Gerçek adı Henri Beyle olan Stendhal, 23 Ocak 1783’te Fransa’nın Grenoble kentinde doğmuş ve 23 Mart 1842’de Paris’te hayatını kaybetmiştir. Hem romantik hem de gerçekçi unsurlar taşıyan romanlarıyla edebiyat dünyasında kendine özgü bir yer edinmiştir. Balzac’la birlikte gerçekçilik akımının öncülerinden biri olarak kabul edilirken, romanlarında bireyin iç dünyasını ve toplumla olan çatışmalarını ustalıkla işlemiştir.
Gençlik ve Eğitim
Stendhal, çocukluk ve gençlik yıllarında Fransız Devrimi’nin etkilerini derinden hissetmiştir. Babası Chérubin Beyle ile arası iyi olmamış, annesini yedi yaşındayken kaybetmiştir. Grenoble’da eğitim aldıktan sonra Paris’e giderek matematik ve sanatla ilgilenmiştir. Napoléon’un ordusunda görev almış, İtalya ve Almanya’da çeşitli askeri ve diplomatik görevler üstlenmiştir.
Kariyer ve Başarılar
Edebiyat hayatına 19. yüzyılın başlarında başlayan Stendhal, takma adlar kullanarak eserler vermiştir. İlk büyük romanı Kırmızı ve Siyah (1830), Restorasyon Fransası’nda yükselmeye çalışan genç bir adamın hikayesini anlatırken, toplumsal sınıf farklılıklarını ve Napoléon etkisini ele almıştır. Parma Manastırı (1839) ise İtalyan siyasetinin karmaşıklığını ve bireysel tutkuların toplumdaki yerini irdelemiştir. Aynı zamanda gezi yazıları, eleştiriler ve otobiyografik eserler kaleme alarak edebi kimliğini pekiştirmiştir.
Katkılar
Stendhal, edebiyat anlayışında "benbenlikçilik" (égotisme) kavramını kullanarak bireyin iç dünyasına odaklanmış ve psikolojik derinliği artırmıştır. Romanlarında diyalektik karşıtlıklar (örneğin; devrimcilik-seçkincilik, cumhuriyetçilik-feodal bağlılık) önemli bir yer tutar. Ayrıca "beylizm" (beylisme) olarak adlandırılan bir yaşam felsefesi geliştirmiştir. Bu felsefe, bireyin mutluluk arayışını, tutku ve enerji dolu bir yaşam sürmesini içerir. Stendhal, edebiyatta gerçekçiliğin temellerini atarken, sosyal sınıflar arasındaki mücadeleleri ve bireyin içsel çatışmalarını betimlemiştir.
Kişisel Hayat
Stendhal, aşk hayatında da tutkulu ve çalkantılı bir kişilik sergilemiştir. Metilde Dembowski’ye duyduğu karşılıksız aşkı, eserlerine de yansımıştır. Toplumdan ve sıradan insanlardan uzak duran, bağımsız düşünebilen bireyleri idealize etmiş, sık sık yolculuk yaparak farklı kültürleri incelemiştir. Hayatının son yıllarını diplomatik görevler üstlenerek Roma’da geçirmiştir.
Son Yıllar ve Vefat
Stendhal, 1830’ların sonlarından itibaren sağlık sorunları yaşamaya başlamış, felç geçirmiştir. 23 Mart 1842’de Paris’te hayatını kaybetmiştir. Mezar taşında yer alan "Arrigo Beyle, Milano'lu" ifadesi, onun İtalya'ya olan sevgisini yansıtır. Ölümünden sonra eserleri daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmış ve gerçekçilik akımının temellerini atan yazarlar arasında gösterilmiştir.
Miras ve Etkisi
Stendhal, roman sanatında yeni bir dönemin kapılarını açan isimlerden biri olarak kabul edilir. Zola ve Balzac gibi yazarlar, onu gerçekçiliğin öncüsü olarak değerlendirmiştir. Romanlarında psikolojik çözümlemelere yer vermesi, 20. yüzyıl edebiyatını da etkilemiştir. Flaubert, Tolstoy ve Proust gibi yazarlar, Stendhal’in eserlerinden ilham aldıklarını belirtmiştir. "Mutlu azınlığa" (to the happy few) yazdığını söyleyen Stendhal, ölümünden sonra edebiyat tarihinin en önemli isimlerinden biri haline gelmiştir.


