Assos Antik Kenti, Çanakkale ilinin Ayvacık ilçesine bağlı Behramkale Köyü sınırları içinde yer almaktadır. Kent, M.Ö. 7. yüzyılda Lesbos (Midilli) Adası’ndan gelen Aiol göçmenler tarafından kurulmuştur. Yapılan son arkeolojik araştırmalar, yerleşimin Bronz Çağı’na kadar uzandığını göstermektedir. Assos; Troas Bölgesi’nin güney kıyısında, Ege Denizi’ne hâkim 234 metre yüksekliğinde volkanik bir kayalık tepe üzerine kurulmuştur. Kentin ana yapılarının inşasında, bölgede bolca bulunan ve oldukça dayanıklı bir taş türü olan andezit kullanılmıştır.

Assos - Türkiye Kültür Portalı
Tarihi
Arkaik ve Klasik Dönem (M.Ö. 7.-5. Yüzyıl)
Assos’un erken tarihi hakkında kesin bilgiler sınırlıdır. Ancak Homeros'un İlyada destanında Troas Bölgesi’ndeki bazı yerleşimlerden söz edilmekte olup Assos’un da bu dönemde varlık gösterdiği düşünülmektedir. Strabon, bölgenin ilk sakinleri olarak Leleglerden bahsetmektedir. Leleglerin Assos ve çevresinde yerleştiği ve denizcilikle uğraştıkları belirtilmektedir.
M.Ö. 560 yılında Lydia Krallığı’nın kontrolüne giren Assos, bu dönemde Troas Bölgesi’nin en güçlü şehirlerinden biri haline gelmiştir. Bölgedeki maden yatakları ve ticaret yollarına yakınlığı kentin ekonomik gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Ancak M.Ö. 546’da Lydia Krallığı’nın Persler tarafından yıkılmasıyla Assos, Pers İmparatorluğu’na bağlanmış ve bu dönemde bir satraplık (eyalet) olarak yönetilmiştir.
Pers Egemenliği ve Bağımsızlık Mücadelesi (M.Ö. 5.-4. Yüzyıl)
MÖ 5. yüzyılda Assos, Pers kontrolü altında kalmaya devam etmiştir. Ancak M.Ö. 365 yılında banker Euboulos, Assos ve komşu şehir Atarneus’un yönetimini ele geçirerek kentin bağımsızlığını ilan etmiştir. Euboulos'un ölümünden sonra yönetim, onun öğrencisi ve eski kölesi olan Hermias’a geçmiştir.
Hermias, Platon’un öğrencilerinden biri olup Assos’u entelektüel bir merkez haline getirmeye çalışmıştır. Bu amaçla, Aristoteles’i Assos’a davet etmiş ve filozof burada M.Ö. 347-345 yılları arasında üç yıl boyunca kalarak felsefi çalışmalar yürütmüştür. Ancak Persler, Hermias’ı ele geçirerek öldürmüş ve Assos’u tekrar kontrol altına almıştır.
Helenistik Dönem (M.Ö. 4.-1. Yüzyıl)
M.Ö. 334 yılında Büyük İskender, Granikos Muharebesi’nde Persleri mağlup ettikten sonra Assos, Makedon yönetimi altına girmiştir. Bu dönemde Helenistik kültür kentte etkisini artırmış ve şehirde büyük yapı faaliyetleri gerçekleşmiştir. İskender’in ölümünden sonra Assos, Seleukos Krallığı’na bağlanmıştır. Ancak kısa bir süre sonra Pergamon Krallığı’nın kontrolüne girerek Batı Anadolu’daki Helenistik kentler arasında önemli bir merkez haline gelmiştir.
M.Ö. 133 yılında Pergamon Kralı III. Attalos, krallığını Roma İmparatorluğu’na miras bırakınca, Assos da Roma topraklarına dâhil olmuştur.
Roma Dönemi (M.Ö. 1. Yüzyıl - M.S. 3. Yüzyıl)
Roma yönetimi altında Assos, ekonomik ve kültürel olarak gelişmeye devam etmiştir. Roma İmparatorluğu’nun eyalet sistemi içinde önemli bir liman kenti haline gelen Assos, bölgedeki ticaret ağlarının merkezlerinden biri olmuştur.
Bu dönemde üretilen andezit lahitler, kentin en önemli ticari ürünü haline gelmiştir. Assos’ta yapılan kazılarda bulunan andezit lahitler, içindeki organik maddeleri hızlı bir şekilde çürütebilme özelliğine sahip olmaları nedeniyle "et yiyen lahitler" olarak adlandırılmıştır.
Roma Dönemi’nde kentte çeşitli yapı faaliyetleri gerçekleşmiş ve agoranın genişletilmesi, tiyatro ve stoa gibi kamusal alanların inşa edilmesi sağlanmıştır.
Bizans Dönemi ve Hristiyanlık (M.S. 4.-7. Yüzyıl)
Hristiyanlığın yayılmasıyla birlikte Assos, erken dönem Hristiyanlık merkezlerinden biri haline gelmiştir. Aziz Pavlus’un Assos’u ziyaret ettiği bilinmektedir. Bu dönemde kentte bir bazilika tipi kilise inşa edilmiştir.
M.S. 7. yüzyıldan itibaren bölge Arap akınlarının tehdidi altına girmiştir. Assos’un ticaret yolları üzerindeki önemi giderek azalmış ve kent, nüfus kaybetmeye başlamıştır. Bu süreçte şehir, büyük ölçüde terk edilmiş ve Bizans Dönemi’nde eski önemini yitirmiştir.
Selçuklu ve Osmanlı Dönemi (M.S. 11.-20. Yüzyıl)
M.S. 1080 yılında Selçuklu Sultanı I. Süleyman, Troas Bölgesi’ni fethederek Assos’u Selçuklu topraklarına katmıştır. Ancak bölge, Birinci Haçlı Seferi sırasında Bizanslıların eline geçmiş ve bir süre Bizans yönetimi altında kalmıştır.
14. yüzyılın başlarında Osmanlı kontrolüne giren kent, Behramkale adıyla anılmaya başlamıştır. Osmanlı Padişahı I. Murat tarafından akropolde Hüdavendigar Camii inşa edilmiştir. Bunun yanı sıra Osmanlı Dönemi’ne ait Hüdavendigar Köprüsü de halen ayakta kalmış yapılar arasındadır.
Günümüzdeki Durumu ve Kazı Çalışmaları
Assos Antik Kenti’ndeki ilk kazılar, 1881-1883 yılları arasında Amerikan Arkeoloji Enstitüsü tarafından gerçekleştirilmiştir. J.T. Clarke ve F.H. Bacon liderliğindeki kazılarda Athena Tapınağı, agora ve tiyatro gibi yapılar ortaya çıkarılmıştır. Bu dönemde bulunan eserlerin bir kısmı Osmanlı Devleti’ne, bir kısmı ise Amerikan kazı ekibine verilmiştir.
1981 yılında, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu tarafından kazılar yeniden başlatılmış ve 2005’teki vefatına kadar devam etmiştir. 2006’dan itibaren kazılar, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nurettin Arslan başkanlığında sürdürülmektedir.
Assos Antik Kenti, 2017 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne alınmıştır.
Günümüzde, Assos’un tarihi ve kültürel mirasını korumaya yönelik restorasyon ve kazı çalışmaları devam etmektedir. Kentin önemli yapıları arasında Athena Tapınağı, Helenistik Dönem tiyatrosu, agora, nekropol ve Osmanlı Dönemi’ne ait Hüdavendigar Camii bulunmaktadır.
Mimari Yapılar ve Arkeolojik Bulgular
Assos Antik Kenti, yüksek kayalık bir tepe üzerine inşa edilmiştir ve çevresi yaklaşık 3200 metre uzunluğundaki surlarla çevrilidir. Doğuda ve batıda iki ana girişi bulunmaktadır.
Athena Tapınağı
Akropolisin en yüksek noktasında yer alan Athena Tapınağı, kentin en önemli yapısıdır. M.Ö. 6. yüzyılda inşa edilen yapı, Anadolu’daki ilk ve tek Arkaik Çağ Dor düzeninde tapınak olması nedeniyle önem taşımaktadır. Tapınağın frizlerinde mitolojik sahneler ve hayvan mücadeleleri tasvir edilmiştir. Tapınağın bazı parçaları, 1838’de Sultan II. Mahmud tarafından Fransız arkeolog Raoul-Rochette’e verilmiş ve Louvre Müzesi’ne götürülmüştür.
Agora, Gymnasion ve Stoa
Agora, akropolisin güney eteklerinde teraslar üzerine kurulmuştur. Agoranın kuzeyinde iki katlı, güneyinde ise dört katlı bir stoa yer almaktadır. Stoa, Roma döneminde yeniden inşa edilmiştir. Gymnasion, agoranın doğusunda bulunmaktadır.
Tiyatro
Assos Tiyatrosu, kentin güneyinde, denize bakan bir yamaç üzerine inşa edilmiştir. Roma dönemine tarihlenen tiyatro yaklaşık 5000 kişi kapasiteli olup Helenistik dönemde de kullanılmıştır.
Bouleuterion (Kent Meclisi)
Agoranın doğusunda bulunan bouleuterion, kentin politik kararlarının alındığı bir yapıdır.
Nekropol (Mezarlık Alanı)
Assos Nekropolü, kentin batı ve doğu kapıları dışına uzanan yolların kenarlarında bulunmaktadır. Arkeolojik kazılarda birçok lahit ve mezar anıtı ortaya çıkarılmıştır. Assos, Roma döneminde lahit üretimiyle tanınmıştır. Andezit taşından yapılan bu lahitler, içindeki organik maddeleri hızla çürütebildiği için "et yiyen" lahitler olarak adlandırılmıştır.
Hüdavendigar Camii ve Osmanlı Yapıları
Osmanlı döneminde, I. Murat tarafından yaptırılan Hüdavendigar Camii, akropolün kuzey köşesinde bulunmaktadır. Yapı, tek kubbeli ve kare planlıdır. Tuzla Çayı üzerinde bulunan Hüdavendigar Köprüsü, Osmanlı Dönemi’ne ait olup günümüzde de kullanılmaktadır.

Hüdavendigar Camii - Türkiye Kültür Portalı
Assos, günümüzde arkeolojik ve turistik önemiyle dikkat çekmekte olup Behramkale Köyü ile birlikte bölgenin tarihi dokusunu koruyan nadir antik kentlerden biri olarak varlığını sürdürmektedir.


