“Statüko Merdiveni”, toplumsal, siyasal ya da dinsel çatışmaların dondurulmuş çözümlerle sürdürüldüğü alanlarda ortaya çıkan, sembolik ve fiziksel bir düzen metaforudur. Bu kavram, özellikle Kudüs’teki Kamame (Kutsal Kabir) Kilisesi örneğinde, Osmanlı’nın 1852 tarihli fermanıyla tesis ettiği ve günümüze dek süren kutsal mekân paylaşım rejiminin sembolü haline gelen bir ahşap merdiven üzerinden kavramsallaştırılmıştır.
Tanım ve Köken
1852 yılında Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid tarafından ilan edilen ferman, Kamame Kilisesi'nde çeşitli Hristiyan mezhepleri arasında süregelen ihtilafları çözmek ve barışı tesis etmek amacıyla, her bir cemaatin hangi bölgeyi kullanacağına dair detaylı bir düzenleme getirmiştir. Bu fermanla birlikte uygulamaya giren ve uluslararası anlaşmalarla (1856 Paris, 1878 Berlin, 1919 Versailles) da teyit edilen rejime “statüko” adı verilmiştir.
Bu rejimin en çarpıcı sembolü ise kilisenin ön cephesinde, bir pencere pervazında yüzyılı aşkın süredir yerinden kıpırdatılmadan duran basit bir ahşap merdivendir. Rivayete göre, fermanın okunduğu sırada cam temizliği için kullanılan bu merdivenin, statüko gereği yerinden oynatılamayacağı belirtilmiş; bu nedenle bulunduğu yerde kalması zorunlu hale gelmiştir.
Kamusal Alan, Güç ve Sembollerin Dondurulması
Kamame Kilisesi’nde görülen bu sembolik vaka, “statüko merdiveni” kavramını yalnızca fiziksel bir objeden çok daha fazlasına dönüştürür. Merdiven, kutsal mekânı paylaşan mezheplerin karşılıklı şüphe, müdahale korkusu ve denge arayışının donmuş hali olarak okunabilir. Kilisenin her bölümünün —bir halının yerinden oynatılmasından, bir lambanın yakılmasına dek— hangi mezhebin kontrolünde olduğu, 1852 rejimiyle belirlenmiş ve statüko her türlü değişimi yasaklamıştır.
Kamame Kilisesi (AA)
Merdivenin simgeselliği, değişim arzusunun fiilen imkânsızlaştırıldığı bir statüko ortamında “herkesin her şeyi gözetlediği”, fakat kimsenin hiçbir şeye dokunamadığı, kilitli bir düzeni ifade eder. Böylece merdiven, zamanın ve kararın askıya alındığı bir siyasal mekanizmanın nesneleşmiş haline dönüşmüştür.
Osmanlı Gelenekçiliği
Bu statüko sisteminin altında yatan temel ilke, Osmanlı hukukunda sıklıkla atıf yapılan “kadimden olagelene aykırı iş yapılmaması” prensibidir. Bu ilke uyarınca, Osmanlı idaresi Hristiyan mezheplerin taleplerini yalnızca geleneksel haklar temelinde değerlendirmiş; statükoyu bozan her müdahale girişimini reddetmiştir.
Bu yaklaşım yalnızca mekânsal paylaşımı değil, aynı zamanda dini tören saatleri, temizlik sorumluluğu, şamdan sayısı ve hatta kilise kapısının açılma yetkisini dahi belirlemiştir. Bugün bile Kamame Kilisesi’nin anahtarları iki Müslüman ailenin gözetiminde olup, cemaatler arasında doğrudan paylaşılmamaktadır. Bu, Osmanlı'dan kalan hukuki ve sembolik mirasın halen işlevselliğini koruduğunu göstermektedir.
Görsel Sembolizm
Kamame Kilisesi’nin cephesinde duran ve yerinden oynatılamayan ahşap merdiven, modern çağda Instagram karelerine dahi konu olan, ama kökeni ve anlamı sıklıkla bilinmeyen bir simge haline gelmiştir. Merdiven, zamanın durdurulduğu, düzenin kutsandığı ve çözüm arayışının yerine ritüelin yerleştirildiği mekânsal bir anlatıdır.