Ağa Han Mimarlık Ödülleri, 1977 yılında Aga Khan IV tarafından başlatılan ve üç yılda bir verilen uluslararası bir ödüldür. Ödül, Müslümanların yaşadığı bölgelerde mimarlık, şehircilik, koruma ve peyzaj alanlarında toplumsal, kültürel ve çevresel bağlamları dikkate alan projeleri değerlendirmeyi amaçlar. Estetik başarıların yanı sıra, yerel malzeme kullanımı, sürdürülebilirlik, kullanıcı ihtiyaçlarına uygunluk ve kültürel süreklilik gibi ölçütler esas alınır. Ağa Han Trust for Culture tarafından yürütülen program, seçilen projeleri belgeler, değerlendirir ve kamuoyuyla paylaşır.
Tarihî Arka Plan
Ağa Han Mimarlık Ödülleri, modern mimari ile geleneksel İslam estetiğini buluşturma amacıyla ortaya çıkmıştır. 1980 yılında düzenlenen ilk ödül töreninden bu yana, program İslam coğrafyasındaki kültürel mirasın korunması, yerel mimarlık pratiklerinin desteklenmesi ve çağdaş tasarım ilkeleriyle uyumlu projelerin teşvik edilmesi yönünde ilerlemiştir. İsviçre’nin Cenevre kentinde bulunan Ağa Han Kültür Vakfı’nın koordinasyonunda yürütülen süreç, mimarlığı toplumsal bir dönüşüm aracı olarak konumlandırır.
Zaman içinde programın kapsamı genişlemiş; kentsel planlama, kırsal kalkınma, afet sonrası yeniden yapılanma ve eğitim yapıları gibi çeşitli alanlarda da ödüller verilmiştir. 2000’li yıllardan itibaren toplumsal etki, yerel katılım ve çevresel sürdürülebilirlik kavramları ödül değerlendirmesinde daha merkezi bir rol oynamaya başlamıştır.
Değerlendirme Süreci ve Jüri Yapısı
Ağa Han Mimarlık Ödülleri, mimarlık alanında nadir görülen ayrıntılı ve çok katmanlı bir değerlendirme süreciyle öne çıkar. Aday projeler yalnızca görseller ve belgeler üzerinden değil, aynı zamanda yerinde ziyaretlerle ve kullanıcılarla yapılan görüşmeler aracılığıyla kapsamlı biçimde incelenir. Bu süreçte projelerin fiziksel, toplumsal, kültürel ve çevresel etkileri bir bütün olarak değerlendirilir.
Her ödül döneminde bağımsız olarak oluşturulan master jüri, farklı ülkelerden mimarlar, akademisyenler, şehir plancıları ve kültür insanlarından oluşur. Jüri, ödülün etik ve tematik çerçevesini belirleyerek kazanan projeleri seçer. Değerlendirme sürecine katkı sunan Teknik İnceleme Komiteleri ise başvuran projeleri sahada analiz eder; teknik yeterlilik, kullanıcı deneyimi, sürdürülebilirlik ve yerel bağlam gibi kriterler üzerinden detaylı raporlar hazırlar.
Ödül yalnızca İslam ülkeleriyle sınırlı değildir. Müslüman nüfusun anlamlı bir varlık gösterdiği her coğrafyadan projeler aday olabilmektedir. Bu nedenle Çin, Hindistan, Filipinler, Portekiz gibi Müslüman azınlıkların bulunduğu ülkelerdeki yapılar da ödül kazanmıştır.
Öne Çıkan Projeler
Aga Han Mimarlık Ödülü kapsamında ödüle layık görülen projeler, yalnızca teknik ve estetik başarılarıyla değil, aynı zamanda kullanıcı deneyimi, yerel bağlamla kurdukları ilişki ve toplumsal etkileriyle öne çıkar. Bu ödül, yapıların fiziksel niteliğinin ötesinde, kültürel süreklilik, çevresel duyarlılık ve sosyal kapsayıcılık gibi değerlere katkı sunan örnekleri teşvik etmektedir.
2007 yılında Bangladeş’in Rudrapur kentinde inşa edilen METI Handmade School, yerel malzemelerin yaratıcı kullanımı ve inşa sürecine topluluk katılımını içermesi bakımından dikkat çekmiştir. Ahşap ve sıkıştırılmış toprak gibi doğal unsurların çağdaş tasarımla harmanlandığı yapı, sürdürülebilirlik ilkesini estetikle birleştirmiş; aynı zamanda öğrenciler ve köylüler için nitelikli bir öğrenim ortamı sunmuştur. Proje, geleneksel yapı tekniklerinin modern mimarlık pratiğine entegrasyonu açısından özgün bir örnek teşkil eder.
2010 yılında Diyarbakır Ulu Cami Restorasyonu, Aga Han Mimarlık Ödülü’ne aday gösterilmiş ancak ödül kazanan projeler arasında yer almamıştır. Seçici kurul tarafından övgüye değer bulunmuştur.
Ulu Cami Restorasyonu, yalnızca bir tarihî yapının ihyası değil, aynı zamanda kamusal alanların yeniden işlevlendirilmesi açısından da önem taşır. Restorasyon süreci, yapının tarihsel katmanlarını koruyarak toplumun dinî ve kültürel yaşamıyla yeniden bütünleşmesini sağlamış; özellikle yerel halkın ibadet ve sosyal etkinlik alanı olarak camiyi aktif biçimde kullanmasını mümkün kılmıştır.
2022 yılında İran’ın başkenti Tahran’da eski bir bira fabrikasının dönüştürülmesiyle oluşturulan Argo Contemporary Art Museum and Cultural Centre, endüstriyel mirasın çağdaş sanata ev sahipliği yapan bir mekâna dönüşümünü temsil eder.
Aynı yıl, Bangladeş’te Rohingya mültecileri için inşa edilen Topluluk Alanları (Community Spaces in Cox’s Bazar) projesi, zorlayıcı insani koşullarda geçici barınaklar ve kamusal alanlar yaratılmasıyla mimarlığın sosyal işlevine odaklanır. Bu yapılar, yerel malzemeler ve katılımcı tasarım süreçleriyle inşa edilerek hem pratik ihtiyaçlara hem de kültürel beklentilere yanıt vermiştir.