"Woke" Kavramının Kökeni ve Evrimi
Amerikan siyasi nüfusunun bir kimlik hareketi olarak ortaya çıkan “Woke” kelime anlamı olarak uyanık kalmak anlamına gelir. Bilinen ilk kullanımı 1868 yılında ABD Başkanlık seçimlerinde Lincoln’ü destekleyen siyahi kitlenin seçim çalışmalarında halkı “uyanmaya” çağırmak için kurdukları "Awake Club"dır. Takip eden yıllarda bu söylemin siyahilerin, beyazların ırkçı ve ötekileştirici tutumlarına karşı uyanık kalmaları gerektiğini ifade etmek için kullanıldığı görülür.
Zaman içinde bu söylem popülerliğini kaybeder ancak 2014 yılında ABD polisi tarafından öldürülen siyahi genç Michael Brown olayını protesto etmek için sosyal medyada #StayWoke etiketinin kullanılması ile kaybettiği popülerliğini yeniden kazanır. Tüm dünyada yankı bulan bu olayın geniş kitlelerce tartışılan kamusal bir mesele haline gelmesi, bu terimin kendini toplum içinde marjinalleştiren farklı kimliklerin de kendi kimlik siyasetleri için kullanır hale gelmesine sebep olmuş ve günümüzün en büyük kamu iletişim alanı olan sosyal medyada gündeme gelen herhangi bir konuda bu kitlenin planlı “iptal hareketlerine” dönüşmüştür.
Sosyal Medya ve "Woke" Kültürünün Etkileri
Sosyal medyanın süreci kolaylaştırması, hareketin insanların düşüncelerini ve davranışlarını yargılanma mekanizması gibi işlemeye başlamasına yol açmıştır. 2021 yılında, bir vatandaş, sosyal medya hesabında pandemi sürecinde yaşanan zorlukları mizahi bir dille eleştiren bir paylaşımda bulunmuştu. Paylaşımda, "Birkaç yıl önce sosyal mesafe, kimseyi tanımadığım için sevdiğim bir şeydi, şimdi ise zorunlu hale geldi!" gibi bir espri yapmıştı.
Bu espri, bazı kullanıcılar tarafından "pandemiye duyarsızlık" ve "hastalığı küçümseme" olarak algılandı. Paylaşım hızla yayıldı ve sosyal medya kullanıcıları, bu kişinin duyarsızlığını eleştirerek linç kampanyası başlattılar. "Pandemiye saygısızlık" ve "toplumun sağlığıyla dalga geçmek" gibi eleştirilerle, kişi büyük tepkilere maruz kaldı. Bazı kullanıcılar kişisel bilgilerini bulup paylaştı, bazılarının ise ailesine yönelik olumsuz yorumlar yapıldı. Sonuç olarak, vatandaş, söz konusu paylaşım nedeniyle özür dilemek zorunda kaldı ve sosyal medya hesaplarını gizlemek zorunda kaldı.
Eleştirmenler, hareketin insanların hatalarını düzeltmesi ya da iyileştirmesi için alan açmaktan ziyade, kişisel hataları çok sert bir biçimde yargılamanın önünü açtığını savunmaktadır. Bu durum, hareketin amacını ve toplumsal faydasını yeniden sorgulamayı gerektiren önemli bir toplumsal dinamiği göstermektedir.


