logologo

1927 Nüfus Sayımı

Genel Kültür+2 Daha
fav gif
Kaydet
viki star outline
ChatGPT Image 24 May 2025 23_17_46.png
1927 Nüfus Sayımı
Tarih
28 Ekim 1927
Kanun No
893 (2 Haziran 1926)
Amaç
Nüfusun nicelik ve niteliğini tespit etmekulus-devlet inşasını desteklemekmodernleşme ve devletçi politikalar için veri sağlamak
Arka Plan
Osmanlı’da eksik sayımlarsavaşların demografik etkileriLozan Antlaşması ve mübadeleCumhuriyetin modernleşme hedefleri
Süreç
İstatistik Umum Müdürlüğünün kurulması (1926)deneme sayımlarının ve bina numaralandırmalarının yapılmasımemur eğitimihalkın bilgilendirilmesi
Etkiler
Ulusal moralin yükselmesietnik homojenlik vurgusuplanlamacı ekonomi için zeminuluslararası tanınırlık
Nüfus
Toplam 13.648.270 kişi

1927 Nüfus Sayımı, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde 28 Ekim 1927 tarihinde gerçekleştirilen ilk genel nüfus sayımıdır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde düzenli ve kapsamlı bir nüfus sayımı yapılamamış, mevcut sayımlar genellikle vergi toplama ve asker toplama amaçlı olup kadınlar ve belirli kesimler dışarıda bırakılmıştır. Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, yeni rejimin insan kaynaklarını değerlendirmesi, modernleşme sürecini desteklemesi ve ulus-devlet inşasını güçlendirmesi için nüfusun nicelik ve niteliğini bilmek kritik bir ihtiyaç olmuştur. Bu bağlamda, 1927 Nüfus Sayımı, hem modern bir devletin gerekliliklerini yerine getirme hem de nüfus büyüklüğüne dayalı ulusal gücü uluslararası arenada gösterme amacı taşımıştır.


Sayım, İstatistik Umum Müdürlüğünün kurulmasıyla (1926) profesyonel bir zemine oturtulmuş, Belçikalı istatistikçi Camille Jackquart’ın liderliğinde uluslararası standartlara uygun olarak yürütülmüştür. Toplam 13.648.270 kişi olarak tespit edilen nüfus, beklenenden yüksek çıkarak ulusal moral ve güveni artırmış, Türk nüfusunun homojenliği ve büyüklüğü, dönemin ulus-devlet politikalarıyla uyumlu bir şekilde vurgulanmıştır.


Sayımda bina ve yerleşim bilgileri de kaydedilerek savaş sonrası nüfus hareketlerinin etkileri ortaya konmuştur. Basın, sayımın hazırlık, yürütme ve sonuçlarının halka duyurulmasında önemli bir rol oynamış, sayımı bir “vatani görev” ve modernleşme göstergesi olarak sunmuştur. Sayım, Cumhuriyetin devrimci dönüşümlerinin bir parçası olarak, devletçi politikalar ve planlamacı ekonomi için zemin hazırlamış, nüfus artışına yönelik politikaların temelini oluşturmuştur.

Tarihsel Arka Plan

Osmanlı İmparatorluğu’nda nüfus sayımları, modern anlamda kapsamlı ve düzenli bir şekilde yapılamamıştır. İlk önemli sayım, III. Selim döneminde (1831) yeni ordu için asker ve vergi toplama amacıyla gerçekleştirilmiş ancak kadınlar ve belirli kesimler dışarıda bırakılmıştır. 1844, 1866, 1885 ve 1905 sayımları da benzer amaçlarla yapılmış ancak tüm coğrafyayı ve nüfusu kapsayacak standartlardan yoksun kalmıştır. 1836’da Umur-ı Mülkiye Nezareti’nin (sonradan Dâhiliye Nezareti) kurulması, 1870 tarihli Vilayet Nizamnamesi ve 1876 Kanun-i Esasi’nin 8. maddesi, nüfus kayıtlarının anayasal bir temele oturmasını sağlamış; 1884’te Nüfus-ı Umumiye Müdüriyetinin kurulmasıyla ilk nüfus tezkereleri dağıtılmıştır. 1905’te yapılan genel nüfus yazımı, ilk kütüklerin düzenlenmesine olanak tanımış ancak modern standartlara ulaşamamıştır. 1914 Nüfus Kanunu ve tüzüğü, nüfus idarelerinin görevlerini düzenlemiş ancak savaşlar nedeniyle bu çalışmalar kesintiye uğramıştır.


Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla (1923), nüfusun bilinmezliği, savaşların demografik etkileri ve Lozan Antlaşması’yla (1923) gerçekleşen Türk-Rum nüfus mübadelesi, kapsamlı bir sayım ihtiyacını acil hâle getirmiştir. Mübadele, etnik ve dinî homojenleşmeyi hızlandırmış, yeni rejimin nüfus yapısını anlaması gerekliliğini artırmıştır. 1922’de saltanatın, 1924’te hilafetin kaldırılması, 1925’te Takrir-i Sükun Kanunu ve İstiklal Mahkemeleri, muhalefeti susturarak devrimlerin önünü açmıştır. 1927 yılı Nutuk’un okunduğu ve Cumhuriyet Halk Fırkası'nın 2. Kongresi’nin yapıldığı bir olgunlaşma yılı olmuştur. Bu bağlamda, 1927 nüfus sayımı, modernleşme ve ulus-devlet inşasının bir parçası olarak planlanmıştır.

Sayımın Hazırlık Süreci

1927 Nüfus Sayımı’nın hazırlıkları, 1926’da İstatistik Umum Müdürlüğü’nün kurulmasıyla başlamıştır. Uluslararası İstatistik Enstitüsü üyesi Belçikalı istatistikçi Camille Jackquart’ın müdür olarak atanması, sayımın bilimsel ve modern standartlara uygunluğunu güçlendirmiştir. 2 Haziran 1926 tarihli ve 893 sayılı kanun, 1927’de genel bir nüfus sayımı yapılmasını emretmiş, aynı kanunun 2. maddesi İçişleri Bakanlığı’na 1926’da deneme sayımları için yetki vermiştir. Hazırlık süreci bir yıl sürmüş, ülkenin farklı bölgelerindeki iklim, ulaşım ve idari koşulları değerlendirmek için İstatistik Umum Müdürlüğü yöneticileri inceleme gezileri düzenlemiştir. Bu geziler, şu sorunları ortaya çıkarmıştır:

  1. Mevcut nüfus bilgilerinin yetersizliği.
  2. Yazım memurluğu için yeterli okur-yazar personel eksikliği.
  3. Yerleşim yerleri arasındaki uzaklık ve ulaşım güçlükleri.
  4. Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki nüfus hareketliliği.
  5. Mevsimlik iç göçlerin yaygınlığı.


Bu sorunlara çözüm bulmak için beş deneme sayımı yapılmıştır:

  • 1 Aralık 1926: Sivas
  • 14 Ocak 1927: Ankara
  • 29 Şubat 1927: Mersin
  • 12 Nisan 1927: Tekirdağ
  • 22 Nisan 1927: Ödemiş ve bazı köyler


Deneme sayımları, yazım yöntemlerini test etmiş, özellikle göçebe nüfusun sayımı için özel düzenlemeler gerektirmiştir. Göçebe nüfusun yazımı, Diyarbakır’da vali ve askerî amirin başkanlığındaki bir komisyona bırakılmış, bu komisyon temsilci beyanlarına dayanarak kadın ve erkek sayılarını tespit etmiştir. Hazırlık sürecinde binalar numaralandırılmış, yazım yerleri belirlenmiş, memurlar eğitilmiş, halk bilgilendirilmiş ve yazım çizelgeleri hazırlanmıştır. Sayım yerleri sekiz bölgeye ayrılmıştır:

  1. Karadeniz sahil vilayetleri
  2. Marmara ve Adalar Denizi sahil vilayetleri
  3. Akdeniz sahil vilayetleri
  4. Avrupa Türkiye’si
  5. Batı vilayetleri (sahiller hariç)
  6. Merkezi Anadolu vilayetleri
  7. Güneydoğu Anadolu vilayetleri
  8. Doğu Anadolu vilayetleri

Sayımın Yürütülmesi

1927 nüfus sayımı, 28 Ekim 1927 Cuma günü sabah 08:00’de başlamış, akşam top atışıyla sona ermiştir. Sayım süresince sokağa çıkma yasağı uygulanmış ve halk, gereksinimlerini önceden karşılamaları konusunda uyarılmıştır. Sayımda 52.276 memur görev almış ve memurlara yalnızca yol parası ödenmiştir. Sayım memurları genellikle yerel halktan seçilmiş, böylece dil ve iletişim sorunları en aza indirilmiştir. Sayım cetvelleri ve sorular basında yayınlanmış, memurların görevleri detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Halk, sayıma katılım konusunda teşvik edilmiş, sayım dışında kalanların cezalandırılacağı belirtilmiş ancak daha önce nüfus kaydı olmayanlara ceza uygulanmayacağı vurgulanmıştır.


Sayım, özellikle Ankara ve İstanbul’da yoğun bir ilgiyle takip edilmiştir. Ankara’nın başkent olarak büyüklüğü, İstanbul’un ise çok kültürlü yapısının dönüşümü merak konusu olmuştur. Akşam gazetesi, İstanbul nüfusunu tahmin için yarışma düzenlemiş, İzmir’de Jackquart’ın konuşmaları yerel basında geniş yankı bulmuştur.


Necmettin Sadak gibi yazarlar, sayımın Türk milletinin medeni idareye layıklığını gösterecek bir “imtihan” olduğunu vurgulamıştır. Sayım günü, Cumhuriyet Bayramı ile birleşerek “çifte bayram” atmosferi oluşturulmuş, gazeteler sayımın başarıyla tamamlandığını, halkın ve memurların özverili bir şekilde çalıştığını bildirmiştir.

Sayımın Sonuçları ve Değerlendirilmesi

Sayım sonuçları, 4 Kasım 1927’de Camille Jackquart tarafından Anadolu Ajansı'na verilen basın açıklamasıyla duyurulmuş ve toplam nüfus yaklaşık 14 milyon olarak açıklanmıştır. Kesin sonuçlar 1929’da yayınlanmış, toplam nüfus 13.648.270 olarak belirlenmiştir:


  • Avrupa Türkiye’si: 1.040.669 kişi, 23.925 km²
  • Asya Türkiye’si: 12.607.601 kişi, 738.761 km²
  • Toplam: 13.648.270 kişi, 762.736 km² (bataklıklar ve göller hariç)


Nüfusun %51,91’inin kadın olması, savaşlardaki erkek kayıplarına bağlanmıştır. Bu durum bazı yazılarda espri konusu olmuştur. Türk tabiiyetindekilerin oranı %96,77, diğer tabiiyetler %3,23’tür. Anadili Türkçe olanlar 11.778.810 kişi (%86,3), diğer diller 1.851.678 kişi (%13,7) olarak kaydedilmiştir (Kürtçe 1.184.446 kişi). Sayım, 14 başlık altında değerlendirilmiştir:

  1. Bölgelere göre nüfus dağılımı
  2. Kilometrekare ve nüfus yoğunluğu
  3. Bölgelere göre nüfus, yüzölçümü, yoğunluk ve mevki adedi
  4. Mesken ve diğer binalar
  5. 100 eve düşen nüfus
  6. 10.000’den fazla nüfuslu şehirler
  7. 1000 erkek nüfusa karşılık kadın sayısı
  8. Medeni hâl dağılımı
  9. Yaş dağılımı
  10. 7 yaş üstü okuma-yazma oranı
  11. 12 yaş üstü okuma-yazma oranı
  12. Meslek ve yaş dağılımı
  13. Malul nüfus dağılımı
  14. Din ve ana dil dağılımı


Sonuçlar, beklenenden yüksek çıkarak ulusal morali güçlendirmiştir. Yunus Nadi, nüfusun 14 milyona yaklaşmasını “düğün ve bayram” olarak nitelendirmiş, Falih Rıfkı, Türk nüfusunun 12 milyonu aştığını ve Balkan ülkelerinin toplam nüfusuna denk olduğunu vurgulamıştır. Sayım, Türkiye’nin etnik homojenliğini ve gücünü uluslararası arenada kanıtlamış, nüfus artışına yönelik politikalar için zemin oluşturmuştur.

Basının Rolü

Basın, 1927 Nüfus Sayımı’nın hazırlık, yürütme ve sonuçlarının halka duyurulmasında kritik bir rol oynamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında okuryazarlık oranının düşük olmasına rağmen, gazete ve dergiler toplumu bilgilendirme ve yönlendirme aracı olarak etkili olmuştur. Hayat Mecmuası, Terbiye Mecmuası, Şehr-emaneti Mecmuası, Akşam, Cumhuriyet, Hakimiyet-i Milliye, İkdam ve Milliyet gibi yayınlar, 1923-1928 yılları arasında sayımla ilgili yazılar yayımlamıştır. Osmanlıca yazılar Türkçeye çevrilmiş, özellikle 1927’deki makaleler detaylı incelenmiştir.


Basın, nüfus sayımını modernleşme ve ulus-devlet inşasının bir göstergesi olarak sunmuş, Osmanlı sayımlarının eksikliklerini vurgulayarak 1927 Sayımı’nın bilimsel üstünlüğünü öne çıkarmıştır. İsmet İnönü’nün “Ne bir eksik, ne bir fazla” sloganı, basın tarafından yaygınlaştırılmıştır. Sayım öncesi yazılar, halkın kaygılarını (vergi veya askerlik korkusu) gidermiş, sayımın halka hizmet için yapıldığını vurgulamıştır. Necmettin Sadak, sayımı demokrasinin bir gereği olarak tanımlamış, Ahmet Ağaoğlu, göçebe zihniyetten devlet zihniyetine geçişin simgesi olduğunu belirtmiştir. Sayım günü, sokağa çıkma yasağı ve memurların görevleri detaylı bir şekilde duyurulmuş, sayım sonrası sonuçlar coşkuyla karşılanmıştır. Basın, Türk nüfusunun homojenliğini ve büyüklüğünü Balkan ülkeleriyle karşılaştırarak ulusal gururu pekiştirmiştir.

Sayımın Ulus-Devlet İnşasındaki Yeri

1927 Nüfus Sayımı, Türkiye’nin ulus-devlet inşası sürecinde stratejik bir araç olmuştur. Osmanlı’dan devralınan çok uluslu yapı, Cumhuriyet ile birlikte Batı modeline uygun bir ulus-devlete dönüşmüştür. Sayım, etnik ve dinî homojenleşmeyi ölçerek Türk kimliğini güçlendirmiş, mübadele sonrası nüfus yapısını netleştirmiştir. Din, anadil ve tabiiyet sorularıyla, nüfusun “biz” (Müslüman/Türk) ve “öteki” (gayrimüslim/diğer) olarak ayrılması, ulusal kimlik inşasını desteklemiştir.


Sayım, devletçi ekonomi politikalarının ve planlamacılığın temelini oluşturmuştur. 1934’teki Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’na zemin hazırlamıştır. Bina cetvelleriyle yerleşim ve konut verileri toplanarak savaş sonrası demografik değişimlerin etkileri belgelenmiştir. Eğitim kurumları, sayım memuru olarak öğretmen ve öğrencilerin katılımıyla sürece dahil olmuş, okullarda sayımın önemine dair dersler verilmiştir. Sayım, uluslararası alanda Türkiye’nin modern bir devlet olarak tanınmasını sağlamış, pozitif bilim ve istatistikle Batı ile paralel bir çizgide olduğunu göstermiştir.

Kaynakça

Şimşek, Oktay. “1927 Nüfus Sayımı.” Atatürk Ansiklopedisi. Erişim Tarihi: 24 Mayıs 2025. https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/detay/170/1927-N%C3%BCfus-Say%C4%B1m%C4%B1.


Tamer, Aytül ve Alanur Çavlıng Bozbeyoğlu. “1927 Nüfus Sayımının Türkiye’de Ulus Devlet İnşasındaki Yeri: Basında Yansımalar.” Sayı, Sayı: 5, 2006. Erişim Tarihi: 24 Mayıs 2025. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/213581.



Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarYunus Emre Sağlam24 Mayıs 2025 15:20
KÜRE'ye Sor