logologo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Sultan Alâeddin Camii

Seyahat Ve Turizm+2 Daha
fav gif
Kaydet
viki star outline
Konum
AnkaraAltındağAnkara Kalesiİç Hisar Mahallesi
Diğer Adları
Muhyiddin Mesud CamiiMuradiye Camii
İnşa Tarihi
Miladi 1197 (Hicri 594)
Banisi
Selçuklu Meliki Muhyiddin Mesud. (Sultan I. Alâeddin Keykubad döneminde onarıldığı için onun adıyla anılmaktadır)
Mimari Dönem
Anadolu Selçuklu Dönemi
Önemli Onarımlar
1361 (Lulu Paşa)1433 (Şerife Sünbül Hatun)1895 (II. Abdülhamid)Cumhuriyet Dönemi (1954 - 1985).
Mevcut Durumu
Ankara Altındağ Müftülüğü'ne bağlı olup ibadete açıktır

Sultan Alâeddin Camii, Ankara Kalesi'nin İç Hisar bölümünde, İç Hisar Mahallesi, Aktaş Sokağı'nda yer alan bir ibadethanedir. Yapı, minber kitabesindeki tarihe dayanarak 12. yüzyıla tarihlendirilmekle birlikte, geçirdiği çok sayıda onarım nedeniyle özgün mimari karakterini büyük ölçüde yitirmiştir. Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad döneminde onarım görmesi nedeniyle halk arasında ve kaynaklarda bu isimle anılsa da, minberindeki kitabeye göre yapının banisi Selçuklu Meliki Muhyiddin Mesud'dur. Bu nedenle bazı akademik kaynaklarda Muhyiddin Mesud Camii olarak da adlandırılır. Cami, kündekârî tekniğiyle yapılmış ahşap minberi, Türk mimarisinde bilinen en eski örnekler arasında sayılan son cemaat yeri ve kadınlar mahfeli düzenlemesi, doğusunda yer alan daha eski bir cami (Eski Cami) kalıntısı ve batısındaki Selçuklu Sarayı ile olan bağlantısıyla mimarlık tarihi açısından çeşitli veriler sunar.


Sultan Alâeddin Camii (Diyanet Haber)

Tarihsel Gelişim

Sultan Alâeddin Camii'nin bulunduğu alandaki yapılaşma ve tarihsel süreç, birbiriyle ilişkili iki ana dönemde incelenebilir: Eski Cami dönemi ve mevcut caminin (Muhyiddin Mesud Camii) inşası ve sonraki onarımları.

Eski Cami

Türklerin 1073'te Ankara'yı fethetmesinin ardından şehirdeki Müslüman nüfusun 12. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren artmasıyla yeni bir ibadet mekânı ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyaca yönelik olarak, mevcut Alâeddin Camii'nin hemen doğusunda, bugün üstü açık bir avlu şeklinde görülen alanda ilk cami inşa edilmiştir. Bu yapı, konumu nedeniyle "Eski Cami" olarak adlandırılmaktadır. 


  • Mimari ve Tarihleme: İç kaledeki mekân darlığı nedeniyle küçük boyutlu ve çarpık dikdörtgen bir plan üzerine inşa edilen Eski Cami, içten içe yaklaşık 15.92 metre uzunluğa ve en geniş yerinde 9.13 metre genişliğe sahipti. Yapıdan günümüze ulaşan en belirgin unsur, iki kademeli bir niş şeklinde derinleşen ve üst kısmı yıkılmış olan mihrabıdır. Mihrabın yüzeyinin alçı veya çini kaplamalı olabileceği düşünülmektedir ve bu haliyle Ankara'daki alçı mihrapların bilinen ilk örneği olma potansiyeli taşır. Kale duvarlarındaki kiriş yuvaları, yapının ahşap direkler üzerine oturan düz bir toprak damla örtülü olduğuna işaret etmektedir. Bu caminin, 14. veya 15. yüzyıldaki onarımlar sırasında işlevini yitirerek bir hazireye (mezarlık) dönüştürüldüğü ve yeni yapılan cami ile arasındaki kapının kapatıldığı düşünülmektedir. 

Muhyiddin Mesud Camii'nin İnşası ve Onarımları

Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan'ın ülkeyi oğulları arasında paylaştırmasının ardından Ankara'da hüküm süren (1186-1204) Melik Muhyiddin Mesud, 1197 (Hicri 594) yılında, Eski Cami'nin batısına bugünkü mevcut camiyi inşa ettirmiştir. Yapının minber kitabesinde bu tarih ve banisinin adı açıkça belirtilmektedir. 


Cami, inşa edildiği dönemden itibaren çok sayıda onarım geçirmiştir:

Alâeddin Keykubad Onarımı

Yapının, 13. yüzyılın başlarında Ankara'yı etkileyen kuşatmalar sırasında hasar gördüğü ve bu nedenle Sultan I. Alâeddin Keykubad (hükümdarlığı 1220-1237) tarafından onarıldığı tahmin edilmektedir. Caminin bugünkü adını bu onarımdan aldığı kabul edilir. 

Osmanlı Dönemi Onarımları

Cami, Osmanlı döneminde de birden fazla onarım görmüştür. Giriş kapısı üzerindeki tamir kitabelerine göre:

  • 1361 (Hicri 763) yılında Sultan I. Orhan'ın valisi Lulu Paşa tarafından tamir ettirilmiştir. 


  • 1433 (Hicri 837) yılında Sultan II. Murad devrinde Şerife Sünbül Hatun tarafından onarılmıştır. Bu onarım nedeniyle bazı kaynaklarda "Muradiye Camii" olarak da anılmıştır. 


  • 1895 (Hicri 1311) yılında Sultan II. Abdülhamid devrinde tekrar onarım görmüştür. Mevcut mihrabın bu tamirata ait olduğu düşünülmektedir. 


Cumhuriyet Dönemi Onarımları

Yapı, Cumhuriyet döneminde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1954 ve 1985 yıllarında onarılmıştır. Bu onarımlar sonucunda yapı, özgün mimarisini büyük ölçüde yitirmiştir. 

Mimari Özellikler

Harim (İbadet Mekânı)

Caminin ana ibadet mekânı, desteksiz (direksiz) ve ahşap düz tavanlı, dikdörtgen bir plana sahiptir. İçten içe boyutları 12.90×14.98 metredir. Duvarları kesme ve moloz taş ile çeşitli devşirme antik malzemenin bir arada kullanılmasıyla inşa edilmiş olup üzeri sıvalıdır. Yapının duvarlarının özgün halinde kerpiç olduğu, 1984-85 tamirine ait fotoğraflardan anlaşılmaktadır. İç mekân, farklı cephelere dağılmış toplam 16 pencere ile aydınlatılmaktadır. 


Harim (Diyanet Haber)

Minber

Caminin en dikkat çekici unsurlarından biri ahşap minberidir. 


Minber (Diyanet Haber)

  • Tarih ve Teknik: Minberin yapım kitabesinde cami ile aynı tarihte, Hicri 594 (Miladi 1197) yılında yapıldığı belirtilmektedir. Kuru ceviz ağacından, çivi ve tutkal kullanılarak yapılan ve "sahte kündekârî" olarak adlandırılan bir teknikle üretilmiştir. 


  • Usta ve Süsleme: Kitabesine göre ustası Marangoz Ebubekir oğlu İbrahim er-Rûmî'dir. "Er-Rûmî" nisbesi, ustanın etnik kökeninden ziyade Anadolulu olduğunu ifade eder. Minberin yüzeyinde sekizgenler, yıldızlar, baklava dilimleri içinde Rûmî kompozisyonlar ve astronomi temalı güneş temsilleri bulunmaktadır. 


Minber Süslemeleri (Yunus Emre Yüce)

  • Mevcut Durum: Minberin bazı kısımlarının, özellikle 13. yüzyıldaki kuşatmalar sırasında aldığı darbelerle hasar gördüğü ve sonradan onarıldığı anlaşılmaktadır. 15. yüzyıldaki tamirata ait olduğu düşünülen bir pencere kanadı Ankara Etnografya Müzesi'nde sergilenmektedir. 

Son Cemaat Yeri ve Kadınlar Mahfili

Caminin kuzey cephesinde, devşirme antik sütunlara oturan ahşap tavanlı bir son cemaat yeri bulunur. Bu bölümün üzerinde ise bir kadınlar mahfili yer alır. Bu düzenleme, yani üstü kadınlar mahfili olan bir son cemaat yeri uygulaması, Anadolu Türk mimarisinde türünün bilinen en eski örneği olarak kabul edilmektedir. Bu tasarımın, arazinin eğimli yapısı, iklim koşulları ve manzaradan faydalanma gibi işlevsel nedenlerle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Son cemaat yeri ve kadınlar mahfilinin cami ile birlikte, 1197 yılında inşa edildiği, yapısal bağlantılar ve mimari analizler sonucunda belirtilmektedir. 


Kadınlar Mahfeli(Diyanet Haber)

Minare

Minare, caminin kuzeybatı köşesinde, yapıdan ayrı olarak konumlanmıştır. Kare planlı kesme taş bir kaide üzerinde yükselen minarenin gövdesi silindirik ve tuğladandır. Tek şerefeli ve 30 metre yüksekliğindedir. Mevcut haliyle çok sayıda onarım görmüş olup II. Murad devri özelliklerini yansıttığı düşünülmektedir. 


Minare (Diyanet Haber)

Sebil-Çeşme

Son cemaat yerinin kuzey cephesinde, sokağa bakan yüzde bir sebil-çeşme yer almaktadır. İç kaledeki su kaynaklarının yetersizliği nedeniyle bu tesisin suyunun, yakındaki bir sarnıç veya hazneden taşıma usulüyle temin edildiği anlaşılmaktadır. Bu özelliğiyle hem abdest almak için çeşme, hem de su içmek için sebil işlevini bir arada barındırmaktadır. 

İlişkili Yapılar ve Unsurlar

Ankara Selçuklu Sarayı

Tarihî kaynaklar, Ankara Kalesi içinde bir Selçuklu sarayının varlığına işaret etmektedir. Bu sarayın konumu kesin olarak bilinmemekle birlikte, Alâeddin Camii'nin kıble duvarının batı ucunda yer alan ve küçük bir dehlize açılan kapının, hükümdarın camiye geçişi için kullanıldığı ve sarayla olan bağlantıyı sağladığı düşünülmektedir. Bu geçit, caminin batısındaki alanın Selçuklu Sarayı'nın yeri olduğuna dair kuvvetli bir delil olarak kabul edilir. Sarayın da cami ile birlikte Muhyiddin Mesud tarafından 1197'de veya öncesinde inşa ettirildiği tahmin edilmektedir. 

Gıyaseddin Keyhüsrev Tahtı

Ankara Etnografya Müzesi'nde sergilenen ve I. Gıyaseddin Keyhüsrev'e atfedilen ahşap tahtın, müze kayıtlarına göre Alâeddin Camii'nden getirildiği belirtilmektedir. Saray gibi önemli bir yapıya ait olan bu tahtın camide bulunması, cami-saray ilişkisinin bir başka kanıtı olarak değerlendirilir. 

Türk Mimarisi İçindeki Yeri

Sultan Alâeddin Camii, sadece ahşap minberiyle değil, getirdiği mimari yeniliklerle de bir öneme sahiptir. Yapı, son cemaat yeri üzerine fevkani bir kadınlar mahfili yerleştirilmesi uygulamasıyla, başta Hacı Bayram, İbadullah ve Ağaçayak Camileri olmak üzere daha sonraki pek çok Ankara camisine ilham kaynağı olmuş ve "Ankara üslubu" olarak tanımlanan mimari anlayışın temelini oluşturmuştur. Bu özellikleriyle, Anadolu'daki klasik Selçuklu ve Osmanlı cami tipolojisinden ayrılan yerel bir mimari geleneğin öncüsü konumundadır. 

Kaynakça

Çam, Nusret, ve Ayşe Ersay Yüksel. "Ankara Muhyiddin Mesud (Alaeddin) Camii’nin İlk Şekli Ve Türk Mimarisindeki Yeri." 9–42 (2012). https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/203008#page=9


Diyanet Haber. "Ankara’nın İlk Camisi: Sultan Alaeddin Camii." Erişim 5 Temmuz 2025. https://www.diyanethaber.com.tr/ankaranin-ilk-camisi-sultan-alaeddin-camii


T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. "Alaaddin Camii." Erişim 5 Temmuz 2025. https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/ankara/gezilecekyer/alaaddin-camii-1


Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarYunus Emre Yüce5 Temmuz 2025 14:36
KÜRE'ye Sor