Yapılandırmacılık, bilginin öğrenen tarafından pasif bir şekilde dış dünyadan alınmak yerine, bireyin deneyimleri ve mevcut zihinsel yapıları aracılığıyla aktif olarak inşa edildiğini veya yapılandırıldığını öne süren bir bilgi ve öğrenme kuramıdır. Bu yaklaşıma göre öğrenme, ezberleme yoluyla bilgi biriktirme süreci değil, bireyin yeni bilgileri önceki bilgileriyle ilişkilendirerek anlam oluşturmasıdır. Temelini felsefe ve psikolojiden alan yapılandırmacılık, özellikle eğitim bilimleri alanında program geliştirme, öğretim yöntemleri ve değerlendirme süreçleri üzerinde etkili olmuştur.
Yapılandırmacı Yaklaşımla Bilgiyi Aktif Olarak İnşa Etmek (Yapay Zeka İle Üretilmiştir)
Tanım
Yapılandırmacılığın temelinde, bilginin bireyden bağımsız, nesnel bir varlığa sahip olmadığı fikri yer alır. Bilgi, bireyin zihninde, onun değer yargıları, kültürel arka planı ve yaşantıları tarafından şekillendirilir. Bu kurama göre öğrenenler, bilgiyi çevreleriyle etkileşime girerek, araştırarak, sorgulayarak ve yorumlayarak bireysel olarak yapılandırırlar. Dolayısıyla öğrenme, kişinin dış dünyayı anlamlandırma çabasının bir ürünüdür.
Modernizmin, bilginin tek, evrensel ve nesnel olduğu görüşüne karşı bir duruş sergileyen postmodern felsefenin epistemolojik savlarıyla uyumlu olması nedeniyle yapılandırmacılık, postmodernizmin eğitimdeki bir yansıması olarak değerlendirilmektedir.
Tarihsel Gelişim
Yapılandırmacı düşüncenin kökenleri, bilginin sorgulama yoluyla ortaya çıkarılabileceğini belirten Sokrates'e kadar uzanmaktadır. Modern dönemde ise Giambattista Vico'nun "bir kişinin bir şeyi bilmesinin, onu açıklayabilmesine bağlı olduğu" yönündeki görüşü ve Immanuel Kant'ın öğrenmeyi yeni bilginin geçmişteki bilgilerle ilişkilendirilerek yorumlandığı aktif bir süreç olarak tanımlaması, yapılandırmacılığın felsefi temellerini oluşturan fikirler olarak görülür.
20. yüzyılda, özellikle Jean Piaget ve Jerome Bruner gibi gelişim ve bilişsel psikoloji alanında çalışan kuramcıların çalışmalarıyla yapılandırmacılık bir öğrenme kuramı olarak belirginleşmiştir. Eğitim alanında, davranışçı öğrenme kuramlarının etkisinin azalması ve bilginin aktarılması yerine yapılandırılmasının merkeze alınmasıyla birlikte, yapılandırmacılık bir paradigma değişimi olarak ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşım, Türkiye'de 2004 yılından itibaren hazırlanan öğretim programlarında etkili olmaya başlamıştır.
Kuramsal Yaklaşımlar
Yapılandırmacılık tek bir homojen kuramdan ziyade, bilginin nasıl yapılandırıldığına ilişkin farklı vurgulara sahip çeşitli yaklaşımları içeren bir çerçeve olarak görülmektedir. Başlıca türleri şunlardır:
Bilişsel Yapılandırmacılık
Bu yaklaşımın en önemli temsilcisi Jean Piaget'dir. Piaget'e göre öğrenme, bireyin zihinsel gelişim süreçleriyle yakından ilişkilidir. Birey, yeni bir bilgi veya deneyimle karşılaştığında mevcut zihinsel yapıları (şemaları) ile bu yeni durumu anlamlandırmaya çalışır (özümseme). Eğer yeni durum mevcut şemalara uymazsa veya yetersiz kalırsa, zihinsel bir dengesizlik durumu ortaya çıkar. Bu dengesizliği gidermek için birey, ya mevcut şemasını değiştirir ya da yeni duruma uyum sağlayacak şekilde yeniden düzenler (uyma). Bu süreç sonunda bilişsel denge yeniden kurulur ve öğrenme gerçekleşir. Bu yaklaşım, öğrenme sürecinde bireyin zihinsel aktivitesini merkeze alır.
Sosyal Yapılandırmacılık
Lev Vygotsky tarafından geliştirilen bu yaklaşım, bilginin yapılandırılmasında sosyal etkileşim, dil ve kültürün önemine vurgu yapar. Vygotsky'ye göre bilişsel gelişim, önce sosyal düzeyde (bireyler arası), ardından bireysel düzeyde (birey içi) gerçekleşir. Öğrenme, bireyin tek başına yapabildikleri ile daha bilgili birinin (yetişkin, öğretmen veya yetenekli bir akran) yardımıyla yapabilecekleri arasındaki alanı ifade eden Yakınsal Gelişim Alanı (Zone of Proximal Development - ZPD) içinde meydana gelir. Bu kuramda öğrenme, işbirliği ve sosyal etkinlikler yoluyla gerçekleşen bir süreç olarak kabul edilir.
Radikal Yapılandırmacılık
Ernst von Glasersfeld gibi düşünürlerle ilişkilendirilen bu yaklaşım, yapılandırmacılığın daha ileri bir yorumunu temsil eder. Radikal yapılandırmacılığa göre bireyin, kendi deneyimleri dışında nesnel bir gerçekliği bilmesi mümkün değildir. Bilgi, tamamen bireysel ve içsel bir yapılandırmadır ve doğruluğu, dış dünyadaki bir gerçekliğe uygunluğuyla değil, bireyin deneyim dünyasında işe yarar ve tutarlı olmasıyla (yaşanabilirlik) ölçülür. Bu görüşe göre, her bireyin yapılandırdığı bilişsel yapı özneldir ve diğerlerininkinden farklıdır.
Eğitimde Uygulama Alanları
Yapılandırmacı kuram, eğitim uygulamalarında öğrenci merkezli bir anlayışın temelini oluşturur. Bu yaklaşımın eğitimdeki yansımaları şu başlıklar altında incelenebilir:
- Öğrenenin Rolü: Öğrenen, bilgiyi pasif bir şekilde alan değil, öğrenme sürecinde seçici, yapıcı ve etkin bir rol üstlenen kişidir. Kendi öğrenmelerinden sorumludur ve yeni bilgileri önceki deneyimleriyle bütünleştirerek anlamı kendisi yapılandırır. Öğrenme sürecinde soru sorar, araştırma yapar, problem çözer ve eleştirel düşünme becerilerini kullanır.
- Öğretmenin Rolü: Öğretmenin rolü, bilgiyi aktaran bir otorite olmaktan çıkarak, öğrenme sürecini kolaylaştıran bir rehber, danışman veya kolaylaştırıcı (facilitator) rolüne dönüşür. Öğretmen, öğrencilerin kendi bilgilerini inşa etmelerine olanak tanıyan zengin öğrenme ortamları tasarlar, onların soru sormalarını ve düşüncelerini paylaşmalarını teşvik eder ve bu süreçte onlara destek olur.
- Öğrenme Süreci ve Ortamı: Yapılandırmacı öğrenme, karmaşık ve gerçek yaşam bağlamlarında gerçekleşir. Öğrencilerin işbirliği içinde çalıştığı , probleme dayalı öğrenme, proje tabanlı öğrenme ve sorgulamaya dayalı öğrenme gibi yöntemlerin kullanıldığı demokratik sınıf ortamları oluşturulur. Bilginin sosyal bağlamda yapılandırılmasına önem verilir ve öğrencilerin birbirleriyle ve çevreleriyle etkileşimde bulunmaları sağlanır.
- Değerlendirme: Değerlendirme, öğrenme sürecinin sonunda yer alan bir aşama değil, sürecin ayrılmaz bir parçası olarak görülür. Amaç, öğrencinin ne kadar bilgiyi hatırladığını ölçmekten ziyade, öğrenmenin nasıl gerçekleştiğini ve öğrencinin bilgiyi nasıl yapılandırdığını anlamaktır. Bu nedenle, geleneksel sınavlardan çok, portfolyo (ürün dosyası), gözlem, performans görevleri, kavram haritaları, akran değerlendirme ve öz-değerlendirme gibi sürece yönelik otantik değerlendirme teknikleri kullanılır.
İlgili Tartışmalar
Yapılandırmacı yaklaşım, eğitime getirdiği öğrenci merkezli bakış açısına rağmen bazı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Özellikle radikal yorumlarında nesnel bir gerçekliğin reddedilmesi, eğitim açısından bazı sorunlara işaret etmektedir. Eğer nesnel ve evrensel bir doğru yoksa "öğrencilere neyin öğretileceği" ve eğitim programlarının içeriğinin nasıl belirleneceği önemli bir sorun olarak ortaya çıkar. Tüm bilgi türlerinin eşit derecede geçerli kabul edilmesi durumunda, ders materyallerinin seçimi ve hedeflerin belirlenmesi gibi konularda bir karmaşaya neden olabileceği yönünde görüşler bulunmaktadır.