1930 ile 1976 yılları arasında Arjantin'de gerçekleşen altı askerî darbe, ülkenin demokratikleşme sürecinin kesintiye uğradığı, ekonomik krizlerin ve siyasi istikrarsızlıkların yaşandığı bir dönemi kapsamaktadır. Ülkenin demokrasiye geçiş süreci, yalnızca seçimlerin yapılmasıyla değil, aynı zamanda demokratik normların ve kurumların yerleşmesiyle de karmaşık bir mücadeleye dönüşmüştür. 1983 yılında yeniden demokrasiye geçilmesi, Arjantin için yeni bir başlangıç olarak kabul edilse de, demokratik düzenin kurumsallaşması sancılı bir süreç olmuştur. 20. yüzyıl boyunca gerçekleşen altı askeri darbe (1930, 1943, 1955, 1962, 1966 ve 1976), demokratik istikrarı sürekli olarak sekteye uğratmıştır. Bu darbeler arasında özellikle 1976’da gerçekleşen askeri müdahale, sistematik insan hakları ihlalleri ve yaklaşık 30.000 kişinin kaybedilmesiyle ülke tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olarak hafızalara kazınmıştır. 1989–1999 yılları arasında iktidarda bulunan Başkan Carlos Menem dönemi ise, Arjantin’in siyasal dönüşümünde önemli bir dönüm noktası olmuş ve demokratik rejimin güçlendirilmesine yönelik çabaların hız kazandığı bir evreyi temsil etmiştir.

Arjantin'in Buenos Aires Kentinde 1943 Darbesinin Görünümü (Picryl)
1930 Darbesi: Sivil Asker İttifakıyla İlk Darbe ve Demokrasinin Çöküşü
6 Eylül 1930 yılında General José Félix Uriburu tarafından demokrasiye karşı yapılan ilk darbedir. Hedefte 1928'de seçilen Radikal Yurttaş Birliği (UCR) lideri "Hipólito Yrigoyen" (ilk demokratik seçilen başkan) vardı. Ekonomik kriz (1929 Buhranı) ve siyasi elitlerin popülist yönetime karşı tepkileri darbenin gerekçesiydi. Bu darbe, Latin Amerika’daki ilk modern askeri müdahale olarak kayda geçti.
1943 Darbesi: Peronizmin Doğuşu
4 Haziran 1943 yılında GOU (Birleşik Subaylar Grubu) tarafından gerçekleştirilen otoriter bir hükümetin yerine yeni bir askeri yönetim getiren bir darbedir. Hedefte Ramón Castillo hükümeti vardır. II. Dünya Savaşı'nda tarafsızlık politikasına tepki, Ordu içinde milliyetçi-muhafazakar fraksiyonun gerekçelerindendir. Bu dönemde Juan Domingo Perón, Çalışma Bakanlığı üzerinden popülerliğini artırdı. Çalışma Bakanı olarak işçi haklarını genişletti. Peronizmin temelleri bu dönemde atıldı.
1955 Darbesi: Perón’un Devrilmesi ve Peronizmin Yasaklanması
16 Eylül 1955 yılında General Eduardo Lonardi tarafından 1946'dan beri iktidarda olan Juan Perón'a karşı yapılan bir darbedir. Lonardi (darbe sonrası geçici başkan) 2 ay sonra devrildi, yerine General Pedro Eugenio Aramburu geçti. “Libertadora Devrimi” olarak bilinir. Darbeye giden süreçteki nedenler şunlardır;
1) Kilise ile Kopuş: Perón, boşanmayı yasallaştırmaya çalışınca Katolik Kilisesi'yle çatıştı. Eva Perón'un ölümünden sonra (1952), Perón kendini "mesih" gibi sununca, Vatikan rahatsız oldu. Mayıs 1955'te Perón, iki piskoposu sürgüne gönderdi. Böylelikle Kilise, darbeye yeşil ışık yaktı.
2) ABD'nin Tepkisi: Peron "Üçüncü Pozisyon" politikasıyla ABD ve SSCB bloklarına katılmayı reddederek daha bağımsız bir yol çizer. Ekonomik bağımsızlık için İngiliz demiryollarını satın alarak yabancı şirketleri millileştirmiştir. Kore Savaşı'nda BM güçlerine katılmayı reddederek dış politakada tarafsızlık politikası izlemiştir. Ne Washington ne Moskova" sloganıyla Latin Amerika'da anti-emperyalist bir lider imajı çizdi. Perón rejimi, Nazi savaş suçlularına bilinçli olarak sığınma hattı kurdu. Adolf Eichmann (Holokust'un mimarı) 1950'de Arjantin'e kaçtı, kimliği değiştirildi. Josef Mengele (Ölüm Meleği) 1949'da Arjantin'e geldi. Klaus Barbie (Lyon Kasabı) gibi isimler de Perón döneminde korundu. Nazi bağlantısı skandalı, ABD'ye Perón'u "ahlaki düşman" olarak gösterme fırsatı verdi. New York Times, 1955'te "Arjantin: Nazi Cenneti" başlıklı yazılar yayınladı. ABD darbe sonrası resmi olarak cuntayı tanıyan ilk ülke oldu. ABD Donanması, darbeden 3 gün önce Uruguay açıklarında bir filo konuşlandırdı. Bu bir psikolojik baskı yöntemidir. Darbeciler, Wall Street bankalarından fon aldı (örneğin, Chase Manhattan Bank).
Perón, 1955'te sürgüne giderken "ABD, Arjantin'in petrolünü çalmak istiyor"demişti.
Gerçekten de 1958'de ABD şirketleri, Aramburu hükümetiyle petrol anlaşmaları imzaladı. ABD'nin Soğuk Savaş paranoyası yüzünden bağımsız hareket eden liderler büyük bir risk oluşturuyordu.
Perón, ABD'nin arka bahçesinde kendi kurallarını yazmaya çalıştı. Bedelini sürgünle ödedi." – Uki Goñi, *The Real Odessa yazarı
3) Ekonomik Çöküş: 1952'den itibaren enflasyon %30'u aştı, işçi grevleri arttı. Perón'un devletçi politikaları (ithal ikameci sanayi), tarım ihracatçılarını (oligarkları) kızdırdı. Peròn, "Artık sizi yaratan benim!" çıkışı ile kendi kurduğu sendikalar ile bile çatıştı. Sociedad Rural Argentina (Büyük toprak sahipleri) açıkça darbe çağrısı yaptı. Subay maaşları enflasyon karşısında eriyordu. Askeri sanayi projeleri (uçak fabrikası vb.) fon yetersizliğinden durdu. 1955'teki ekonomik çöküş, 1969'daki ünlü Cordoba ayaklanmasının habercisiydi. Aynı hatalar (enflasyon + sanayileşme hüsranı) Aramburu ve sonraki hükümetlerde de tekrarlandı. Perón, 1973'te döndüğünde "25 yıldır aynı ekonomik krizle boğuşuyoruz" demiştir.
Perón, işçi sınıfının midelerini doldururken, devletin kasasını boşalttı." – Carlos Escudé, Arjantinli ekonomist
1962 Darbesi: Kısa Ömürlü Darbe, Seçim Sonuçlarının İptali ve Siyasi Vesayet
29 Mart 1962 yılında ordu içindeki anti-Peronist fraksiyonlar tarafından Arturo Frondizi'ye karşı yapılan (Peronistleri seçimlere soktuğu için) darbedir. Peronistlerin dolaylı yoldan kazandığı seçimler iptal edildi. Devlet Başkanı Arturo Frondizi istifaya zorlandı. 7 ay sonra sivil yönetime geçildi (José María Guido geçici başkan oldu). Ordu, Peronizmin tekrar yükselmesini engellemek için müdahale etti.
1966 Darbesi: “Arjantin Devrimi” ve Askeri Reformizm
28 Haziran 1966 yılında General Juan Carlos Onganía tarafından Başkan Arturo Illia'ya karşı yapılan darbedir. Onganía liderliğindeki ordu, “sivil siyasi sistem başarısız oldu” gerekçesiyle yönetime el koydu. Bu dönem, teknokratik otoriter yönetim modeli denemesi olarak öne çıkar. Üniversiteler yani öğrenci hareketleri bastırıldı (1969 Cordobazo ayaklanması), işçi hareketleri sindirilmeye çalışıldı. Bürokratik Otoriter Rejim kuruldu (Guillermo O'Donnell'in teorisi) .1970'te devrildi. 1973'te Perón geri döndü.
1976 Darbesi: En Kanlı Cunta, Devlet Terörü ve “Kirli Savaş”
24 Mart 1976 yılında Jorge Videla, Emilio Massera, Orlando Agosti tarafından Isabel Perón hükümetine karşı yapılan darbedir. Arjantin’de 1976-1983 yılları arasındaki askeri cunta döneminde, rejime muhalif olduğu düşünülen binlerce insan gizlice kaçırıldı, gözaltına alındı, işkence gördü ve çoğu bir daha asla bulunamadı. Bu kişiler hakkında resmi kayıtlar tutulmamıştır ve ailelerine haber verilmemiştir. Bu yüzden de "kaybedildi" olarak adlandırılmaktadır. 1983’te Raúl Alfonsín’in seçilmesiyle demokrasiye dönüş yaşandı. Bu süreçte, CONADEP (Ulusal Kayıplar Komisyonu) kurularak insan hakları ihlallerinin belgelenmesi sağlandı .
Arjantin'de 1983 yılında diktatörlük döneminde zorla kaybedilen insanları araştırmakla görevli bağımsız bir komisyon olan CONADEP ( Kayıplar Hakkında Ulusal Komisyon) kurulmuştur. CONADEP’in 1984’te yayınladığı raporun adı “Nunca Más” (Bir Daha Asla). Bu belge, Latin Amerika’da devlet terörünü resmen kanıtlayan en önemli dokümanlardan biridir. Tutukluların uçaklardan canlı canlı atılması gibi vahşet yöntemleri belgelendi. "Sistematik Devlet Terörü" ifadesi ilk kez resmi bir belgede kullanıldı. Aynı zamanda dünyada diğer ülkelere de esin kaynağı oldu: Şili (Retting Komisyonu), Güney Afrika (Hakikat Komisyonu) gibi ülkelerde benzer insan hakları komisyonlarının kurulmasına ilham verdi. Ancak resmi rakamların gerçek sayıları yansıtmadığı ve alt rütbeli askerlerin çoğunun yargılanmadığı gibi iddialar da vardır. Bu yüzden de 2000'lerde yani Kitcher döneminde insan hakları grupları, yargılanmayan sanıklar için yeniden mücadele başlattı. Bugün bile, "Mayıs Meydanı Büyükanneleri" gibi gruplar, CONADEP'in verilerini kullanarak kayıp torunlarını arıyor. 1976 darbesinin temel nedenleri hiperenflasyon ve durgunluk, popülist politikaların iflası ve uluslararası baskıdır. 24 Mart 1976 darbesi, General Jorge Videla liderliğinde gerçekleştirilmiştir. Gerekçeleri ise "Ulusal Kurtuluş" adına komünizmle mücadele ve ekonomiyi düzeltme söylemleri üzerinedir.

