Künyesinin Ebû Mu‘riż (şiirinde de böyle geçer) ve adının Mugīre olduğu hususunda ittifak bulunduğu halde nesep silsilesine dair bazı farklı görüşler ileri sürülmüştür (İbn Kuteybe, II, 559; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, XI, 251). Ükayşir kelimesi “kırmızı yüzlü, derisi soyulmuş, kavlamış kimse” demek olan “akşer”in küçültme ismidir. Alaca (baras) hastalığından dolayı bu lakabı almıştır; ancak kendisini bu lakapla ananlara kızardı (Dîvân, s. 28). Bazı kaynaklarda uzun bir ömür sürdüğü kaydedilen şair Hz. Peygamber’in risâletinden (610) önce dünyaya gelmiştir. Doğduğu yer hakkında bir bilgiye rastlanmamakla beraber onun, bir şehir haline gelmesinden sonra Esed kabilesinin kollarından Benî Mu‘riz b. Amr’ın yerleştiği Kûfe’de yetiştiği bilinmektedir. Eski kaynaklar sadece Ükayşir’in, Abdülmelik b. Mervân (685-705) ile Kûfe valisi olan Bişr b. Mervân’la (691-694) alâkasından söz etmekte ve onların şairleri arasında yer aldığını belirtmektedir. Divanında Bişr b. Mervân için yazdığı methiyeden 1000 dirhem aldığı (s. 67), Abdülmelik b. Mervân’ın onun şiirlerini kendisinden dinleyip beğendiği (s. 24, 25, 52) kaydedilmektedir. Ükayşir muhtemelen bir ara Mus‘ab b. Zübeyr taraftarı olmuş, 72 (691) yılında vefat edince hakkında bir mersiye yazmıştır.
Ükayşir’in hayatı ve şiirleri hakkında en geniş bilgi Kitâbü’l-Eġānî’de bulunmaktadır. Onun düzensiz, zevk peşinde koşan, içki (nebîz) düşkünü bir kişi olduğunu göstermesi bakımından iki hadise dikkat çekicidir. Bunlardan biri, Abdullah b. Zübeyr’in halifeliği esnasında (683-692) Şamlılar’la savaşmak üzere Kûfe valisi tarafından orduya alınması (a.g.e., s. 103-104), fakat firar etmesi, diğeri de öldürülmesidir. İbn Habîb (Esmâʾü’l-muġtâlîn, s. 249-250) ve Nüveyrî’nin (Nihâyetü’l-ereb, IV, 55-56) kaydettiğine göre Kûfe’nin ileri gelenlerinden [Kays b.] Muhammed b. Eş‘as el-Kindî’nin adamları tarafından sarhoş bir halde Hîre’den dönerken Kûfe dışında dumanla boğularak öldürülmüştür. Diğer bir rivayete göre ise bu işi yapanlar [Abdullah b.] İshak b. Talha’nın taraftarlarıydı, çünkü Ükayşir onu hicvetmişti. İçki içmek için sık sık Hîre’deki meyhânelere giden şairin (Dîvân, s. 35, 53) divanında nebîz içmekten tövbe ettiğine dair bir kıta mevcuttur (a.g.e., s. 26).
Kümeyt el-Esedî ile (a.g.e., s. 82) Abdülmelik b. Mervân’ın (a.g.e., s. 24, 25, 52) övgüyle söz ettiği Ükayşir’in şiirlerine fasih bir dil, sade bir üslûp hâkimdir. Bununla birlikte yeni (müvelled) kelimeler kullanmak ve dil hataları yapmakla eleştirilmiştir. Şiirlerinin çoğu şarap hakkında olup bu hususta başarı gösterdiği kabul edilir. Methiye ve hicivler de yazmıştır. Diğer taraftan şiiri bir kazanç vesilesi edinen, övdüğü kimselerden aldığı câizeleri şarap için harcayan, ahlâken düşük ve edep dışı şiirler yazan (mâcin) bir şair olarak tanınmıştır. el-Vaḥşiyyât (Ebû Temmâm), eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾ (İbn Kuteybe), Kitâbü’l-Eġānî (Ebü’l-Ferec el-İsfahânî), el-Ḥamâsetü’l-Baṣriyye (Sadreddin el-Basrî), Lisânü’l-ʿArab (İbn Manzûr) ve Nihâyetü’l-ereb (Nüveyrî) gibi eserlerde yer alan şiirleri (Sezgin, II/3, s. 22) kırk sekiz parçadan ibarettir ve toplam 184 beyit tutmaktadır. Klasik dönemde onun divanının tashih edilmiş iki nüshası mevcuttu. Bunlardan biri ünlü dilci ve nesep âlimi Muhammed b. Habîb’e (ö. 245/860) aittir. İkincisinin kimin tarafından derlendiği bilinmemekle beraber bazı antolojilerde kayıtlar bulunmakta (EI2 [İng.], X, 787), Kādî el-Cürcânî ile Ebû Ubeyd el-Bekrî’nin bu divandan haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Ükayşir’in şiirleri ilk defa Tayyib el-Aşşâş tarafından çeşitli edebî eserlerden derlenerek neşredilmiş (bk. bibl.), daha sonraları Halîl ed-Düveyhî (Beyrut 1411/1991) ve Muhammed Ali Dikka (Beyrut 1996) divanını müstakil olarak yayımlamıştır. Düveyhî neşrinde divanın sonuna el-Eġānî’den alınan hayatı ve ahbarıyla ilgili bir bölüm eklenmiştir.

