Son yıllarda sayıları artan büyük dil modelleri ve diğer yapay zeka araçları herkesin malumu. Bu araçların yaygınlaşması tabii olarak büyük dil modellerinin ne’liğine ve geleceğine dair tartışmaları da beraberinde getiriyor. Peki bizim bugün kullandığımız yapay zeka araçları hangi süreçlerden geçerek karşımıza çıkıyorlar? İnsan gibi mi düşünüyorlar veya bunu gelecekte başarabilecekler mi? Yapay zeka insanlığın sonunu getirmeye muktedir olabilecek bir varoluşsal tehdit mi yoksa sadece işlerimizi kolaylaştıracak bir araç mı?
Toplum ve Teknoloji Podcasti’nin son bölümü bu sorular ekseninde Selçuk Bayraktar ve Aykut Fırat’ı konuk alıyor. Eğer yapay zekanın halihazırda neler yapabildiğini ve neleri yapamayacağını merak ediyorsanız bu bölüme mutlaka göz atmalısınız.
Bölüm, alanla ilgili en temel sorudan “Yapay zeka nedir?” sorusundan başlıyor. Günümüzde, ileri düzey algoritma olarak nitelendirilebilecek tüm hesaplamaların yapay zeka olarak adlandırılması sık rastlanan bir galat-ı meşhur. Selçuk Bayraktar ise bu şemsiye tabirin altında çeşitli algoritmaların ve yaklaşımlarının olduğunu; büyük dil modellerinin ise yapay sinir ağı tabanlı algoritmalar üzerinden işlem yapan modelleri kastettiğini vurguluyor. Benzer şekilde Aykut Fırat bilgisayar mühendisliğinin başlangıcından itibaren bu terimin kullanılageldiğini ve başlarda uzman sistemler ve daha sonrasında sinir ağları gibi gelişmeler ile birlikte ivme yakalamasına rağmen bu kavramsallaştırmanın geçmişte duraklama dönemi yaşadığını (yapay zeka kışı) ve yakın zamanda tekrardan gündeme geldiğini ifade ediyor.
Toplum ve Teknoloji Podcasti Selçuk Bayraktar & Aykut Fırat (Kültür Medeniyet Vakfı)
İllüzyon ve Gerçeklik
Podcastte yapay zekanın bugün en çok vurgulanan ve en başarılı olduğu alanın doğal dil faaliyeti olduğunun defaatle altının çizilmesi yapay zeka tartışmalarını çerçevelemek adına önemli bir nokta. Yapay zekanın bu alandaki mahareti insanlarda bir illüzyon etkisi oluşturuyor ve aslında yapay zekanın yapamadıklarını görmenin önünde bir engel teşkil ediyor. Fiziksel kapasitesi hala belli bir seviyeyi aşamamış olan yapay zeka teknolojilerinin dil alanındaki bu hızlı gelişimi halk nezdinde bu illüzyon etkisini artırıyor. Tabii ki yapay zeka şirketlerinin de yatırımcıları ikna etmek için abartılı iddialarda bulunması bu toplumsal “hype”ın ortaya çıkmasında oldukça etkili.
Podcastte sıklıkla değinilen bir diğer önemli nokta ise yapay zeka sistemlerinin (özelde büyük dil modellerinin) aslında istatistik temelli otomasyon sistemleri olduğu. Her ne kadar dil modellerinin bağlama uygun ve farklı dillerde cevaplar üretebilmesi kullanıcılara düşünen bir makine ile karşı karşıya oldukları izlenimi verse de aslında etkileşime geçilen şey istatistikler üzerinden cevap üreten bir otomattan ibaret. Selçuk Bayraktar’ın kullandığı dikiş makinesi anolojisi yapay zekaya bir teknolojik mefhum olarak konumlandırmak için oldukça açıklayıcı.
Yapay Zekaya Dair İki Farklı Yaklaşım: Çarklardan Bilinç Çıkar mı?
Üzerinde durulması gerek bir başka konu da yapay zekanın geleceğine dair çeşitli tahminler. Bu mevzu araştırmacıların ve ilgililerinin yapay zekaya karşı tutumlarının bir yansımasının bir sonucu. Aykut Fırat’ın da belirttiği gibi dil modelleri ortaya çıktığında yapay zekaya yaklaşımda iki farklı kamp oluştu. Yann LeCun gibi isimler dil modellerinin gerçek anlamda yapay genel zekaya ulaşamayacağını savunurken Ilya Sutskever gibi isimler dil modellerinin bir çeşit zekaya denk geldiğini iddia ediyor.
Yapay zeka şu an için bilinç sahibi bir varlık değil. Ancak, görevler mekanik ve hesaplanabilir süreçlere indirgendiğinde, algoritmaların insanlara kıyasla çok daha verimli çalışabilmesi ve deneme-yanılma aşamalarını daha hızlı kat edebilmesi gayet mümkün.Bu çerçevede yapay zekanın bilimsel gelişmeye katkı sağlaması gayet olağan. Ancak aynı matbaada karşılaştığımız gibi doğru bilgi ile beraber yanlış bilgi de büyük bir hızla bu araçlarla yayılabilir.
Sonuç olarak doğru bilgiye erişim ve müspet anlamda gelişim yine insan iradesi ve tercihleri dolayında ortaya çıkıyor. Hemen hemen tüm teknik gelişmelerde olduğu gibi insan failliği yapay zekanın çıktılarını belirliyor. İnsanlığın geleceğe dair oluşturacağı distopik senaryolar yapay zekayı dahil etmeden de pek tabii mümkün. Selçuk Bayraktar, insanlığın kendi sonunu getirmek için yapay zekaya ihtiyacı olmadığını bu kabiliyete çoktan sahip olduğunu ancak doğru şekilde kullanıldığı takdirde bu araçların insanlığın faydasına olabileceğine belirterek bitiriyor.

