Tanrı Dağları (Çince: Tian Shan, İngilizce: Tian Shan Mountains), Orta Asya’nın en büyük dağ silsilelerinden biridir. Bu dağlar, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi sınırları içinde yer alır. Türkçe’de “Tanrı” adıyla anılması, tarih boyunca bölge halklarının bu coğrafyaya atfettiği önem ve kutsallıkla ilişkilendirilmiştir.
Tanrı Dağları (AA)
Coğrafi Konum ve Özellikler
Tanrı Dağları’nın Kazakistan’daki uzantısına Trans-İli Ala Dağları adı verilir. Bu bölümdeki en yüksek nokta, 4979 metreyle Talgar Tepesi’dir. Almatı şehrine yakın konumlanan bu tepeye 3200 metreye kadar teleferikle ulaşmak mümkündür. Bölge, yaz aylarında turistik seyir noktası olarak; kış aylarında ise kayak faaliyetleri için kullanılmaktadır. Teleferik sistemleri, kayak pistleri ve telesiyej altyapısı mevcuttur.
Tanrı Dağları (AA)
Tarihî ve Kültürel Bağlam
Tanrı Dağları, Türk tarih yazımında erken dönem yerleşim alanları arasında gösterilmektedir. Türklerin tarih sahnesine çıkışının bu coğrafyayla ilişkili olduğu değerlendirilmiştir. Eski Çin kaynaklarında Türklerin Altay-Tanrı Dağları bölgesinde yaşadığı, göçebe hayat tarzı sürdüğü ve kültürel izler bıraktığına dair çeşitli kayıtlar mevcuttur. 【1】
Tanrı Dağları (AA)
Tanrı Dağları aynı zamanda balbal ve mezar taşları gibi erken dönem taş yapıtların yoğunlaştığı bir coğrafyadır. Bu yapıtların, Türklerin inanç sistemleri, atalara saygı ve toplumsal yapılarına dair semboller taşıdığı düşünülmektedir. Çin kaynaklarında da bu geleneklere atıf yapılmıştır. Örneğin, Zhou Shu adlı kaynakta, Türklerin ölüleri için mezar taşı diktiği belirtilmektedir. 【2】
Tanrı Dağları (AA)
Günümüzdeki Görünüm ve Yaşam
Günümüzde Tanrı Dağları, özellikle Kırgızistan ve Kazakistan sınırları içinde kalan bölümlerinde, geleneksel yaşam biçimlerinin sürdüğü bir alan konumundadır. Kırsal bölgelerde yaşayan halkın önemli bir kısmı hâlâ hayvancılıkla geçimini sürdürmekte ve bazı yerlerde çadır tipi konutlarda yaşamaktadır.
Tanrı Dağları (AA)
Tanrı Dağları çevresinde, doğal çevrenin bozulmamış yapısını büyük ölçüde koruduğu gözlemlenmiştir. Yöredeki bazı mezar yapılarının, bulundukları yerleşim yerlerinden daha görkemli olduğu, bunun da ata kültürüne verilen değerin bir göstergesi olduğu değerlendirilmiştir.