ABD başkanı Donald Trump ikinci dönemi için yemin ederken kameralar katılımcılar arasından bir grup isme odaklandı. Genelde politik olarak tarafsız bir tutum sergilemeye çalışan ve hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler tarafında etkili olmaya çalışan teknoloji devleri Trump’ın ikinci yemin töreninde ön sıralarda yer aldılar. Bu görüntü, Silikon Vadisi ile Beyaz Saray arasında kurulacak yeni ve pragmatik ittifaka bir işaretti. Yaklaşık iki hafta önce yayınlanan Yapay Zeka Eylem Planı bu ittifakın somutlaşması adına önemli nüveler içeriyor.
Ayrıca bu tablo, bir önceki Biden yönetiminin yapay zeka politikalarından radikal bir kopuşu simgeliyordu. Biden yapay zeka alanında, “önce güvenlik” ilkesiyle hareket etmiş, 2023 yılında yayınlanan kararname ile geliştiricilere zorunlu güvenlik testleri, denetimler ve şeffaflık şartları getirmişti. Donald Trump göreve geldikten kısa bir süre sonra bu kararnameyi iptal etti ve yerine “Yapay Zekada Amerikan Liderliğinin Önündeki Engellerin Kaldırılması” başlıklı bir kararname yayınladı. Biden döneminde yayınlanan “güvenlik” temalı yapay zeka belgelerine nispetle bu iddialı çıkış Amerika’nın yeni dönemde yapay zeka alanında rekabette belirgin bir şekilde öne geçme isteğini anlatıyordu. Takiben geçen hafta, 2025 Yapay Zeka Eylem Planı da “Yarışı Kazanmak” başlığı ile yayınlandı.
Eylem Planının giriş kısmının ilk paragrafında Amerika’nın “uzay yarışını” kazandığı gibi bu alanda da kazanması gerektiği dillendiriliyor. Bu yaklaşımdan Amerikan politika-yapıcılarının yapay zeka teknolojilerini bir mücadele alanı olarak görmeye devam ettiklerini anlıyoruz. Ancak bu alanda belirledikleri öne geçme stratejisi sadece devlet organlarının inisiyatifleri ve aksiyonları ile değil yukarıda bahsettiğimiz devlet ve şirketlerin ittifakı ile gerçekleşmesi öngörülüyor. 2025 Yapay Zeka Eylem Planı, ABD hükümeti ile ülkenin teknoloji devleri arasında derin ve simbiyotik bir ortaklığın bir göstergesi olarak okunabilir. Bu yazıda odaklandığımız Elon Musk, Sam Altman ve Jensen Huang gibi figürler, bu eylem planının yalnızca faydalanmakla kalmayıp, aynı zamanda tasarımcısı, formüle edeni ve uygulayıcısı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Belgenin belirlediği amaç başta Çin olmak üzere küresel ölçekte yapay zeka inovasyonu, altyapısı ve ihracatı alanlarında belirgin bir şekilde öne geçmek olarak özetlenebilir. Hedefe ulaşmak -yarışı kazanmak- için belirlenen yol ise uluslararası arenada Amerikan yapay zeka teknolojilerini bir paket halinde tüm dünyada erişilebilir hale getirmek. Bunun için Amerikan yapay zeka ekosisteminin hızlı bir şekilde genişlemesini sağlanması gerekli görülüyor. Teknoloji şirketlerine altyapı ve inovasyon çalışmalarını kolaylıkla ortaya koyabilmeleri için önlerindeki bürokratik süreçleri hızlandırmak ve bu alandaki regülasyonları yeniden düzenleyerek hafifletmek planın genel çerçevesini oluşturuyor.
DOGE, Grok ve Tasarruf
Eylem Planı, yapay zeka inovasyonunun hızlandırılması, Amerikan yapay zeka altyapısının inşaası ve uluslararası alanda yapay zeka güvenliği ve diplomasisinde liderlik üzerine üç ana kısımdan oluşuyor. İlk bölümde devlet içi kullanımlarda açık kaynaklı veya denetlenebilir modellerin tercihinin teşvik edileceği belirtiliyor. Trump’ın ikinci döneminin başından itibaren açık-kaynaklı yapay zeka modellerinin öne çıkmaya başladığı biliniyor. Öte taraftan xAI’ın Grok-1.5 modelini NIST (Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü) siciline Eylem Planına uygun olarak kaydettirmesi ve halihazırda ön anlaşması yapılmış 200 milyon dolarlık “Hükümet İçin Grok” (Grok for Gov) projesi için bu modelin esas alınması arada sıkı bir iletişimin var olduğunu ortaya koyuyor. DOGE (Hükümet Verimliliği Bakanlığı) söylemi ile birlikte devlet harcamalarının kısılması gerekliliğini sürekli gündemde tutan Musk’ın şirketlerinin devletten bu denli büyüklükte bir kontrat alması oldukça manidar.
Her ne kadar başkan Trump ile Musk’ın yolları geçtiğimiz aylarda ayrılmış olsa da, Eylem Planının muhtelif yerlerinde Musk’ın yaklaşımının benimsendiğini görmek mümkün. İlk bölümde ifade özgürlüğüne yapılan vurgu Musk’ın söylemleri ve Grok’un performansıyla uyumlu görünüyor. Eylem Planında yine ilk kısımda geçen yapay zekada “ideolojik yanlılığın” ortadan kaldırılması, tarafsız dil modellerinin ön plana çıkarılması ve “Amerikan değerlerinin” ön plana alınması benzeri ifadeler ise hem sabık rejimin ‘woke ideolojisine’ karşı bir savaş hem de Çin’e karşı verilen mücadelenin etik ve kültürel ayağını teşkil ediyor. Woke ideolojinin yapay zekadan silinmesi iç cepheye hitap eden ve Trump yönetiminin bir süredir teknoloji şirketlerine baskı yaptığı bir husus. Musk her ne kadar yönetimle ters düşmüş olsa da fikirleri iktidarda görünüyor. Kendi yapay zeka şirketinin de yeni regülasyon atmosferinde avantajlı bir konumda olacağı anlaşılıyor.
Bürokratsız Evrenlere Yolculuk: Stargate
Ocak ayında Trump, OpenAI CEO’su Sam Altman, Oracle CEO’su Larry Ellison ve SoftBank CEO’su Masayoshi Son ile birlikte Stargate projesini duyurdu. Bu tür duyurular hem Trump hem de özel sektör oyuncuları için bir kazan kazan olarak görülüyor. Zira bu tür adımlar Trump'ın gözünde kendi "iş bitirici" (deal-maker) imajını pekiştirirken, adı geçen şirketler için ise bürokratik engelleri aşma kolaylığı ve işleyişin hızlanması anlamına geliyor.
OpenAI, Microsoft, Oracle ve SoftBank işbirliğiyle hayata geçirilmesi planlanan 500 milyar dolarlık bu devasa girişim, yapay zeka projelerini destekleyecek bir veri merkezi ağı kurmayı hedefliyor. Eylem Planının “Amerikan Yapay Zeka Altyapısını İnşa Etmek” başlıklı ikinci bölümü, Stargate gibi projelere uygun yasal zemin hazırlıyor ve bürokratik süreçlerinin kolaylaştırılması adına çevre düzenlemelerinin gevşetilmesine olanak tanıyor. Örneğin, belgede Temiz Hava, Temiz Su, Milli Çevre Politikları yasaları benzeri yasaların esnetilmesi ve veri merkezlerine özel istisna maddelerinin oluşturulması öngörülüyor. Belgede tanınması planlanan bu imtiyazlar hem güvenliğin garantisi hem de iç ekonomik hareketliliğe katkı sağlayacak yatırımların önünü açmak olarak görülüyor.
Öte taraftan bu agresif büyüme politikaları, bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Bilindiği üzere veri merkezleri ciddi bir enerji ihtiyacıyla geliyor. Örneğin; standart bir yapay zeka veri merkezi yaklaşık 100.000 evin tükettiği kadar elektrik harcıyor. Uluslararası Enerji Ajansının öngörüsüne göre, 2030’a gelindiğinde veri merkezleri tek başına Japonya’nın tamamı kadar elektrik tüketecek seviyeye gelecek. Bu durum, ileride ciddi çevresel maliyetlerle karşılaşılacağını ortaya koyuyor.
Çip Savaşında Yeni Strateji
Eylem Planındaki önemli hususlardan biri de yapay zeka geliştirmede en büyük darboğazlardan GPU meselesi. Halihazırda, Nvidia ve şirketin CEO’su Jensen Huang’ın, ABD’nin yarı iletken çiplerin satış politikasını şekillendirmekte kilit bir rol oynadığı biliniyor. Trump yönetiminin, Nvidia’nın H20 model yapay zeka çiplerinin Çin’e ihracat yasağını kaldırmasının, Huang’ın yoğun lobi faaliyetlerinin ve Başkan ile kişisel görüşmesinin bir sonucu olduğu haberlere yansımıştı.
Eylem Planı, bu konuda Çin’e satışları devam etmesini isterken öte yandan “ihracat kontrollerini güçlendirmeyi” ve mevcut kurallardaki boşlukları kapatmayı hedefliyor.Ticaret Bakanı Howard Lutnick’in şu sözleri bu noktada Amerika’nın tutumunu özetler nitelikte:
“Amacımız, Çin’e yeterince ürün satıp geliştiricilerini Amerikan teknoloji ekosistemine bağımlı hale getirmek ve Çin’in geliştirebileceklerinin daima bir adım önünde olmak.”【1】
Bu şekilde hem Nvidia GPU satmaya devam ederek büyüyecek hem de son teknoloji ürünlerini sadece iç pazarda satarak, en azından Çin’e ihraç etmeyerek, Amerika’nın yapay zeka teknolojileri alanındaki liderliğini garanti altına alması hedefleniyor. Bu tutum Nvdia için karlı görünse de Trump’ın H20’lerin satışı için verdiği izin Cumhuriyetçiler arasında da tartışmalara yol açtı. Geçtiğimiz günlerde 20 ulusal güvenlik uzmanından oluşan bir grup bu kararı stratejik bir hata olarak değerlendirdikleri bir uyarı mektubu kaleme aldı. Uzmanlar, bu çiplerin sivil ve askeri alanda Çin’in yapay zeka kapasitesini geliştirmek için kritik olduğunu ve bu kararın sadece ticari bir konu değil aynı zamanda bir ulusal güvenlik meselesi olduğunu dile getiriyorlar.
Yeni Ortaklar, Yeni Maceralar
Amerika’nın 2025 Yapay Zeka Eylem Planı rekabetçi bir tutumun tezahürü olarak görülebilir. Elbette bu planı yalnızca Elon Musk, Sam Altman ve Jensen Huang gibi figürlerin kişisel çıkarları ve lobi faaliyetleri üzerinden okumak, resmin bütününü gözden kaçırmak olur. Ancak, bu üç ismin ve temsil ettikleri dev şirketlerin, planın ruhunu şekillendiren, hedeflerini belirleyen ve uygulayıcısı konumunda olan ana aktörler olduğu da yadsınamaz bir gerçek.
Bu yeni dönem, Silikon Vadisi ile Beyaz Saray arasındaki sınırların giderek belirsizleştiği, ulusal stratejinin teknoloji devlerinin ticari hedefleriyle iç içe geçtiği simbiyotik bir ittifakı işaret etmekte. Sonuçlarının ne olacağını zaman gösterecek olsa da, bu agresif ve özel sektör odaklı yaklaşımın yalnızca ABD-Çin teknoloji yarışını kızıştırmakla kalmayıp, aynı zamanda yapay zekanın geleceğini de derinden etkileyeceği açık.
Yazar: Emirhan Kartal.