Zihgir, ok atışı sırasında başparmağı kirişin baskısından koruyan ve atışın sürekliliğini sağlayan bir başparmak yüzüğüdür. Osmanlıca kaynaklarda zingir, zehgir veya şast, Arapçada küştibân, Farsçada ise engüştvâne olarak adlandırılmıştır. Malzeme olarak kemik, boynuz, metal ve nadiren sedef kullanılmıştır. Yapısal olarak damak (kaş), kulak ve eşik bölümlerinden oluşur. Zihgir, kompozit yayla birlikte Türk okçuluğunun başparmak çekiş tekniğinin zorunlu yardımcı unsurlarındandır.
Giriş
Türk okçuluğunda yay, ok ve sadak kadar önemli bir diğer unsur zihgirdir. Asya bozkır topluluklarında ortaya çıkan kısa kompozit yayla birlikte gelişen başparmak çekişi tekniği, zihgirin işlevselliğini zorunlu hale getirmiştir. Kompozit yayların sağladığı yüksek menzil ve etkinlik, zihgiri yalnızca yardımcı bir donanım olmaktan çıkarmış, atış tekniğinin ayrılmaz bir parçası hâline getirmiştir. Osmanlı döneminde ise okçuluk bir savaş pratiği olmanın ötesinde, spor ve kültürel bir miras olarak değerlendirilmiştir. Bu süreçte zihgirler sade işlevleriyle değil, aynı zamanda sanat değeri taşıyan, süslemeli ve kişisel prestij unsuru olan objeler olarak da üretilmiştir.
Zihgir (Anadolu Ajansı)
Terminoloji ve Tanım
Zihgir, başparmağa takılan ve kirişin çekilmesi ile bırakılmasında kullanılan özel bir yüzük olarak tanımlanır. Batı’daki üç parmak çekiş tekniğinden ayrışan doğulu başparmak çekişi, zihgir sayesinde mümkün hâle gelmiştir. Osmanlıca metinlerde zihgir, zehgir, şast; Arap kaynaklarında küştibân; Farsçada ise engüştvâne terimleriyle karşılık bulur. Bu terminolojik çeşitlilik, farklı kültürlerde yaygın kullanımına işaret etmektedir.
Tarihsel Çerçeve
Zihgir, Türk savaş teknolojisinin ayrılmaz parçası olan kompozit yayla birlikte gelişmiştir. Hunlardan Osmanlılara kadar Türk topluluklarının benimsediği başparmak çekişi, zihgiri zorunlu kılmıştır. Arkeolojik kazılarda zihgire ait doğrudan örnekler sınırlıdır; ancak minyatürlerde, yazılı kaynaklarda ve müze koleksiyonlarında zihgirin kullanımına dair güçlü deliller vardır. Konya Gevale Kalesi’nde bulunan sedef zihgir, Anadolu’daki erken dönem örneklerden biridir. Çin’de M.Ö. 5. binyıla tarihlenen buluntular ise zihgirin Asya’daki en eski kullanım alanlarına işaret etmektedir. Osmanlı döneminde ise zihgirler yalnızca savaş ve avcılıkla değil, aynı zamanda spor ve tören amaçlı okçulukla da ilişkilendirilmiştir.
Zihgir (Anadolu Ajansı)
Yapısal Özellikler
Zihgir üç ana bölümden oluşur: damak (kaş), kulak ve eşik. Damak, kirişin baskısını karşılayan ve başparmağı yaralanmalardan koruyan bölümdür. Kulak, iç yüzeye yerleştirilen deri parçasıdır ve parmağın yüzüğe uyumunu sağlar. Eşik ise kirişin oturduğu kenardır. Zihgirler kişiye özel üretilmiştir; parmak ölçüsü alınarak yüzüğün iç kısmı hazırlanmış, deriler yerleştirilmiş ve cilalanarak kullanıma uygun hâle getirilmiştir. Atış sırasında zihgirin parmağı terk etmesi, okçulukta acemilik göstergesi olarak değerlendirilmiştir. Bu yapı sayesinde zihgir hem koruyucu hem de atışın kontrolünü sağlayan bir araç olmuştur.
Malzeme ve Yapım
Zihgir üretiminde kullanılan malzemeler çeşitlilik göstermektedir. En yaygın kullanılan malzemeler kemik, boynuz ve metal olmakla birlikte, sedef gibi kırılgan malzemelerden yapılmış örnekler de bulunmaktadır. Boynuz, hem sağlamlığı hem de kolay işlenebilirliği nedeniyle öne çıkmıştır. Yapım sürecinde malzeme kesilmiş, parmak ölçüsüne uygun delikler açılmış, iç yüzeyine deri eklenmiş ve yüzey cilalanmıştır. Konya Gevale Kalesi’nde ortaya çıkarılan sedef zihgir, nadir örneklerden biridir. İç çapı 21 mm olan bu zihgir, Osmanlı dönemi zihgirleriyle ölçüsel uyum göstermesi açısından da önemlidir. Bu tür buluntular, zihgir yapımında malzeme çeşitliliğinin genişliğini belgelemektedir.
Zihgir (Anadolu Ajansı)
İşlev ve Kullanım
Zihgir, başparmağa takıldıktan sonra kiriş başparmak boğumuna yerleştirilir. İşaret parmağı kirişin üzerine kapatılarak mandal oluşturulur. Bu teknik, okçunun daha güçlü ve kontrollü bir çekiş yapmasına imkân tanır. Zihgirsiz yapılan atışlarda başparmakta yaralanmalar, deri tahrişleri ve nasır oluşumu görülebilir. Dolayısıyla zihgir, okçunun sağlıklı ve etkili atış yapabilmesi için zorunlu bir ekipmandır. Bunun yanında, Osmanlı döneminde süslemeli zihgirlerin ziynet eşyası ve prestij göstergesi olarak da kullanıldığı bilinmektedir.
Arkeolojik ve Sanatsal Bulgular
Anadolu’daki arkeolojik kazılar, zihgirlerin tarihî varlığına dair bulgular sunmaktadır. Hasankeyf kazılarında bulunan iki okçu yüzüğü, bu alandaki en güncel örnekler arasındadır. Konya Gevale Kalesi’nde ortaya çıkarılan sedef zihgir ise üretim malzemesi bakımından nadir bir buluntudur. Sanat tarihine ait belgeler arasında minyatürler, zihgir kullanımını açık biçimde göstermektedir. Osmanlı minyatür sahnelerinde başparmağa takılı zihgirler, dönemin okçuluk kültürünü belgelemektedir. Topkapı Sarayı koleksiyonunda bulunan kakmalı zihgirler, süslemeleri ve işçilikleriyle dikkat çeker. Bu örnekler, zihgirin hem işlevsel bir savaş aracı hem de sanat eseri niteliği taşıdığını göstermektedir.
Zihgir (Anadolu Ajansı)
Türk Kültüründeki Yeri
Zihgir, savaş ve avcılıktaki işlevinin ötesinde Osmanlı döneminde sportif ve kültürel bir miras hâline gelmiştir. Okçuluk, padişahların desteklediği bir kurum olarak İstanbul’daki ok meydanlarında kurumsallaşmıştır. Bu süreçte zihgir, Osmanlı kültüründe prestij unsuru olarak da önem kazanmıştır. Günümüzde de zihgir geleneği devam etmektedir. Ankara’daki Türk Savaş Silahları Müzesi’nde ziyaretçilere zihgir yapımı ve ok atışı uygulamalı olarak öğretilmektedir. Adana’da boynuz işlemeciliği yapan ustalar, zihgir üretimini gelecek nesillere aktarmaktadır.