İçimde bir ses sürekli konuşuyordu: "Acaba işten aradılar mı? Bugün ne kaçırıyorum? Sosyal medyada neler oluyor?" Bu ses, modern dünyanın bize dayattığı sürekli bağlantı hâlinde olma ihtiyacıydı. Ama bir süre sonra bu ses yavaşladı, yerini derin bir sükunete bıraktı.
Akşam 19:00 - Karanlıkta Oturmak
Güneş battı ama ışıkları açmadım. Karanlıkta oturup, şehrin uzaktan gelen seslerini dinledim. Araba kornaları, çocuk sesleri, köpek havlamaları... Her ses, normalde duymadığım bir hikâye anlatıyordu. Karanlık, görme duyumu kapattığı için diğer duyularımı güçlendiriyordu.
Gece 22:00 - Yıldızlarla Baş Başa
Balkona çıkıp yıldızları izledim. Işık kirliliği içinde sadece birkaç tanesini görebilsem de onların orada, milyonlarca yıldır olduklarını bilmek huzur vericiydi. Bu sessizlik anında, kendi küçük dünyamın aslında evrenin büyük resminde ne kadar önemsiz olduğunu hissettim.
Ertesi Sabah - Yeniden Doğuş
Pazartesi sabahı telefonumu açtığımda, hiçbir şeyin kaçmadığını gördüm. Dünya, 24 saatlik yokluğumda da dönmeye devam etmişti. Ama ben değişmiştim:
· Artık sabahları 10 dakika sessiz oturuyorum
· Yemekleri telefon olmadan yiyorum
· Haftada bir gün "medya orucu" tutuyorum
· Doğal sesleri dinlemek için zaman yaratıyorum
Öğrendiğim Dersten
Sessizlik korkulacak bir şey değil, içimizdeki en derin bilgeliğe açılan bir kapı. Modern dünya bize sürekli "daha fazla"yı dayatırken - daha fazla bilgi, daha fazla eğlence, daha fazla bağlantı - aslında ihtiyacımız olan "daha az".
O gün öğrendim ki
· En iyi fikirler, sessizlik anlarında doğar.
· Gerçek dinlenme, sadece bedensel değil, zihinsel de olmalıdır.
· Kendimizle baş başa kalabilmek, en değerli becerilerden biridir.
· Dış sesleri kısmadan, iç sesimizi asla duyamayız.
Belki de hepimizin ara sıra kendi inzivasını yaşamaya ihtiyacı var. Sessizlikten korkmamayı öğrendiğimde, aslında en iyi arkadaşımın kendi içimde olduğunu keşfettim.

