logologo
fav gif
Kaydet
viki star outline
Avatar
Ana YazarMustafa GÜNDÜZ18 Nisan 2025 10:34
XIX. yüzyılın başlarından itibaren modern eğitim kurumlarının Osmanlı eğitim sisteminde yer almaya başlamasıyla birlikte eğitim öğretimle ilgili yeni kavram ve kelimeler de hızla ilmî literatüre ve konuşma diline dahil olmaya başlamıştır. Köken itibariyle İslam-Osmanlı kültürünün kadim kavramlarından biri olan maarif Nizâm-ı Cedit hareketi sonrasında yeni bir anlam dünyasına bürünerek gittikçe büyüyen, kurumsallaşan ve çatı kavram haline gelen bir süreç yaşamıştır. Maarif ilim, fen, sanat, teknik ve teknoloji sahalarındaki yenilikleri anlatan anlam derinliğiyle bünyesinde talim, terbiye, tedris, tedrisat, tederrüs, tahsil gibi birçok kavramı da yeniden üretmiştir. Bunlardan sıkça kullanılan ve maarifin çemberinin bir iç halkası sayılabilecek kavram talim olmuştur.Talim, Arapça ilim kökünden gelen mastardır. İlim gibi kadim bir köke yaslandığı için literatürün en eski metinlerinde ve sözlüklerinde bu kavrama rastlamak mümkündür. Dîvânü Lügati't-Türk, Dîvân-ı Hikmet ve Kutadgu Bilig gibi klasik eserlerde ve birçok ahlak metninde görülebilen talim kavramı büyük ölçüde "ders verme, okutma, öğretim" anlamlarına gelmektedir. İlim köküyle irtibatlı olarak bilgi, yetenek, görgü "öğrenmek ve öğretmek" karşılığında da kullanılmıştır. Kavramın XVI. yüzyıla ait Vankulu Lugati ile XIX. yüzyılın meşhur sözlüğü Mütercim Âsım Efendi'nin Kamûs Tercümesi'nde karşılığı "öğretmek" şeklindedir. Burada ilk defa kelimenin cümle içindeki örnek kullanımı askerî sahadan verilmiştir. Kavram Tanzimat yıllarından itibaren daha sık kullanılmaya başlanmıştır. Münif Paşa'nın 1862 yılında yayımlamaya başladığı Mecmûa-i Fünûn'daki çocuk eğitiminin önemine dair makalede "umûr-ı ta'lîmiye", "usûl-i ta'lîmiye", "ta'lîm-i sıbyâniye", "terbiye u talim", "emr-i talim" gibi terkiplerle kullanılmış, giderek genişleyen bir anlam dünyasına kavuşmuştur (bk. Mehmed Tahir, Münif Paşa). Böylece talim, maarifin daha çok pratik yönüne işaret eden önemli alt kavramlarından biri haline gelmiştir. Mesela Kur'an-ı Kerim'i tecvit kaidelerine göre düzgün şekilde okuma şekline de "talim" ya da "ta'lîm-i kıraat" denilmesi, bilgiden ziyade eylem ve yeteneğe vurgu yapıldığını göstermektedir. Burada ilim öğrenmenin yanında sanat ve fen öğrenim ve öğretimi de "talim" kelimesiyle karşılanmıştır. "Çocukların terbiye ve talimine sa'y ü ihtimam", "talim ve terbiye işinin hiçe sayılması" gibi kullanımlarla talim, modern öğretim kavramına yaklaşan bir anlam da kazanmıştır.Talim kavramından, modern eğitim kurumlarının ve bürokrasinin gelişmesi ve karmaşıklaşmaya başlamasıyla "talimat, talimatname, talimname, talimhane, talimgâh" vb. alt ve yan anlamlı türevler ortaya çıkmıştır. Bunun yanında "talim yapmak", "talim etmek", "talime çıkmak", "talim taburu" gibi kullanımlar da üretilmiştir. Öğretim yeri, öğretim yuvası anlamında okul, mektep, eğitim öğretim mekânı anlamında farklı öğretim ortamları için "dârütta'lim" kullanılmaya başlanmıştır. Bu kullanımlar daima bir pratiğe, eyleme işaret etmesi bakımından klasik bilgi, bilim öğrenme boyutundan farklılaşmıştır. Şu halde "tâlim" modern öğrenme kuramlarına göre bilişsel öğrenmeden ziyade psikomotor öğrenmeye işaret eden anlam dünyasına işaret eder. Öğretimin bilgiyle olan kısmı "tedris, tedrisat" ile pratik kısmı ise "talim" ile karşılanmıştır. Osmanlı Devleti'nde modern eğitimin öncelikli kurumlarından biri ordu olduğu için askerî sahadaki fizikî eğitimler de "talim" ile anlatılmıştır. Askerlerin günlük fizikî alıştırmalarını anlatmak için "ordu talimi, sabah talimi, talime çıkmak, talim yapmak", talim yapılan yerler için de "talimgâh" kelimesi kullanılmıştır.Redhouse-Turkish and English Lexion'da kelime yalnızca "to study, to learn, teaching and a learning" "ders çalışmak, öğrenmek, öğretim ve öğrenim" şeklinde anlamlandırılmıştır. Kamûs-ı Türkî'de ise (1901) farklı mânalarda kullanmıştır: 1. Öğretme, belletme. 2. Okutma. Ders verme, tedris. 3. Meşk veya idman ile alıştırma. Birine yazı, kanun ve şarkı talim etmek. 4. Muntazam askerin öğrendiği yürüyüş ve silah istimali vesair hareket-i askeriye." Yine bu sözlükte "talim öğrenmek" terkibi büyük ölçüde askerî anlam dünyası içinde açıklanmıştır: Ayak talimi, silah talimi, atış talimi piyade, süvari ve topçu talimi gibi. Kelimenin çoğulu "tâlimat" ise birine sözlü veya yazılı verilen emir ve tavsiye ya da nasıl davranacağını gösteren ilkeler bütünü (emirler) şeklinde açıklanmıştır. Şemseddin Sâmi "talimat" kelimesinin "talimci", "talimhane", "talimli" ve "talimname" ve "tâlimî" türevlerini de açıklamıştır (bk. Şemseddin Sâmi). Bunların hemen hepsinde askerî mâna ön plana çıkarılmıştır. Mesela "talimci" için "askere öğreten muallim" anlamı verilmiştir. "Talimli", talim yapmış asker, tenbihat almış (asker) anlamındadır. Talimhane askerin talim yaptığı yer, talimname ise askerî risale olarak anlam bulmuştur.II. Meşrutiyet dönemine gelindiğinde maarifin alt bileşenlerinden "terbiye" daha çok ahlakî ve bireysel sahayı izah için kullanılırken, "talim" pratik ve içtimaî yöne karşılık gelmiş ve daha çok militer bir anlam kazanmıştır. Bu dönemde modern eğitim ortamları gittikçe militer unsurlar ihtiva etmeye başlamıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında da maarif sahasının en çok kullanılan kavramlarından biri talim olmuştur. Öyle ki, kavram 1926'da Talim ve Terbiye Dairesi terkibiyle Maarif Nezareti'nin önemli birimi olan Meclis-i Kebîr-i Maârif'in yeni adı haline gelmiştir. Şu halde bu önemli birimin, kavramın tarihi anlam dünyasına yaslanan bir zihniyeti temsil ettiği söylenebilir.Talim kavramı 1935'te yayımlanan Türkçe'den Osmanlıcaya Cep Kılavuzu adlı yeni sözlükte "öğretim" kelimesiyle karşılanmıştır. İlerleyen tarihlerde ise hem askerî hem bilişsel, pedagojik anlamları bir arada kullanılmaya başlanmış ve kavram, "bir işi, eylemi, öğrenmek için sabırla bol tekrar ederek alıştırma yapmak, ders vermek ve tedris" şeklinde yaygın kullanılan eğitim kavramlarından biri haline gelmiştir. Bir şeye "talim etmek" deyimi ile ise "devamlı aynı şeyi yapmak ya da aynı şeyi yemek zorunda kalmak, istenenden daha azıyla yetinmek zorunda kalmak, az bir para karşılığında çalışmak" mânaları kastedilmektedir.
badge borderhover badge border
avatar
Türk Maarif Ansiklopedisi Kategorisi
Kurulları tarafından
onaylanmıştır.

TALİM

Board Main İcon

XIX. yüzyılın başlarından itibaren modern eğitim kurumlarının Osmanlı eğitim sisteminde yer almaya başlamasıyla birlikte eğitim öğretimle ilgili yeni kavram ve kelimeler de hızla ilmî literatüre ve konuşma diline dahil olmaya başlamıştır. Köken itibariyle İslam-Osmanlı kültürünün kadim kavramlarından biri olan maarif Nizâm-ı Cedit hareketi sonrasında yeni bir anlam dünyasına bürünerek gittikçe büyüyen, kurumsallaşan ve çatı kavram haline gelen bir süreç yaşamıştır. Maarif ilim, fen, sanat, teknik ve teknoloji sahalarındaki yenilikleri anlatan anlam derinliğiyle bünyesinde talim, terbiye, tedris, tedrisat, tederrüs, tahsil gibi birçok kavramı da yeniden üretmiştir. Bunlardan sıkça kullanılan ve maarifin çemberinin bir iç halkası sayılabilecek kavram talim olmuştur.



Talim, Arapça ilim kökünden gelen mastardır. İlim gibi kadim bir köke yaslandığı için literatürün en eski metinlerinde ve sözlüklerinde bu kavrama rastlamak mümkündür. Dîvânü Lügati't-Türk, Dîvân-ı Hikmet ve Kutadgu Bilig gibi klasik eserlerde ve birçok ahlak metninde görülebilen talim kavramı büyük ölçüde "ders verme, okutma, öğretim" anlamlarına gelmektedir. İlim köküyle irtibatlı olarak bilgi, yetenek, görgü "öğrenmek ve öğretmek" karşılığında da kullanılmıştır. Kavramın XVI. yüzyıla ait Vankulu Lugati ile XIX. yüzyılın meşhur sözlüğü Mütercim Âsım Efendi'nin Kamûs Tercümesi'nde karşılığı "öğretmek" şeklindedir. Burada ilk defa kelimenin cümle içindeki örnek kullanımı askerî sahadan verilmiştir. Kavram Tanzimat yıllarından itibaren daha sık kullanılmaya başlanmıştır. Münif Paşa'nın 1862 yılında yayımlamaya başladığı Mecmûa-i Fünûn'daki çocuk eğitiminin önemine dair makalede "umûr-ı ta'lîmiye", "usûl-i ta'lîmiye", "ta'lîm-i sıbyâniye", "terbiye u talim", "emr-i talim" gibi terkiplerle kullanılmış, giderek genişleyen bir anlam dünyasına kavuşmuştur (bk. Mehmed Tahir, Münif Paşa). Böylece talim, maarifin daha çok pratik yönüne işaret eden önemli alt kavramlarından biri haline gelmiştir. Mesela Kur'an-ı Kerim'i tecvit kaidelerine göre düzgün şekilde okuma şekline de "talim" ya da "ta'lîm-i kıraat" denilmesi, bilgiden ziyade eylem ve yeteneğe vurgu yapıldığını göstermektedir. Burada ilim öğrenmenin yanında sanat ve fen öğrenim ve öğretimi de "talim" kelimesiyle karşılanmıştır. "Çocukların terbiye ve talimine sa'y ü ihtimam", "talim ve terbiye işinin hiçe sayılması" gibi kullanımlarla talim, modern öğretim kavramına yaklaşan bir anlam da kazanmıştır.



Talim kavramından, modern eğitim kurumlarının ve bürokrasinin gelişmesi ve karmaşıklaşmaya başlamasıyla "talimat, talimatname, talimname, talimhane, talimgâh" vb. alt ve yan anlamlı türevler ortaya çıkmıştır. Bunun yanında "talim yapmak", "talim etmek", "talime çıkmak", "talim taburu" gibi kullanımlar da üretilmiştir. Öğretim yeri, öğretim yuvası anlamında okul, mektep, eğitim öğretim mekânı anlamında farklı öğretim ortamları için "dârütta'lim" kullanılmaya başlanmıştır. Bu kullanımlar daima bir pratiğe, eyleme işaret etmesi bakımından klasik bilgi, bilim öğrenme boyutundan farklılaşmıştır. Şu halde "tâlim" modern öğrenme kuramlarına göre bilişsel öğrenmeden ziyade psikomotor öğrenmeye işaret eden anlam dünyasına işaret eder. Öğretimin bilgiyle olan kısmı "tedris, tedrisat" ile pratik kısmı ise "talim" ile karşılanmıştır. Osmanlı Devleti'nde modern eğitimin öncelikli kurumlarından biri ordu olduğu için askerî sahadaki fizikî eğitimler de "talim" ile anlatılmıştır. Askerlerin günlük fizikî alıştırmalarını anlatmak için "ordu talimi, sabah talimi, talime çıkmak, talim yapmak", talim yapılan yerler için de "talimgâh" kelimesi kullanılmıştır.



Redhouse-Turkish and English Lexion'da kelime yalnızca "to study, to learn, teaching and a learning" "ders çalışmak, öğrenmek, öğretim ve öğrenim" şeklinde anlamlandırılmıştır. Kamûs-ı Türkî'de ise (1901) farklı mânalarda kullanmıştır: 1. Öğretme, belletme. 2. Okutma. Ders verme, tedris. 3. Meşk veya idman ile alıştırma. Birine yazı, kanun ve şarkı talim etmek. 4. Muntazam askerin öğrendiği yürüyüş ve silah istimali vesair hareket-i askeriye." Yine bu sözlükte "talim öğrenmek" terkibi büyük ölçüde askerî anlam dünyası içinde açıklanmıştır: Ayak talimi, silah talimi, atış talimi piyade, süvari ve topçu talimi gibi. Kelimenin çoğulu "tâlimat" ise birine sözlü veya yazılı verilen emir ve tavsiye ya da nasıl davranacağını gösteren ilkeler bütünü (emirler) şeklinde açıklanmıştır. Şemseddin Sâmi "talimat" kelimesinin "talimci", "talimhane", "talimli" ve "talimname" ve "tâlimî" türevlerini de açıklamıştır (bk. Şemseddin Sâmi). Bunların hemen hepsinde askerî mâna ön plana çıkarılmıştır. Mesela "talimci" için "askere öğreten muallim" anlamı verilmiştir. "Talimli", talim yapmış asker, tenbihat almış (asker) anlamındadır. Talimhane askerin talim yaptığı yer, talimname ise askerî risale olarak anlam bulmuştur.



II. Meşrutiyet dönemine gelindiğinde maarifin alt bileşenlerinden "terbiye" daha çok ahlakî ve bireysel sahayı izah için kullanılırken, "talim" pratik ve içtimaî yöne karşılık gelmiş ve daha çok militer bir anlam kazanmıştır. Bu dönemde modern eğitim ortamları gittikçe militer unsurlar ihtiva etmeye başlamıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında da maarif sahasının en çok kullanılan kavramlarından biri talim olmuştur. Öyle ki, kavram 1926'da Talim ve Terbiye Dairesi terkibiyle Maarif Nezareti'nin önemli birimi olan Meclis-i Kebîr-i Maârif'in yeni adı haline gelmiştir. Şu halde bu önemli birimin, kavramın tarihi anlam dünyasına yaslanan bir zihniyeti temsil ettiği söylenebilir.



Talim kavramı 1935'te yayımlanan Türkçe'den Osmanlıcaya Cep Kılavuzu adlı yeni sözlükte "öğretim" kelimesiyle karşılanmıştır. İlerleyen tarihlerde ise hem askerî hem bilişsel, pedagojik anlamları bir arada kullanılmaya başlanmış ve kavram, "bir işi, eylemi, öğrenmek için sabırla bol tekrar ederek alıştırma yapmak, ders vermek ve tedris" şeklinde yaygın kullanılan eğitim kavramlarından biri haline gelmiştir. Bir şeye "talim etmek" deyimi ile ise "devamlı aynı şeyi yapmak ya da aynı şeyi yemek zorunda kalmak, istenenden daha azıyla yetinmek zorunda kalmak, az bir para karşılığında çalışmak" mânaları kastedilmektedir.

Kaynakça

Ayverdi, İlhan. Misalli Büyük Türkçe Sözlük. İstanbul 2005.
Doğan, D. Mehmet. Kelimelerin Seyir Defteri. Ankara 2021.
Redhouse, Sir J. W. A Turkish and English Lexicon. İstanbul 1890.
Şemseddin Sâmi. Kāmûs-i Türkî. İstanbul 1301.
Mustafa GÜNDÜZ, "TALİM", Türk Maarif Ansiklopedisi, https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/talim/#yazar-1 (16.04.2025).

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme
KÜRE'ye Sor