II. Karabağ Savaşı (2020): Tarihi, Hukuki ve Uluslararası Boyutlarıyla
II. Karabağ Savaşı, 27 Eylül – 10 Kasım 2020 tarihleri arasında Azerbaycan ile Ermenistan arasında gerçekleşmiş, Güney Kafkasya’nın jeopolitik dengesini değiştiren ve bölgesel güçlerin konumunu yeniden şekillendiren 44 günlük silahlı bir çatışmadır. Birinci Karabağ Savaşı'ndan sonra Ermenistan işgali altında kalan Dağlık Karabağ ve çevresindeki Azerbaycan toprakları, bu savaşla büyük ölçüde kurtarılmıştır. Bu mücadele, sadece askeri ve siyasi yönleriyle değil, aynı zamanda uluslararası hukuk, insan hakları, bölgesel güvenlik ve uluslararası ilişkiler açısından da önemlidir.
Tarihî Arka Plan
Karabağ bölgesi tarihsel olarak Azerbaycan’a ait olmasına rağmen, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Ermenistan’ın bölge üzerindeki hak iddiaları ve askeri müdahaleleriyle başlayan kriz, 1992–1994 yılları arasında gerçekleşen I. Karabağ Savaşı ile Ermenistan lehine sonuçlanmıştır. Bu savaş sonrasında Dağlık Karabağ ve çevresindeki 7 Azerbaycan ili işgal edilmiştir. İşgal, BM Güvenlik Konseyi tarafından yayımlanan 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararlarla kınanmış; fakat bu kararlar yıllarca uygulanmamıştır.
II. Karabağ Savaşı'nın Seyri
27 Eylül 2020 sabahı, Ermenistan Silahlı Kuvvetleri, Azerbaycan'ın cephe hattındaki askeri mevzilerine ve sivil yerleşim yerlerine saldırmış; Azerbaycan ise buna karşılık olarak “Demir Yumruk” adlı askeri operasyonu başlatmıştır. Savaşın ilk günlerinde Azerbaycan ordusu 6 köyü ve bazı stratejik tepeleri işgalden kurtarmıştır.
Savaş boyunca Azerbaycan;
- 5 şehir,
- 4 kasaba,
- 286 köyü işgalden kurtarmıştır.
8 Kasım 2020 tarihinde, sembolik ve stratejik öneme sahip Şuşa şehrinin kurtarılması, savaşın seyrini değiştirmiştir. 10 Kasım 2020 tarihinde Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya arasında imzalanan üçlü bildiri ile savaş sona ermiş; Ermenistan, Ağdam, Kelbecer ve Laçın’dan çekilmeyi kabul etmiştir.
Türkiye’nin Rolü
Siyasi ve Diplomatik Destek
Türkiye, savaşın başından itibaren Azerbaycan’a güçlü siyasi destek vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü koruma hakkına sahip olduğunu uluslararası platformlarda defalarca dile getirmiştir.
Askeri Destek
Türkiye ile Azerbaycan arasında 2010 yılında imzalanan "Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması" çerçevesinde, Azerbaycan’a;
- Askerî eğitim,
- Tatbikat desteği,
- Silahlı insansız hava araçları (SİHA) gibi modern savunma sistemlerinin temini sağlanmıştır.
Türkiye'nin bu desteği, Azerbaycan’ın açık rızası ve iş birliği çerçevesinde gerçekleştiği için uluslararası hukuka aykırı değildir.
Uluslararası Hukuk Açısından Değerlendirme
Meşru Müdafaa Hakkı
Azerbaycan’ın, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. maddesi uyarınca meşru müdafaa hakkını kullandığı belirtilmiştir. Çünkü Ermenistan, sadece askeri hedefleri değil, Gence ve Berde gibi şehirlerdeki sivil yerleşimleri de doğrudan hedef alarak savaş suçu işlemiştir.
Savaş Suçları ve İnsan Hakları
- Ermenistan’ın sivillere yönelik saldırıları Cenevre Sözleşmeleri ve Roma Statüsü kapsamında savaş suçu ve insanlığa karşı suç kapsamına girmektedir.
- Özellikle Hocalı Katliamı (1992) ve 2020’deki saldırılar, uluslararası toplum nezdinde Ermenistan’ın askeri faaliyetlerinin hukuki meşruiyetini sorgulatmıştır.
Türkiye'nin Konumu
Türkiye’nin savaşa doğrudan müdahil olmadan, Azerbaycan’ın egemenlik hakları çerçevesinde verdiği destek, savaş sırasında ve sonrasında da uluslararası toplum tarafından genel olarak meşru ve dengeli görülmüştür. Türkiye ayrıca, ateşkesten sonra Rusya ile birlikte kurulan Ortak Gözlem Merkezi vasıtasıyla bölgedeki barışı gözetleyen aktörlerden biri olmuştur.
II. Karabağ Savaşı, yalnızca bir toprak kurtarma harekâtı değil; aynı zamanda uluslararası hukuk, jeopolitik denge, askeri strateji ve diplomatik başarıların iç içe geçtiği çok boyutlu bir mücadele olmuştur. Azerbaycan, uluslararası hukuka uygun biçimde egemenliğini tesis etmiş; Türkiye ise bu süreçte stratejik müttefik olarak etkin rol oynamıştır. Savaş sonrası süreçte, bölgedeki kalıcı barışın sağlanması, hem Azerbaycan’ın yeniden inşa süreci hem de Ermenistan’ın yapıcı tutumuna bağlıdır.

