logologo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

BlogGeçmiş
Blog
Avatar
Ana YazarNursena Şahin16 Ağustos 2025 21:30

Beyaz İnsan Neyi Arıyor? Carl Jung ve Bir Kızılderili Şefin Gözlemleri

fav gif
Kaydet
viki star outline

Jung, insan ruhunu anlamak için yalnızca Batı’nın değil, dünyanın dört bir yanındaki kültürlerin bilgeliklerine de kulak veren bir düşünürdü. Onun yazılarında geçen kısa ama çarpıcı bir anekdot, aslında modern insanın ruh haline dair güçlü bir eleştiri niteliği taşır.

Bir gün Jung, bir Kızılderili şefiyle sohbet eder. Sohbet sırasında şef, gözlemlediği beyaz insan tipini şu sözlerle tanımlar:

“Beyaz adamın yüzü gergin, bakışları sabit, davranışları kaba. Onlar daima bir şey arıyorlar. Neyi aradıklarını bilmiyoruz. Hep bir şey istiyorlar. Daima huzursuzlar. Biz onların deli olduklarını düşünüyoruz.”【1】   


Kızılderili şefin sözlerinde dikkat çeken en önemli nokta, "daima bir şey arama" halidir. Günümüzde bu durum çok tanıdık değil mi? Daha fazla başarı, daha çok para, daha iyi bir ev, daha yeni bir telefon… Bitmeyen bir döngü.


Fakat bütün bu arayışların ardında aslında tatminsizlik yatıyor. Ne elde edersek edelim, içimizdeki boşluk dolmuyor. Belki de Kızılderili şefin “deli” dediği şey, tam da budur.


Jung ve Kızılderili Şef İllüstrasyonu (Yapay zeka ile oluşturuldu)

Jung’un Yorumu: İçsel Yolculuk

Jung’a göre bu huzursuzluğun sebebi, insanın kendi iç dünyasıyla bağını kaybetmesidir. Kolektif bilinçdışını, rüyaları, mitleri bu yüzden araştırdı. Çünkü insan, anlamı dışarıda değil, içeride aramalıydı. Kızılderili şefin gözlemi de aslında Jung’un bu fikrini destekler. Eğer içsel yolculuğu yapmazsak, ne kadar şey elde edersek edelim, hep “bir şey arıyor” gibi görünürüz.


Bu durumu günümüzle bağlantı kurarak düşündüğümüzde şefin sözleri sadece Jung’un zamanındaki beyaz insana değil, bize de birebir uyuyor. Sosyal medyada sürekli bir şey arıyoruz: Daha çok beğeni, daha çok takipçi. İş hayatında daha çok kazanç, daha hızlı terfi istiyoruz. Tüketimde daha yeni, daha “trend” şeylerin peşindeyiz. Ama tüm bunlar bizi tatmin etmek yerine, daha da huzursuz kılıyor. Çünkü dışarıya yöneldikçe, içerideki boşluk büyüyor.


Peki, ne yapmalıyız? Kızılderili şefin sözlerinden çıkarılacak belki de en büyük ders, yavaşlamak. Doğayla yeniden bağ kurmak, anda kalmayı öğrenmek, sahip olduklarımızın değerini bilmek ve en önemlisi kendi içimize dönmek… Çünkü insanın asıl yolculuğu dışarıya değil, içeriye doğrudur.

Delilik Tanımı: Kendi Özünden Kopmak ve Çelişkiler

Kızılderili şefin “Biz onların deli olduklarını düşünüyoruz” sözü, ilk bakışta sert bir yargı gibi görünebilir. Ancak burada delilikten kastedilen şey, bireysel bir akıl hastalığı değil; toplumsal ölçekte yaşanan bir yabancılaşmadır. Delilik, insanın doğayla, toplumla ve en önemlisi kendi içsel özüyle olan bağını kaybetmesidir.

Modern Dünyanın Çelişkileri

  • Doğayı sömürmek, sonra şifa aramak: Ormanları yok ediyoruz, ama sonra “doğal yaşam” kamplarında huzur bulmaya çalışıyoruz.
  • Zamanı hızlandırmak, sonra yavaşlama aramak: Daha çok iş yapmak için zamanı sıkıştırıyoruz, sonra “mindfulness” uygulamalarıyla yavaşlamaya çalışıyoruz.
  • Teknolojiyle özgürleşmek, sonra bağımlı olmak: Akıllı cihazların bize özgürlük getirdiğini sanıyoruz, ama onlar olmadan birkaç saat bile yaşayamıyoruz.
  • Maddi refah için sağlığı feda etmek: Daha çok kazanmak için bedenimizi ve ruhumuzu tüketiyoruz, sonra o parayı sağlığımızı geri almak için harcıyoruz.

Bu çelişkiler, toplumsal bir “delilik hali”nin göstergesi.

Jung’un Bakış Açısıyla

Jung’a göre insan, ruhunun derinlerinde arketiplerle, yani evrensel imgelerle ve simgelerle bağlantılıdır. Ancak modern insan bu bağı unuttu. İçsel sembollerini dinlemek yerine dış dünyada tüketim nesnelerine sarıldı. Sonuç: Ruhun açlığı.


Ne kadar çok şeye sahip olursak olalım, doyumsuzluğumuzun nedeni işte bu içsel boşluktur.

Kızılderili Perspektifiyle

Kızılderililer için insan, doğanın bir parçasıdır; gökyüzüyle, toprakla, suyla ve ateşle aynı ritimde yaşar. Onlara göre “delilik”, bu ritmi terk edip, sürekli başka bir yerde mutluluk aramaktır. Bu yüzden şef, beyaz insanın bakışlarını “sabit” ve yüzünü “gergin” görür. Çünkü o insan, bulunduğu yerde değildir; ya geçmişte ya da gelecektedir. Daima bir şey aramaktadır.

Günümüzde Karşılığı

Bugün bu delilik hâlini sosyal medyada açıkça görebiliriz:

Bir yandan “anda yaşa” diyoruz, öte yandan anı kaydetmek için sürekli ekranımıza bakıyoruz.

Daha çok bağlantımız var, ama gerçek bağlarımız giderek azalıyor.

Daha bilgiliyiz, ama daha huzursuzuz.


Carl Jung’un bir Kızılderili şefle yaptığı bu kısa sohbet, aslında modern insanın bütün çıkmazlarını özetliyor. Biz, sürekli arıyoruz. Daha fazla, daha yeni, daha iyi… Ama belki de asıl aradığımız şey çoktan içimizde: Huzur.


Kızılderili şefin bakışıyla delilik, dışarıda bir şey aramakta.


Jung’un bakışıyla delilik, içsel yolculuğu ihmal etmekte.


Bizim için ise belki delilik, zaten sahip olduklarımızı görememekte... Ve belki de gerçek bilgelik, aramayı bırakıp, olduğumuz yerde kalabilmekte...

Kaynakça

Kavut, Sevgi. "Carl Gustav Jung: Kavramları, Kuramları ve Düşünce Yapısı Üzerine Bir İnceleme." Uluslararası Kültürel ve Sosyal Araştırmalar Dergisi 6, no. 2 (Aralık 2020): 681–695. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/809382.

Tolle, Eckhart. Şimdi’nin Gücü: Gerçeği Arayanların Mutlaka Okumaları Gereken Bir Kitap. İstanbul: Akaşa Yayın, 2000.

Dipnot

[1]

Tolle, Eckhart. Şimdi’nin Gücü: Gerçeği Arayanların Mutlaka Okumaları Gereken Bir Kitap. İstanbul: Akaşa Yayın, 2000.

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Blog İşlemleri

KÜRE'ye Sor