Türk destanlarının en önemlilerinden biri olan Oğuz Kağan (Han) destanında bilgiyi, aklı, stratejiyi temsil eden, hükümdarlarının yanında daima bulunan çoğunlukla hanedandan gelmeyen ve her zaman danışılan bilge kişidir. Faaliyetinden Uluğ Türk adlı vezirlerin aslında çok önemli bir eğitimci olduğu anlaşılır ve en önemlilerinden biri devletin düzeninin sağlanması ile ilgili işlerde kağanlara yol göstericilik yapmış olan Göktürk Veziri Bilge Tonyukuk'tur.
Tarih boyunca diğer Türk devletlerinin hükümdarlarının çoğunun yanında görüldüğü gibi söz konusu destanda Oğuz Kağan da yanında akıllı, bilgili insanları bulundurur, onların sözlerini dinler, tavsiyelerini mutlaka uygulamaya çalışırdı. Bu durum Hunlar'dan beri Türk devlet meclislerinde bilge kişilerin konuşması ve devletin iç ve dış siyaseti hakkında görüşler ileri sürmeleriyle örtüşür.
Uluğ Türk yaşlı biridir. Yaşanmışlıklar, kazanılan birikim, aklın ve bilginin yanında gereklidir. Böyle özelliklere sahip olan Uluğ Türk adlı vezire Oğuz Kağan'ın saygı duyduğu açık bir şekilde anlaşılır. Çünkü tecrübe çok önemlidir.
Destandaki anlatıya göre Oğuz Kağan'ın yanında yaşlı (koca) kişi sakalı ak, saçı boz, çok uzun tecrübeli asil bir insandı. Akıllı, derin düşünceli idi. Taşıdığı unvan Tüşimel olan bu kişi Oğuz'un seçme eri Uluğ Türk adını taşıyordu. Rüyasında gördüğü altın yay doğu-batı istikametinde, gümüş oklar ise kuzeye doğru uzanıyordu. Oğuz'a anlatırken düşünün kendisine dirlik düzen vermesini, birlik güven vermesini, göktanrının sözüyle gördüklerini Oğuz Kağan'ın gerçekleştirmesini diledi. Yeryüzünün her tarafını Oğuz Kağan'a bağışlamasını temenni etti. Oğuz, onun sözünü tuttu. Sabah uyanınca büyük küçük herkesi davet etti. Gün, Ay ve Yıldız adlı oğullarını gün doğusuna, Gök, Dağ ve Deniz adlı oğullarını batıya doğru ava gönderdi. Gün, Ay ve Yıldız bir altın yay buldu. Dönüp yayı Oğuz Kağan'a takdim etti. Kağan, yayı üçe bölerek çocuklarına verdi ve yayın göğe kadar uzanması için dua etti. Batıya giden Gök, Dağ ve Deniz ise üç gümüş ok bularak geri geldi. Oğuz Kağan okları da üçe böldü. Bundan sonra askerlerini beylerini çağırarak büyük bir kurultay düzenledi. Davet edilen bütün kişiler, Oğuz Kağan'ın sözünü dinlemek için gelip katıldı. Oğuz Kağan, kırk kulaç uzunluğunda bir ağaç dikti ve tepesine altın tavuk koydurdu. Ayrıca beyaz koyun bağlattı. Sol yanına da kırk kulaç uzunluğunda ağaç diktirip onun da ucuna gümüş tavuk astırdı. Dibine ise kara koyun bağlattı. Sağ yanına Bozoklar'ı, sol yanına Üçoklar'ı oturttu ve kırk gün kırk gece süren eğlence başladı. Bundan sonra yurdunu oğulları arasında paylaştırdı. Oğullarına çok yaşayıp, çok savaşlar yaptığını, çok mızrak savurup, çok ok attığını, çok at sürdüğünü söyledi. Devamında düşmanlarını ağlattığını, dostlarını güldürdüğünü, göktanrıya da borcunu ödediğini ifade etti. Ülkemi size veriyorum, bu yurtlar sizin olsun diye tamamladı.
Yay, güneşin doğduğu yerden batıya kadar uzanan gök kubbeyi temsil ediyordu. Aslında insanoğlunun görebildiği, bilebildiği ufuk çizgilerini akla getirmekteydi. Altın yayı alan oğullara Bozok adı verilirken, üç oku alanların adı Üçok oldu. Bundan sonra yirmi dört boya kadar ulaşan Oğuz boylarının teşkilatlanması doğdu.
Genel olarak Türk tarihinde devlet adamlarına toplum bilgisi, tecrübesi ve öngörüsü ile manevi önderlik yapan bilge kişilerin mevcudiyeti söz konusudur. Uluğ Türk aksakallı olarak da adlandırılan bu kişilerin ilk örneklerindendir.