Osmanlı tarihçiliğinin bilinen isimlerinden biri olan Süreyya Faruki (Suraiya Faroqhi), sosyal, ekonomik ve kültürel tarih alanlarında yürüttüğü çok yönlü çalışmalarıyla tanınmıştır. 2 Ekim 1941 tarihinde Berlin’de doğmuştur. Akademik hayatı boyunca Avrupa, Amerika ve Türkiye’de farklı üniversitelerde görev yapmış, Osmanlı dünyasının gündelik yaşamını ve üretim ilişkilerini çok boyutlu bir biçimde ele almıştır.
Aile Kökeni ve Çocukluk Yılları
Faroqhi’nin babası Abdulqudus Faroqhi Hindistanlı, annesi ise Alman’dır. Babası gençliğinde Almanya’ya gelmiş, 1920’li yıllarda pilotluk yaptıktan sonra tıp eğitimine başlamış ve 35 yaşında doktor olmuştur. Annesi I. Dünya Savaşı sırasında ailesini kaybetmiş, genç yaşta Avrupa’nın farklı ülkelerinde mürebbiyelik yapmıştır. Ailenin yaşamı Hindistan, Endonezya ve Almanya arasında geçmiştir. Suraiya Faroqhi çocukluk yıllarında birçok ülke ve eğitim sisteminde bulunmuş, bu durum ilerideki akademik kimliğini şekillendiren çok kültürlü bir bakış açısı kazandırmıştır.
Ailesiyle birlikte kısa süre Hindistan’da yaşadıktan sonra babasının görevi nedeniyle Endonezya’ya gitmiş, ilkokul yıllarını burada tamamlamıştır. 1953’te Almanya’ya dönmüş, eğitimine Bonn’da devam etmiştir. Almanca anadili olmasına karşın İngilizce, Fransızca, Türkçe, Osmanlıca, Arapça ve Urduca gibi birçok dili öğrenmiştir.
Eğitim Hayatı
Hamburg Üniversitesi’nde tarih eğitimi almış, üniversite yıllarında Osmanlı tarihiyle ilgilenmeye başlamıştır. 1962 yılında burs programıyla İstanbul’a gelmiş ve Ömer Lütfi Barkan’ın öğrencisi olmuştur. İstanbul’daki araştırmaları sırasında Süleymaniye Kütüphanesi ve Osmanlı Arşivi’nde incelemelerde bulunmuş, Osmanlıca el yazmalarını çözmeyi öğrenmiştir.
Doktora çalışmasını Hamburg Üniversitesi’nde tamamlamış, danışmanı Osmanlı tarihi konusunda bilgi sahibi olmamasına rağmen, Ömer Lütfi Barkan’ın yönlendirmesiyle Sinan Paşa telhisleri üzerine yoğunlaşmıştır. Çalışmasında padişah-sadrazam ilişkilerini ve bürokratik yazışma biçimlerini ele almıştır.
Akademik Kariyer
Faroqhi, 1971 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde İngilizce okutmanı olarak göreve başlamış, kısa sürede Tarih Bölümü’ne geçmiştir. 1980 yılında Türkiye’de, 1981’de ise Almanya’da olmak üzere iki kez doçentlik unvanı almıştır. Türkiye’deki doçentlik tezinde Osmanlı kent yaşamını, Almanya’daki tezinde ise Anadolu’daki Bektaşi tekkelerini incelemiştir.
1988 yılında Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi’ne profesör olarak atanmış, burada Ortadoğu Tarihi ve Kültürü Enstitüsü’nde çalışmıştır. 2002–2007 yılları arasında Münih’teki Türkiye ve Orta Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nün direktörlüğünü yürütmüştür. 2007’de emekli olduktan sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Tarih Bölümü’nde profesör olarak görev yapmıştır. Halen İstanbul’daki İbn Haldun Üniversitesi Tarih Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.
Bilimsel Çalışmalar ve Araştırma Alanları
Suraiya Faroqhi, Osmanlı tarihçiliğinde mikro tarih ve gündelik yaşam çalışmalarının öncülerinden biri olmuştur. Osmanlı toplumunun sosyal yapısını, üretim biçimlerini, kentli nüfusun yaşam koşullarını, kadınların ve kölelerin tarihsel konumlarını incelemiştir. 1980’lerden itibaren kadın tarihi, zanaatkâr üretimi, maddi kültür, objelerin tarihsel değeri ve kültürler arası etkileşimler üzerine çalışmalar yürütmüştür.
Çalışmalarında arşiv belgelerinin yanı sıra seyahatnameler, vakfiyeler ve edebi kaynakları da tarihsel veri olarak değerlendirmiştir. Osmanlı toplumunun yalnızca yönetici sınıflar üzerinden değil, “sıradan insanlar” aracılığıyla da anlaşılabileceğini savunmuştur. Bu yaklaşımıyla Osmanlı tarihçiliğine yeni bir yön kazandırmıştır.
Eserleri
Faroqhi’nin kapsamlı bir bibliyografyası bulunmaktadır. Başlıca kitapları arasında şunlar yer almaktadır:
- The Ottoman and Mughal Empires: Social History in the Early Modern World (2019) – Osmanlı ve Babür imparatorluklarının toplumsal tarihini karşılaştırmalı biçimde incelemiştir.
- A Cultural History of the Ottomans: The Imperial Elite and Its Artefacts (2016) – Osmanlı elitlerinin kültürel üretimi ve maddi mirası üzerine bir çalışmadır.
- Artisans of Empire: Crafts and Craftspeople under the Ottomans (2009) – Osmanlı zanaatkârlarının üretim ilişkilerini ve lonca sistemini değerlendirmiştir.
- Approaching Ottoman History: An Introduction to the Sources (1999) – Osmanlı tarihçiliğinde kaynak kullanımı ve metodolojiye dair temel bir rehber niteliğindedir.
- Men of Modest Substance (1987) – Ankara ve Kayseri’deki ev sahipleri üzerinden 17. yüzyıl kentsel yapısını incelemiştir.
- Towns and Townsmen of Ottoman Anatolia (1984) – Osmanlı Anadolu’sunda ticaret, üretim ve şehir yaşamını kapsamlı biçimde ele almıştır.
- Der Bektaschi-Orden in Anatolien (1981) – Anadolu’daki Bektaşi tarikatının 15. yüzyıldan 1826’ya kadar olan tarihini incelemiştir.
Eserlerinin büyük bir kısmı Türkçeye çevrilmiş, bazıları Yunanca, Arapça, İtalyanca ve Hırvatçaya da aktarılmıştır.
Bilimsel Yaklaşımı
Faroqhi, tarih disiplininde belgelerin ötesine geçerek toplumsal dinamikleri açıklamaya çalışmıştır. Osmanlı tarihinin yalnızca siyasi olaylardan ibaret olmadığını, gündelik yaşamın, üretim biçimlerinin ve toplumsal ilişkilerin de tarih yazımında yer alması gerektiğini savunmuştur. Bu anlayış, 20. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da gelişen “Annales” okulunun yöntemleriyle paralellik göstermektedir.
Ayrıca, tarihçi kimliğini sadece akademik alanla sınırlamamış; derslerinde ve yazılarında, tarih bilincinin toplumsal düşünceyle bağlantılı olduğunu vurgulamıştır. Kadın emeği, kölelik, ticaret ağları ve üretim ilişkileri gibi temalar onun Osmanlı tarihçiliğine getirdiği özgün katkıların merkezinde yer almıştır.
Günümüzdeki Çalışmaları ve Onurlandırmalar
Suraiya Faroqhi, 2022 yılında İngiltere’deki British Academy tarafından “Erken Modern Tarih 1850’ye Kadar” kategorisinde “Corresponding Fellow” unvanına layık görülmüştür. Günümüzde İbn Haldun Üniversitesi’nde lisansüstü öğrencileriyle Osmanlı sosyal tarihi ve arşiv araştırmaları üzerine dersler yürütmektedir.
Çalışmalarında özellikle 16. ve 18. yüzyıllar arasındaki Osmanlı toplumsal yapısına odaklanmış, tarih yazımında farklı coğrafyalar arasında kültürel ve ekonomik bağlantıların izini sürmüştür. Osmanlı tarihçiliğinde “kenardan bakış” olarak tanımladığı yaklaşımıyla merkez yerine çevreyi anlamaya yönelmiştir.