HBO yapımı The Undoing, üst sınıfa mensup bir ailenin etrafında gelişen bir cinayet soruşturması üzerinden hem bireysel hem de sınıfsal çözülmeyi konu edinmiş bir mini dizi olarak kurgulanmıştır. Jean Hanff Korelitz’in 2014 tarihli You Should Have Known adlı romanından David E. Kelley tarafından televizyona uyarlanmıştır. Dizi, yapısal olarak suç ve psikolojik gerilim öğelerini iç içe geçirmiştir.
The UndoingTanıtım Fragmanı (HBO)
Hikâye ve Tematik Yapı
The Undoing, New York’un varlıklı bölgelerinden Upper East Side’da yaşayan bir ailenin günlük yaşamındaki düzenin bozulmasıyla başlar. Ana karakter Grace Fraser, bir çift terapisti olarak kent elitinin ruhsal dünyasına dair profesyonel deneyime sahiptir. Eşi Jonathan Fraser ise tanınmış bir çocuk onkoloğu olarak mesleki prestij sahibidir. Ancak, çocuklarının devam ettiği özel okul çevresinde tanıştıkları Elena Alves isimli bir kadının ani ve vahşi ölümüyle yaşamları geri dönülemez biçimde değişmiştir.
Elena karakteri, dizide sosyal hiyerarşiyi ve sınıfsal sınırları ihlal eden bir figür olarak yapılandırılmıştır. Reardon Okulu'na çocuğunu bursla gönderen bir anne olarak Elena, Grace’in temsil ettiği ayrıcalıklı dünyaya doğrudan temas kurar. Bu temas, hem dramatik gerginliği başlatan olayların tetikleyicisi olmuş hem de sınıf farkının çıplak bir şekilde sergilendiği bir mecra yaratmıştır.
Karakter Dinamikleri
Dizideki karakter yapılanması, ana karakterler kadar yardımcı rollerdeki figürlerin de temsili üzerinden şekillenmiştir. Grace Fraser karakteri, dışarıdan bakıldığında kontrollü ve güçlü bir figür olarak tanımlanmış, ancak dizinin ilerleyen bölümlerinde içsel çözülmeleri ve çevresine dair sorgulamaları ön plana çıkmıştır. Jonathan Fraser ise izleyicinin güven duygusunu sürekli sorgulatan, çelişkili tavırlarla çizilmiş bir karakter olarak işlenmiştir. Grace’in babası Franklin Reinhardt, eski New York aristokrasisinin temsilcisi olarak, hem sınıfsal gücün simgesi hem de kriz anlarında ailenin sığınağı rolünü üstlenmiştir.
NYPD soruşturmasını yürüten dedektif Joe Mendoza ile savcı Catherine Stamper ve avukat Haley Fitzgerald gibi karakterler ise hikâyeye hukuki ve soruşturmacı yön katarak, klasik "whodunnit" kurgusunu biçimlendirmiştir.
Estetik ve Yapısal Özellikler
Susanne Bier’in yönetmenliğinde hazırlanan dizi, görsel anlatımda New York’un mevsimsel atmosferinden yararlanmış, özellikle kış aylarının yarattığı soğuk ve içe kapanık görsellik dizinin ruh haline paralel olarak yansıtılmıştır. Görüntü yönetmeni Anthony Dod Mantle’ın tercih ettiği kadrajlar ve geçişli ışık kullanımı, karakterlerin psikolojik durumlarıyla mekânsal estetiği bütünleştirmiştir.
Dizinin anlatısında lineer olmayan yapı tercih edilmiştir. Özellikle Grace’in gördüğü hayaller, geçmiş ve şimdi arasındaki sınırları silikleştirmiştir. Bu anlatı biçimi, karakterin zihinsel çözülmesini izleyiciye doğrudan aktarmayı amaçlamıştır.
Toplumsal Katmanlar ve Eleştirel Temalar
Dizi, görünürde bir cinayet ve sırlarla örülü bir evlilik hikâyesi sunmakla birlikte, arka planda sınıf ayrımı, ayrıcalık, medya ilgisi ve adalet sistemi gibi temalara da dokunmuştur. Elena karakterinin etnik ve ekonomik arka planı ile Jonathan’ın temsil ettiği beyaz erkek ayrıcalığı, soruşturma sürecinde farklı şekillerde vurgulanmıştır. Medya ilgisi ise davayı bir tür gösteriye dönüştürerek, olayların aile üzerindeki etkisini daha da karmaşık hale getirmiştir.
Ancak bazı eleştirmenlere göre bu toplumsal temalar, yalnızca yüzeysel biçimde işlenmiş ve hikâyenin dramatik yapısına hizmet edecek şekilde kullanılmıştır. Özellikle sınıf çatışması ve ırksal farklar gibi meselelerin, yalnızca gerilim yaratmak adına yer aldığı ve derinlemesine analiz edilmediği ifade edilmiştir.
Eleştiriler ve Genel Değerlendirme
Dizi, prodüksiyon kalitesi, oyunculuk düzeyi ve görsel atmosfer açısından olumlu karşılanmıştır. Nicole Kidman ve Hugh Grant’in performansları öne çıkmıştır. Özellikle Grant’in canlandırdığı Jonathan karakteri, alışılagelmiş "sempatik İngiliz" figürüyle çelişen bir portre çizerek izleyicinin güvenini sürekli sorgulatan bir yapıya bürünmüştür.
Ancak bazı eleştirmenler dizinin altı saatlik süresinin, dramatik gerilimi taşıyamadığını, olay örgüsünün fazla uzatıldığını ve karakter derinliklerinin yeterince işlenmediğini ifade etmiştir. Aynı zamanda, hikâyenin sonunda ulaşılan çözümlerin, dizinin başındaki soru işaretlerine kıyasla daha az tatmin edici olduğu belirtilmiştir.