Tutankhamun’un mezarı, Mısır Yeni Krallığı’nın XVIII. Hanedanı'na ait Firavun Tutankhamun’a (M.Ö. yaklaşık 1336–1327) ait olup Krallar Vadisi’nde yer alan ve büyük ölçüde bozulmamış halde bulunan tek kraliyet mezarıdır. 1922 yılında arkeolog Howard Carter tarafından keşfedilen bu mezar, içerdiği altın eserler ve lüks objelerle günümüze dek yapılmış en önemli arkeolojik buluntularından biri olarak kabul edilmiştir.【1】
Mezarda yer alan yaklaşık 5000 obje, firavunun günlük yaşamını, dinsel inançlarını ve ölüm sonrası hayatla ilgili ritüelleri yansıtan eşyalardan oluşur. Boyut olarak diğer kraliyet mezarlarına kıyasla küçük ve sadedir.

Tutankhamun'un Tabutu (Library of Congress)
Tutankhamun’un Yaşamı ve Ölümü
Tutankhamun, M.Ö. yaklaşık 1336–1327 yılları arasında, Mısır Yeni Krallığı XVIII. Hanedanı döneminde hüküm sürmüştür. Tahta çıktığında henüz sekiz ya da dokuz yaşlarında olan Tutankhamun, yaklaşık on yıl süren kısa bir hükümdarlık dönemi geçirmiştir. Önceki firavun Akhenaton’un muhtemel oğlu olan Tutankhamun, onun başlattığı tek tanrılı Aten inancından uzaklaşarak, dini merkezi yeniden Teb kentine taşımış ve geleneksel tanrı Amun inancını geri getirmiştir.
Tutankhamun, üvey kız kardeşi Ankhesenamun ile evlenmiş, ancak çocuğu olmamıştır. Bu durum tahtın halefiyetini belirsiz hâle getirmiştir. Firavun yaklaşık on sekiz yaşında aniden ölmüştür. Ölüm nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, araba kazası, kafaya darbe ya da su aygırı saldırısı gibi çeşitli teoriler öne sürülmüştür.
Tutankhamun’un ölümünden sonra, veziri Ay, Ankhesenamun ile evlenerek tahta çıkmıştır. Tutankhamun’un kısa süren hükümdarlığı ve siyasi etkisi sınırlı olsa da mezarının keşfedilmesi onu tarihin en tanınan firavunlarından biri hâline getirmiştir. Neredeyse bozulmamış mezarı sayesinde, Eski Mısır’ın dinsel, sanatsal ve günlük yaşamına dair bilgiler gün yüzüne çıkmıştır.

Tutankhamun'un Altın Maskesi (flickr)
Keşif Süreci ve Kazı Ekibi
Tutankhamun’un mezarı, 1922 yılının Kasım ayında, İngiliz arkeolog Howard Carter tarafından Krallar Vadisi’nde keşfedilmiştir. Bu keşif, modern arkeoloji tarihinde büyük ilgi uyandırmıştır. Carter, kazı çalışmalarını beşinci Carnarvon Kontu adına yürütmüştür. Mezarın giriş basamaklarına ulaşıldığında, Carter İngiltere’de bulunan Carnarvon’a telgraf göndererek keşfi birlikte açmayı teklif etmiştir. 26 Kasım 1922’de birlikte mezarın girişini açmışlar ve Carter, "antechamber"a ilk bakışını şu sözlerle anlatmıştır:
“İlk başta hiçbir şey göremedim, odadan çıkan sıcak hava mum alevini titretmişti, fakat gözlerim ışığa alıştıkça ayrıntılar yavaş yavaş ortaya çıktı; garip hayvanlar, heykeller ve altın – her yerde altın parıltısı.”【2】
Mezarın büyüklüğü ve karmaşık içeriği, uzman desteği gerektiriyordu. Carter bu nedenle, Metropolitan Museum’un Mısır Departmanı Küratörü A. M. Lythgoe’dan yardım talep etti. Lythgoe, Carter’a yalnızca fotoğrafçı Harry Burton’un değil, müze ekibinden başka kişilerin de desteğini sundu. Bu iş birliği sayesinde Metropolitan Müzesi’nin Mısır Seferi’nden dört kişi keşif çalışmalarına katıldı.
Harry Burton, mezarın belgelenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Mezarın içindeki her nesne, dokunulmadan önce elektrik ışığı altında fotoğraflanmış ve bu görüntüler dünya çapında yayımlanmıştır. Fotoğraf geliştirme işlemleri için daha önce Amarna kraliyet ailesine ait eşyaların saklandığı tamamlanmamış bir mezar, karanlık oda olarak kullanılmıştır.
Lindsley F. Hall ve Walter Hauser, mezarın planını çıkarmış; her nesneyi bulunduğu konumda ölçekli olarak çizmişlerdir. Nesnelerin düzensiz ve üst üste yığılmış olması, belgeleme sürecini zorlaştırmıştır.
Arthur C. Mace, çalışmalarını mezardan çıkarılan nesnelerin işlendiği laboratuvarda sürdürmüştür. Bu laboratuvar, vadinin sonunda yer alan Seti II mezarında kurulmuştur. Mace, Mısır Hükûmeti Kimya Laboratuvarları Direktörü Lucas ile birlikte çalışmış; objeleri teslim almış, kataloglamış, gerekli onarım ve restorasyonları gerçekleştirmiştir.
Keşif ekibi, mezardaki eşyaların bir dönem mezara giren yağmacılar tarafından dağıtıldığını, ardından nekropol yetkililerinin eşyaları aceleyle rastgele kutulara geri doldurduğunu düşünmüştür. Bu durum, mezarda neden bastonlarla iç çamaşırlarının, takılarla çömleklerin aynı kutuda bulunduğunu açıklamaktadır.

Tutankhamun'un Mezarından Çıkartılan Eşyalar (Library of Congress)
Mezarın neredeyse bozulmamış olması, kraliyet defin ritüellerine dair bir belge niteliğindedir. Ekip, ilk sezonda sadece "antechamber"ı temizleyebilmişti; sonraki çalışmalarda diğer odalarda çok daha değerli eşyaların bulunduğu anlaşılmıştır.
Mimari Yapısı ve Konumu
Tutankhamun’un mezarı, Krallar Vadisi’nde kaya yatağına oyulmuş şekilde inşa edilmiştir. Bu alan, Yeni Krallık dönemindeki firavunların kraliyet gömütlerinin bulunduğu mezarlık alanıdır. Mezar, Howard Carter tarafından keşfedildiğinde yaklaşık 3200 yıldır açılmamış durumdaydı; ancak antik çağda iki kez soygun girişimine uğradığı anlaşılmıştır.【3】
Tutankhamun’un mezarı, Krallar Vadisi’ndeki diğer kraliyet mezarlarına kıyasla oldukça küçüktür. Dört küçük odadan oluşur ve yalnızca bir duvar odası (gömüt odası) boyanmış durumdadır. Mimari sadeliği ve sınırlı süslemeleri, mezarın aslen başka biri için planlanmış olabileceğini düşündürmektedir. Ölümünün ani olması nedeniyle, büyük olasılıkla var olan bir yapı genişletilerek kral için uygun hâle getirilmiştir.
Mezar, bulunduğu konum itibarıyla Krallar Vadisi’nin doğu kesiminde yer almakta ve çevresindeki daha büyük mezarlarla yapısal bir tezat oluşturmaktadır. Küçük ölçeğine rağmen içerdiği objeler ve yapısal bütünlüğüyle dikkat çeken bu mezar, Eski Mısır mezar mimarisinin örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Dekorasyon ve Duvar Resimleri
Mezardaki dekorasyon, Krallar Vadisi’ndeki diğer kraliyet mezarlarına kıyasla oldukça sınırlıdır. Yalnızca gömüt odasının duvarları süslenmiştir. Tutankhamun’un mezarında Amduat’tan yalnızca bir sahne yer almakta, diğer tasvirlerde kralın cenaze töreni ya da çeşitli tanrılarla birlikte sunulduğu sahneler görülmektedir.
Mezarın küçük boyutuna rağmen içine yerleştirilen yaklaşık 5000 obje, alanın tamamını sıkışık biçimde doldurmuştur. Eşyalar, hem günlük yaşamdan hem de dini ritüellerden izler taşımaktadır.

Mezardan Çıkartılan Taht (flickr)
Gömüt odasının batı duvarında, kralın ölümden sonra geçmesi gereken gece saatlerini temsil eden 12 babun figürü yer alır. Bu figürler, ölüler dünyasındaki geçişin saat dilimlerini simgeler. Doğu duvarında ise yüksek rütbeli Mısırlı görevlilerin Tutankhamun’un mumyasını mezara taşıdıkları sahne görülür.

12 Babun Figürü (flickr)
Pigmentlerdeki dökülmelerin mezar keşfinden sonra değil, boyamanın hemen ardından meydana geldiği, bazı alanlara killi sıva uygulanmadan boyama yapıldığı ve çizim tekniklerinin sanatçıdan sanatçıya değiştiği belirlenmiştir. Bazı figürler kırmızı boya ile eskizlenmişken, diğerleri alçıya kazınarak işlenmiştir. Ayrıca sanatçıların farklı ızgara sistemleri kullandıkları gözlemlenmiştir.
Sanatsal anlamda bazı kusurlar da dikkat çekicidir. Figürlerdeki hafif eğiklikler, duvar yüzeyindeki keski izlerinin örtülmemiş olması, hatta bazı alanlarda görülen eksik katmanlar, mezarın hazırlık sürecinin aceleye geldiğini göstermektedir.
Günümüzde Mezarın Korunma Durumu ve Tehditler
Tutankhamun’un mezarı, keşfinden bu yana geçen yüzyıllık süreçte birçok ziyaretçiyi ağırlamış, ancak bu ziyaretler mezarın yapısal bütünlüğünü ve iç dekorasyonunu zamanla tehdit etmeye başlamıştır. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren mezarın karşı karşıya olduğu tehlikeler daha görünür hâle gelmiş, arkeologlar ve koruma uzmanları tarafından raporlarla belgelenmiştir.
Kahire Üniversitesi’nden Profesör Sayed Hemeda, mezarın günümüzdeki durumu hakkında yaptığı değerlendirmede, yapının hem şu anki hem de gelecekteki risklerle karşı karşıya olduğunu belirtmiş, uzun vadede ayakta kalamayabileceği uyarısında bulunmuştur. Özellikle mezarın girişinde ve ana odasında yer alan büyük çatlaklar, ciddi bir yapısal tehdit oluşturmaktadır. Bu çatlaklar, yoğun yağışlarla birlikte oluşan sel sularının taş, toprak ve molozla birlikte mezara sızmasına neden olmuş; nem oranının yükselmesiyle birlikte iç duvarlarda mantarlanma görülmüştür. 1994 yılında meydana gelen büyük bir sel felaketi, bu süreci hızlandırmıştır.
Mezarın yapımında kullanılan Esna şisti adlı kaya türü, neme karşı hassasiyet göstermekte; nem oranındaki değişimlere bağlı olarak genleşip büzülmektedir. Bu durum, çatlakların genişlemesine ve yapıda şekil bozukluğu ile çökme riskine yol açmaktadır. Aşırı yüklenme nedeniyle tavanın taşıma kapasitesi sınırlarına ulaşmış olması, mezarın yapısal bütünlüğünü tehdit etmektedir.

Tutankhamun'un Maskesiz Mumyası (AA)
Koruma çalışmaları, mezarın yapısal zayıflıklarını önlemeye ve sanatsal bütünlüğünü korumaya yönelik sürdürülmektedir. Ancak uzmanlar, alınan önlemlerin sınırlı kaldığını ve mezarın binlerce yıl boyunca olduğu gibi ayakta kalamayabileceğini ifade etmektedir.


