Türk musikisinin yasaklanması, 20. yüzyılın ilk yarısında Türkiye’deki kültürel değişim sürecinde yaşanan tartışmalı uygulamalardan biridir. Bu süreç, özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan Batılılaşma yönündeki reformların bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Atatürk’ün Sarayburnu’nda dinlediği bir musiki topluluğu sonrası söylediği “Bu musiki bizim heyecanımızı ifade etmekten uzaktır.” sözü, yanlış yorumlanarak Türk musikisinin radyolardan kaldırılmasıyla sonuçlanmıştır.
Bu dönemi yaşayan tiyatro sanatçısı Vasfi Rıza Zobu'nun anlatımına göre, söz konusu yanlış anlamayla birlikte Atatürk'ün sofralarında Türk musikisi yer almamaya başlamış, bu tür eserlerin söylenmesi veya dinlenmesi uzun süre görülmemiştir. Ancak bir akşam Atatürk'ün davetiyle Ankara’daki çiftlik köşküne çağrılan Zobu, burada geçmişte bir piyeste söylediği bir Türk musikisi eserini hatırlatması üzerine, Dellâlzâde İsmail Efendi’nin bir bestesini okuması Atatürk tarafından bizzat istenmiştir.
Zobu'nun ifadesine göre Atatürk, eserin ardından sözlerinin yanlış anlaşıldığını, amacının Türk musikisini tamamen yasaklamak değil, bu musikiyi evrensel ölçütlerde yeniden düzenleyerek milletlerarası bir sanat hâline getirmek olduğunu belirtmiştir. Bu kapsamda, Batı'nın teknik, ilmi ve çalgı sistemiyle Türk musikisinin geliştirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Yine bu dönemlerde, gazeteci Yunus Nadi Bey'in Dolmabahçe Sarayı’nda Atatürk’e yaptığı bir ricada, halkın alaturka müzikten mahrum bırakıldığına dair duyduğu rahatsızlık dile getirilmiş; Atatürk ise bir inkılap neslinin fedakârlık yapması gerektiğini belirtmiş ancak “millî kültürümüze kıymet verilmelidir.” diyerek Türk musikisinin tamamen reddedilmediğini vurgulamıştır.
Türk müziğine getirilen yasaklar, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki batılılaşma ve modernleşme ideallerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu dönemde geleneksel Türk müziği, "eski" ve "doğuya ait" olarak nitelendirilirken, Batı müziği modernleşmenin bir aracı olarak görülmüştür. Yeni kurulan ulusun millî kimliğini inşa etme çabası da bu süreçte etkili olmuştur. Müzik de bu kimliğin bir parçası olarak yeniden şekillendirilmek istenmiştir. Bu bağlamda, Türk halk müziğinin derlenmesi ve işlenmesi teşvik edilirken, Osmanlı saray müziği ve alaturka müziğe karşı bir tavır alınmıştır. Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk'ün bazı sözleri, dönemin bürokratları tarafından yanlış anlaşılarak veya yorumlanarak daha katı yasaklara zemin hazırlamıştır.

