Tam adı Tâcü’l-luġa ve ṣıḥâḥu’l-ʿArabiyye olmakla beraber daha çok Ṣıḥâḥu’l-luġa ve kısaca eṣ-Ṣıḥâḥ diye anılır. Eserin adını “sıhâh”ın (“sahîh”in çoğulu) yanı sıra müfred olarak “sahâh” şeklinde tesbit edenler de vardır. Cevherî eṣ-Ṣıḥâḥ’ı ile, özgün tertibi ve Buhârî’nin hadis ilminde yaptığı gibi yalnız sahih, fasih ve meşhur kelimelere yer vermesi bakımından Arap sözlük bilimi tarihinde yeni bir çığır açmış, aranan kelimeye ulaşmada daha kolay bir yöntem geliştirmiştir. Cevherî’den önce Halîl b. Ahmed’in Kitâbü’l-ʿAyn’ında uyguladığı, köklerin ilk harfleri dikkate alınıp mahreçlerine göre tertibi ve iştikak ilgisini göz önünde bulundurarak aynı harflerin farklı sıralanmasından doğan köklerin aynı yerde toplanması (taklîb sistemi), İbn Düreyd’in el-Cemhere’sinde görülen kökün ilk harfini esas alan tertibi ve taklîb sistemi, Ebû Amr eş-Şeybânî’nin Kitâbü’l-Cîm’inde uyguladığı kökün ilk harfini esas alan tertibi, Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm’ın el-Ġarîbü’l-muṣannef’inde kelimelerin konularına göre sıralanması, Cevherî’nin dayısı İshak b. İbrâhim el-Fârâbî’nin Dîvânü’l-edeb’inde uyguladığı kelimelerin sarf kalıplarına göre tertibi aranan kelimeyi bulmada büyük zorluklar çıkarıyordu. Çünkü bükünlü dillerden olan Arapça’da kelimelerin başına ve ortasına eklenen harflerle değişim ve dönüşüme (ibdâl, idgam, kalb) uğrayan asıl harfler köklerin tesbitinde ve aranan kelimeye ulaşmada güçlük arzediyordu. Bundan dolayı Cevherî, köklerin son harfleri ekleme harfler grubunda yer almadığından daha istikrarlı olduğunu ve daha az değişime mâruz kaldığını göz önünde bulundurup son harfi aynı olan köklerle türevlerini bir bölümde toplamış, böylece hem daha pratik bir yöntem ortaya koymuş, hem de şair ve yazarlara aynı yerde toplanan kafiyedaş ve secidaş kelimeleri bulma kolaylığı sağlamıştır. Bu sebeple onun tertibine “kafiye sistemi” denilmiştir. Kökün son harfi “bab”, ilk harfi “fasıl” başlığını taşıyan sözlükte alfabe harfleri sayısınca yirmi sekiz bab ve her babda on altıdan yirmi sekize kadar değişen fasıl bulunmaktadır. Köklerin bütün harfleri bu tertip içinde alfabetik sıralanmıştır. Cevherî’nin Arap sözlükçülüğünde yaptığı bir yenilik de kelimelerin istinsah, tashîf ve tahrîf hatalarına sebep teşkil eden hareke ile değil daha güvenli bir yol olan yazı ile tesbit edilmesidir. Bu yöntemde isimlerden sonra gelen “bi’l-fethi, bi’l-kesri, bi’z-zammi” kayıtları ilk harfin, fiillerden sonra gelen aynı ifadeler muzârinin orta harfinin harekesini gösterir. Cevherî de ilk dilci ve sözlükçüler gibi hadisçilerden esinlenerek kelimelerin sıhhat derecelerini sahih, zayıf, metrûk, mühmel, mezmûm, redî şeklinde belirttiği gibi muhdes/müvelled, muarreb, dahîl, müşterek, müterâdif ve ezdâd gibi kelime kategorilerine de işaret etmiştir. Ayrıca sözlükçüler arasında grameri en iyi bilen kişi olarak birçok sarf ve nahiv meselesine değinmiştir.
Şöhretinden dolayı hemen her kütüphanede nüshaları bulunan Tâcü’l-luġa (Sezgin, VIII, 215-217) ilk defa Tebriz’de (1270), ardından Bulak’ta (1282, 1292) ve Kahire’de (1301) basılmıştır. Sözlüğün ilmî neşrini Ahmed Abdülgafûr Attâr (I-VI, Kahire 1376/1956, 1399/1979, 1404/1984, 1990) ve Şehâbeddin Ebû Amr (I-II, Beyrut 1418/1998) gerçekleştirmiştir. Nedîm ve Üsâme Mar‘aşlî kitabı, asıl köklerin ilk harflerini dikkate alarak yeniden düzenlemek ve bazı teknik terimleri Fransızca, İngilizce ve Latince karşılıklarıyla birlikte eklemek suretiyle eṣ-Ṣıḥâḥ fi’l-luġa ve’l-ʿulûm adıyla iki cilt halinde yayımlamıştır (Beyrut 1974). Eser ayrıca İbn Berrî’nin eṣ-Ṣıḥâḥ hâşiyeleri, Abdurrahman b. Abdülazîz et-Tâdilî’nin Fîrûzâbâdî’nin el-Ḳāmûsü’l-muḥîṭ’inde eṣ-Ṣıḥâḥ’a yönelttiği eleştirilere cevap olarak yazdığı el-Vişâḥ ve tes̱ḳīfü’r-rimâḥ fî reddi tevhîmi’l-Mecd eṣ-Ṣıḥâḥ’ı ile birlikte beş cilt halinde basılmıştır (Beyrut 1419/1999).
Tâcü’l-luġa yazıldığı dönemden itibaren ihtisar, tekmile, hâşiye, tenkit, savunma, nazma çekme, şâhidlerin izahı, hadislerinin tahrîci gibi birçok çalışmaya konu olmuş (Ahmed Abdülgafûr Attâr, s. 189-248) ve başka dillere tercüme edilmiştir. Eserin on sekiz muhtasarı içinde (Ahmed Abdülgafûr Attâr, s. 233-242) Şehâbeddin ez-Zencânî’nin Tehẕîbü’ṣ-Ṣıḥâḥ’ı ile (nşr. Abdüsselâm Muhammed Hârûn – Ahmed Abdülgafûr Attâr, I-III, Kahire 1372/1952) Muhammed b. Ebû Bekir er-Râzî’nin Muḫtârü’ṣ-Ṣıḥâḥ’ı en meşhur olanlarıdır. İlk defa Bulak’ta basılan Muḫtârü’ṣ-Ṣıḥâḥ (1282) daha sonra değişik biçimlerde defalarca yayımlanmıştır ve halen çeşitli yayınevlerince basımı yapılmaktadır. Ayrıca buna da muhtasarlar yazılmıştır (diğer muhtasarlar için bk. Hüseyin Nassâr, II, 503-511; Ahmed Abdülgafûr Attâr, s. 233-242; Ahmed eş-Şerkāvî İkbâl, s. 229-232). Radıyyüddin es-Sâgānî tarafından eṣ-Ṣıḥâḥ için değişik isimlerle üç tekmile kaleme alınmış olup (Ahmed Abdülgafûr Attâr, s. 203-205) et-Tekmile ve’ẕ-ẕeyl ve’ṣ-ṣıla li-kitâbi Tâci’l-luġa ve Ṣıḥâḥi’l-ʿArabiyye en meşhurudur. Başarılı bir ikmal kabul edilen eser Kahire Arap Dil Kurumu tarafından neşredilmiştir (I-VI, Kahire 1970-1979). eṣ-Ṣıḥâḥ’a yazılan en önemli tekmilelerden biri Fîrûzâbâdî’nin el-Ḳāmûsü’l-muḥîṭ’idir. Fîrûzâbâdî eserinin mukaddimesinde Cevherî’yi ve eserini övgüyle andıktan sonra onun, izlediği yöntem gereği dilde kullanılan kelimelerin en az yarısını sözlüğüne almadığını ifade eder (Hüseyin Nassâr, II, 511-520; Ahmed Abdülgafûr Attâr, s. 202-208; Ahmed eş-Şerkāvî İkbâl, s. 228-229). eṣ-Ṣıḥâḥ üzerine kaleme alınan birçok hâşiye arasında en mükemmeli İbn Berrî’nin et-Tenbîh ve’l-îżâḥ ʿammâ vaḳaʿa fi’ṣ-Ṣıḥâḥ’ı (Ḥavâşî İbn Berrî ʿale’ṣ-Ṣıḥâḥ) olup eserin “و ق ص” maddesine kadar olan kısmı iki cilt halinde yayımlanmıştır (I, nşr. Mustafa Hicâzî, Kahire 1980; II, nşr. Abdülhalîm et-Tahâvî, Kahire 1981). İbn Berrî’nin hâşiyesi ayrıca, Lisânü’l-ʿArab’daki iktibaslardan da yararlanılarak Tâdilî’nin el-Vişâḥ’ı ile birlikte basılmıştır (I-V, Beyrut 1419/1999). Tâcü’l-luġa Türkçe’ye ve Farsça’ya da çevrilmiştir. Cemâl-i Karşî’nin 681 (1282) yılında kaleme aldığı eṣ-Ṣurâḥ mine’ṣ-Ṣıḥâḥ adlı Farsça çevirisi basılmıştır (I-II, Kalküta 1812-1815, 1245/1829; Tahran 1286; Hint 1328/1910). eṣ-Ṣıḥâḥ’ın Mehmed b. Mustafa Vânî tarafından yapılan Türkçe tercümesi Lugat-ı Vankulı adıyla tanınmıştır. Eser İbrâhim Müteferrika’nın kurduğu matbaada ilk basılan kitaplardandır (1728-1729); daha sonra da çeşitli baskıları yapılmıştır.

