Hiçbir sesi duyduğunuzda bir renk gördünüz mü? Ya da harflerin ve sayıların bir kişiliği olduğunu düşündünüz mü? Eğer bu sorulara “evet” diyorsanız, siz de nadir görülen bir nörolojik fenomen olan sinesteziye sahip olabilirsiniz. Sinestezi, bir duyunun başka bir duyuyu otomatik olarak tetiklediği, etkileyici ve gizemli bir algı durumudur (Öçal, 2010).
Sinestezi Nedir?
Yunanca “syn” (birlikte) ve “aisthesis” (algı) kelimelerinden türeyen sinestezi; örneğin bir rakamı gördüğünüzde bir renk hissetmek, bir müzik parçası dinlediğinizde şekiller görmek veya tadı olmayan olguların tadını almak gibi deneyimlerle kendini gösterir. Bu durum genellikle istemsiz, öğrenilmemiş ve bireye özeldir.
Sinestezinin Nedenleri ve Türleri
Sinestezinin nedenleri tam olarak bilinmese de genetik ve çevresel etkenlerin bir araya gelmesiyle oluştuğu düşünülmektedir. Örneğin HTR2A geninin sinesteziyle ilişkili olduğu ortaya konmuştur. Kadınlarda daha sık görülmesi de X kromozomu bağlantılı bir geçişin söz konusu olabileceğini düşündürmektedir (Brang ve Ramachandran, 2011).

Sineztezi türleri (Uçuk, 2023).
Sinestezinin en sık rastlanan türlerinden bazıları şunlardır:
- Grafem-Renk Sinestezisi: Harfler ve rakamlar belirli renklerle eşleştirilir (Jäncke v.d., 2009).
- Kromestezi: Seslerin renklerle algılanması durumudur (Rudenko ve Haahr, 2022).
- Ayna-Dokunma Sinestezisi: Başka birine yapılan temas, sinestetin kendi bedeninde hissedilir (Banissy ve Ward, 2007).
- Tat ve Koku Sinestezisi: Renklerin ya da müziğin tat ya da koku olarak algılanması (Ipser v.d., 2020; Sollberger, 2013).
- Zaman-Mekan Sinestezisi: Zaman, uzayda belli bir yeri işgal ediyormuş gibi algılanır. Örneğin bazı aylar diğer aylara göre daha fazla yer kaplar (Brang ve Ramachandran, 2019).

Grafem-Renk sinestezisine sahip biri karmaşık görsellerde farklı ifadeleri direkt algılayabilir (Ramachandran ve Hubbard, 2001).
Sinestezinin Beyindeki Karşılığı
Sinestezinin beyindeki yapısal ve fonksiyonel farklılıklardan kaynaklandığı düşünülmektedir. Üç ana nörolojik model önerilmiştir:
- Çapraz Konuşma Hipotezi: Yakın beyin bölgeleri arasındaki fazla bağlantı (Hubbard ve Ramachandran, 2005).
- Disinhibisyon Hipotezi: Normalde bastırılan sinyallerin serbest kalması (Hubbard, 2007).
- Re-entrant İşleme: Beyin bölgeleri arasında tekrarlayan sinyaller (Hubbard, 2007).
MRI ve PET gibi teknolojilerle yapılan nörogörüntüleme çalışmaları da sinestezinin beyindeki gerçek etkilerini desteklemektedir.
Sinestezi ve Sanat
Sanat dünyasında birçok sinestet sanatçıya rastlamak mümkün. Ünlü besteci Franz Liszt müzikle renkler arasında bağ kurarken, Vincent Van Gogh piyanodaki notaların kendisinde renk çağrıştırdığını söylemiştir. Günümüz sanatçılarından Melissa McCracken, şarkıları renk ve doku olarak resimlere dönüştürmektedir. Sanatın birçok dalında sinestezi, sanatçılara benzersiz bir ifade aracı sunar (Denham, 2017).

Vincent Van Gogh - The Starry Night / Yıldızlı Gece (1889) (Google Arts & Culture).
Avantaj mı Dezavantaj mı?
Sinestezi çoğu zaman yaratıcı ve güçlü bir hafızayı destekleyen bir yetenek olarak görülür. Örneğin Daniel Tammet, sinestezisini kullanarak pi sayısını 20.000’den fazla basamağa kadar ezberleyebilmiştir. Ancak bazı bireyler için bu durum, dikkat dağınıklığına ve duygusal yoğunluklara neden olabilmektedir (Swaner, 2014).
Bilimsel Gerçekliği
Gerçeklik deneyleri ve uzun vadeli tutarlılık testleri, sinestezinin yalnızca “zihin oyunu” değil, gerçek bir nörolojik fenomen olduğunu ortaya koymuştur. Sinestet bireylerin, duyular arası eşleştirmeleri yıllar sonra bile aynı şekilde sürdürebildikleri gözlemlenmiştir.
Sonuç
Sinestezi, insan algısının sınırlarını zorlayan, hem bilim hem sanat için ilham verici bir alandır. Her ne kadar nadir görülse de duyuların iç içe geçtiği bu renkli dünya, bize zihnin ne kadar esnek ve yaratıcı olabileceğini bir kez daha hatırlatmaktadır.

