Beyşehir Gölü, Türkiye’nin güneybatısında, Konya ve Isparta illeri sınırları içerisinde yer almaktadır. Göller Yöresi’nin bir bileşeni olan göl, Anadolu'nun en büyük doğal tatlı su gölü olma özelliğine sahiptir. Yüzölçümü 651 km² olan göl, kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda yaklaşık 50 km uzunluğundadır ve genişliği 14–26 km arasında değişmektedir. Deniz seviyesinden yüksekliği 1.115–1.121 metre arasında olup, ortalama derinliği 8-9 metre, en derin noktası ise 10-12 metre civarındadır.
Beyşehir Gölü'nün Lokasyon ve Fiziki Haritası (Beyşehir Gölü Milli Parkı’nın Ekoloji ve Turizm Bakımından Araştırılması)
Jeolojik ve Hidrolojik Yapı
Göl, tektonik kökenli bir çöküntü alanında yer almaktadır ve çevresi Toroslar, Anamas ve Sultan Dağları gibi yüksek dağ silsileleriyle çevrilidir. Beyşehir Gölü, kar erimeleri, yüzey akışları ve yer altı suları ile beslenmektedir. Göl suları, doğal gideğeni olan Beyşehir (Çarşamba) Çayı aracılığıyla Suğla Gölü’ne akmaktadır.
İklim ve Doğal Yaşam
Beyşehir Gölü, Akdeniz ve İç Anadolu iklimleri arasında bir geçiş kuşağında yer alır. Bu özelliği nedeniyle flora ve fauna açısından yüksek çeşitlilik barındırmaktadır. Göl çevresi, ormanlık alanlar, sazlıklar, bataklıklar ve sulak alanlarla zenginleşmiştir. Bölgede karaçam, ardıç, meşe, köknar gibi orman türleri bulunur. Göl içinde Sazan, Levrek, Kadife, Akbalık ve Aynalı Sazan gibi balık türleri yaşamaktadır.
Adalar ve Yerleşim
Beyşehir Gölü’nde büyüklü küçüklü 30’a yakın ada ve çok sayıda kayalık bulunmaktadır. Bu adalardan en büyüğü Mada Adası’dır. Mada Adası yaklaşık 8.220 hektar alana sahiptir ve tarım yapılabilir arazilere sahiptir. Ada, tarih boyunca farklı topluluklara (Hristiyan Rumlar, Müslüman Türkler, Rus Kazakları, Çeçenler, Yörükler) ev sahipliği yapmıştır.
Adalarda Roma ve Bizans dönemlerine ait yerleşim izleri bulunmakta olup, bazı adalarda kale, sur, tapınak ve liman yapıları kalıntıları gözlemlenmiştir. Modern dönemde sadece Mada Adası’nda yerleşim devam etmektedir.
Tarihsel Süreç ve Taşkınlar
Beyşehir Gölü ve çevresi tarih öncesi dönemlerden itibaren yerleşim alanı olmuştur. M.Ö. 6.000 yıllarına ait Erbaba Höyüğü bu erken yerleşimlere örnektir. Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde göl çevresinde farklı kültürlerin etkisi gözlemlenmiştir.
Göl su seviyesinin zamanla yükselip alçalması bölgedeki iskânı doğrudan etkilemiştir. XX. yüzyılın başlarında, 1910-1911 yıllarında yaşanan büyük taşkınlar, Konya Ovası Sulama Projesi çalışmalarıyla doğrudan ilişkilidir. Bu taşkınlar sırasında 30’a yakın köy ve 25.000–30.000 dönüm arazi sular altında kalmıştır. Gölün rejimine yapılan bu tür müdahaleler, uzun vadede kuruma risklerini de beraberinde getirmiştir.
Milli Park Statüsü ve Koruma
Beyşehir Gölü ve çevresi 20 Şubat 1993 tarihinde “Beyşehir Gölü Milli Parkı” olarak ilan edilmiştir. Milli parkın yüzölçümü 88.750 hektardır. Milli park, biyolojik çeşitliliğin korunması, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve çevre eğitimi açısından önem arz etmektedir.
Kuş Gözlemciliği ve Ekoturizm
Göl, göçmen kuşların önemli duraklarından biridir. Özellikle Eylül-Ekim aylarında ördekler, sumrular, yalıçapkınları, leylekler ve martılar göl üzerinde büyük gruplar halinde gözlemlenir. Tepeli Pelikanın Türkiye’deki ilk kuluçka kolonileri bu gölde tespit edilmiştir. Göl yüzeyinin kışın kısmen donması nedeniyle kışlama açısından sınırlı, ancak göç dönemi açısından önemlidir.
Ekoturizm açısından göl çevresi, doğa yürüyüşleri, fotoğrafçılık, kuş gözlemciliği ve kültürel miras açısından değerlendirilmektedir. Göl çevresindeki Eflatunpınar Hitit Su Anıtı, Kubadabad Sarayı kalıntıları ve Eşrefoğlu Camii gibi yapılar kültürel turizme katkı sağlamaktadır.
Beyşehir Gölü (Konya Belediyesi)