İnsanın en temel varlık amacı, kendisini yoktan var eden Rabbi’ni tanımaktır. Bu tanıma süreci yalnızca bilgi edinmekten ibaret değil; akıl, kalp ve vicdanın birlikte yol aldığı bir marifet yolculuğudur. Bu yolculukta insana en büyük ipuçlarını sunan varlık, içinde yaşadığı kâinatın kendisidir. Çünkü kâinat, anlam ve maksatla örülmüş, her bir varlığı ilahî isim ve sıfatlara ayna olacak şekilde dizayn edilmiş büyük bir kitap gibidir.
Kâinat Kitabının Yazılış Amacı
Her kemal ve cemal sahibi, sahip olduğu mükemmelliği ve güzelliği göstermek ister. Kâinat da mutlak kemal ve cemal sahibi olan bir Zat’ın varlığını bildiren bir sergidir. Sanatkâr eserini sergiler, çünkü eser onun kimliğini gösterir. Kâinat da bu yönüyle yalnızca yaratılmış bir sistem değil, aynı zamanda Yaratan’ın zatını, isimlerini, sıfatlarını tanıtan bir ilan sahasıdır. Bu bakışla, kâinata bakan her insan, onun arkasındaki iradeyi, kudreti ve hikmeti fark etmeye davetlidir.
Kâinat Sarayı ve Temsilî Açıklama
Kâinat, büyük bir saraya benzer. Bu sarayda sayısız odalar, her birinde farklı manalar ve sanatlar sergilenir. Bu saraya gelen insanlar, oradaki güzellikleri seyrettikçe, bunların bir maksada bağlı olarak yerleştirildiğini fark eder. Bu fark ediş, onları sarayın sahibine götürür. Eğer sarayda rehberlik eden bir anlatıcı bulunmazsa, ziyaretçiler düzeni ve maksadı fark edemez. Bu nedenle kâinatta da anlamı açan bir rehber gereklidir. O rehber sayesinde insan, hem sarayı tanır, hem de sarayın sahibine yönelir.
Allah’ı Tanıtan Yollar
İnsana Allah’ı tanıtan birçok yol vardır. Kâinatın bütünü bunlardan biridir. Gözle görülen her nesne, işitilen her ses, ilahî isimlerin bir yansımasıdır. Bunun dışında, ilahî kelâm olan vahiy, özellikle Kur’an-ı Kerim; hak peygamberlerin hayatları ve davetleri; insanın kendi iç sesi olan vicdanı da Allah’ı tanımada önemli birer vesiledir. Bu yollar, birbirini tamamlayarak marifetullaha giden yolu aydınlatır.
Tefekkürün Marifetullah İle İlişkisi
Kâinata dikkatle bakıldığında, her şeyin bir düzen ve hikmetle yaratıldığı görülür. Bu düzeni ve hikmeti fark etmek, insanın Rabbi’ni tanımasını sağlar. Tefekkür, bu noktada anahtar rol oynar. Tefekkür, sadece zihinsel bir faaliyet değil; imanla ve ihlasla yapılan bilinçli bir bakıştır. Bu bakış insanı marifetullaha götürür. Tefekkürle geçirilen kısa bir vakit, kalpte açtığı marifet ve haşyetle, uzun ibadetlerin kazandırmadığı derinlikleri kazandırabilir.
Fen İlimlerinin Katkısı
İlmi disiplinler, özellikle fen bilimleri, kâinat kitabının daha ayrıntılı ve doğru okunmasına yardımcı olur. Bir sanat eserini anlamak için kullanılan teknik bilgi ne kadar önemliyse, yaratılışın inceliklerini anlamak için fen ilimleri de o kadar gereklidir. Bu bilimler, maddenin ve hayatın içyüzünü anlamamıza vesile olarak, yaratıcıyı tanımaya hizmet edebilir. Bilgi ve iman birlikte yürüdüğünde insan, hem dünyayı hem de yaratıcısını daha yakından tanıma imkânı bulur.
Fıtrî Marifet: Basit Bir Örnek
Allah’ı tanıma yalnızca teorik bilgiyle sınırlı değildir. Bazı insanlar doğrudan, yaratılıştan gelen bir sezgi ile bunu hisseder. Çobanlık yapan bir çocuğun koyunlarına bakarak şefkat, koruma ve sahiplenme duygusunu Rabbi’ne kıyas ederek marifetullaha ulaşması, bu hakikatin sade bir örneğidir. Allah’ın varlığı ve birliği, fıtratın sesiyle de bilinebilir. Bu nedenle bilgi kadar niyet ve yöneliş de Allah’ı tanımada önemlidir.

