Arabat Katliamı, 18 Mayıs 1944’te başlayan Kırım Tatar sürgünü sırasında Sovyet güvenlik birimleri tarafından gerçekleştirilen ve Arabat bölgesinde yaşayan Kırım Tatarlarının toplu olarak öldürülmesi olayıdır. Azak Denizi ile Sivaş arasında yer alan Arabat adlı köyde yaşayan Türk nüfusu, sürgün operasyonu sırasında gözden kaçarak geride bırakılmış, bu durumun fark edilmesi üzerine köydeki tüm halk eski bir gemiye bindirilerek denizin ortasında batırılmıştır. Olaydan sağ kurtulan olmamıştır.
Arabat Katliamı (Kırım Haber Ajansı)
Tarihsel Arka Plan
Arabat Katliamı’nın yaşandığı 1944 yılına gelindiğinde Kırım Yarımadası, uzun bir tarihsel süreç içinde ardışık yönetim değişikliklerine sahne olmuş, bu değişimlerin her biri bölgenin demografik yapısını ve yerel toplulukların konumunu etkilemiştir. Kırım, Hunlardan Kıpçaklara, Peçeneklerden Hazarlar ve diğer Türk topluluklarına kadar uzanan geniş bir yelpazede farklı halkların yurdu olmuş; 15. yüzyılda ise Kırım Hanlığı’nın merkezi hâline gelmiştir. Hanlık, Osmanlı Devleti’nin himayesi altında yaklaşık üç asır varlığını sürdürmüş, fakat 1783’te Rus Çarlığı tarafından ilhak edilmesiyle bölgedeki Türk nüfus sistematik baskılarla karşı karşıya kalmıştır. Bu dönemde geniş kitleler, Osmanlı topraklarına göç etmiş, bir bölümünün katliam ve çeşitli sürgün uygulamalarına maruz kalmıştır. Bu olgular, Sovyet döneminde de sürecek olan demografik ve siyasal baskıların ilk evresini oluşturmaktadır. 1917 Bolşevik Devrimi sonrasında kısa süreli bir özerklik dönemi yaşansa da Stalin yönetimi Kırım’ın Slavlaştırılmasını hedefleyen bir yaklaşımı benimsemiştir. II. Dünya Savaşı yılları Kırım’daki politik kırılmaları daha da derinleştirmiştir. 1939 nüfus verileri, Kırım Türklerinin önemli bir topluluk olarak varlığını koruduğunu göstermektedir.
1944 yılında Kırım Sürgününe karar veren Stalin yönetimi, sürgün gerekçesi olarak topluluğun Almanlarla işbirliği yaptığı iddia etse de aynı dönemde Kızıl Ordu saflarında savaşan binlerce Kırım Tatarının varlığı bu iddianın uygulanış biçimiyle çelişmekteydi. Stalin yönetimi, bu farklı tutumları gözetmeksizin tüm Kırım Türklerini “toplu halde ihanetle” suçlayan bir yaklaşım benimsemiş, bu da sürgün kararının temel gerekçesi olarak kullanılmıştır.
Savaşın sonlarına gelindiğinde Sovyet yetkilileri, Alman işgalinin ardından Kırım’da yürütülen yeniden kontrol altına alma operasyonları kapsamında, Stalin’in emriyle geniş çaplı bir soruşturma ve tasfiye süreci başlatmıştır. 1944 baharında kurulan Olağanüstü Devlet Komisyonu, işbirliği iddialarını tespit etmek üzere raporlar hazırlamış, bu raporlar Kırım Türklerinin topyekûn sürgününe zemin oluşturan siyasi belgeler arasına girmiştir. Stalin’in 11 Mayıs 1944 tarihli kararıyla Kırım Türklerinin aileleriyle birlikte Kırım’dan tamamen çıkarılması hükme bağlanmıştır. Kararın uygulanması için gerekli hazırlıklar kısa sürede tamamlanmış ve 18 Mayıs 1944 sabaha karşı başlayan operasyonla Kırım Türkleri birkaç gün içinde toplu hâlde hayvan taşımaya uygun vagonlara yüklenerek Orta Asya içlerine doğru sevk edilmiştir. Bu süreçte binlerce kişinin açlık, hastalık ve kötü koşullar nedeniyle hayatını kaybettiği kaydedilmiştir.
Arabat Köyünün Unutulması
Sürgün operasyonunun tamamlandığına dair resmî açıklamaların yapıldığı sırada, Azak Denizi ile Sivaş arasında yer alan Arabat adlı küçük bir Kırım Türk köyünün boşaltılmamış olduğunun fark edilmesi, sonraki trajik olayların önünü açmıştır. Coğrafi olarak yarımadanın uç noktalarından birinde bulunan Arabat, küçük nüfusu ve ulaşım açısından görece izole konumu nedeniyle kapsamlı sürgün listelerinde gözden kaçmıştır. Köy halkının büyük bölümü balıkçılık ve tuz üretimiyle geçinen yerel bir topluluktan oluşmaktaydı. Bu durum, köyün genel anlamda bölgedeki büyük yerleşim merkezlerine kıyasla daha az dikkat çeken bir konumda bulunmasına yol açmıştır.
Sürgünün tamamlandığına dair açıklamalar yapılırken Arabat’ın unutulduğu bilgisi 19 Temmuz 1944’te düzenlenen kutlama töreni sırasında NKVD yetkilisi Bogdan Kobulov’a ulaşmıştır. Kobulov’un bu bilgiyi almasıyla beraber sürgün operasyonunun eksik kaldığı değerlendirmesini yapmış ve köyde iki saat içinde hiçbir Kırım Türkünün kalmaması yönünde emir vermiştir.

Arabat Katliamındaki Büyük ve Eski Gemi (Yapay Zeka İle Oluşturulmuştur.)
Arabat Katliamının Gerçekleşmesi
Güvenlik birimlerinin aldığı karar doğrultusunda köy halkı kısa süre içinde toplanmış ve bölgeden uzaklaştırılmak üzere sevk işlemlerine tabi tutulmuştur. Ancak sürgün trenlerinin günler önce Kırım’dan ayrılmış olması, Arabat sakinlerinin bu konvoylara dahil edilmesini fiilen imkânsız hale getirmiştir.
Toplanan köy halkı, yaşlılar, kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere tamamı, “büyük ve eski” olarak tanımlanan bir Sovyet gemisine bindirilmiştir. Gemiye alınanların, alt bölümdeki mahzen kısmına kapatılmıştır. Bu uygulama, gemiye bindirilen sivillerin hareket imkânını ortadan kaldırmış ve gemideki durumun kontrolünün tamamen güvenlik birimlerine geçmesini sağlamıştır. Geminin mahzenine kapatılan Arabatlıların bulundukları bölümden çıkarılmamış ve seyir boyunca üst güverteye alınmamışlardır.
Gemi Azak Denizi’ne doğru hareket ettirildikten sonra, denizin en derin noktalarından birine ulaştığında gemi ambarının kapakları açılmış ya da gemi bilerek hasara uğratılarak içeri su dolması sağlanmıştır. Bu eylemin ardından gemi kısa sürede batmaya başlamış ve mahzene kapatılmış olan Arabat köyü sakinleri suyun yükselmesi nedeniyle bulundukları bölümden çıkamamış, kaçma veya yüzeye erişme imkânı bulamamışlardır. Gemiye bindirilen tahmini 150 Kırım Türk’ünün tamamı boğularak hayatını kaybetmiştir.
Katliamın Sonuçları
Katliamın ardından NKVD yetkilisi Kobulov, Kırım’ın Türklerden “tamamen temizlendiği” yönündeki raporunu merkeze iletmiştir.【1】
Olayın ayrıntıları, uzun yıllar boyunca resmî Sovyet belgelerinde yer almamış; daha çok hatıratlar, tanık anlatıları ve sonradan yayımlanan araştırma yazıları aracılığıyla gün yüzüne çıkmıştır.


