"Düşle oyun", çocuk edebiyatına özgü yaratıcı anlatım biçimlerinden biri olarak, edebi metinlerde hayal gücünün oyunlaştırılarak yapılandırılması sürecini ifade eder. Bu kavram, hem metnin estetik derinliğini artıran hem de çocuğun zihinsel süreçlerini harekete geçiren bir araç olarak işlev görür. Düşle oyun, çocuğun gerçeklikle kurduğu ilişkiyi dönüştürerek soyutlama becerisini geliştirir; aynı zamanda edebi eserin sanatsal niteliğini de pekiştirir. Bu bağlamda düş, gerçekliğin yeniden kurgulandığı bir düzlem; oyun ise bu düzlem içinde özgürlük alanı sağlar.
Çocuk Edebiyatında Hayal Gücünün Rolü
Çocuk edebiyatı yalnızca öğretici ve eğitici içeriklerin sunulduğu bir alan değil, aynı zamanda çocuğun bilişsel, duyuşsal ve yaratıcı gelişimini destekleyen bir estetik yapılanma sunar. Jean Piaget’nin bilişsel gelişim kuramına göre çocuklar, özellikle işlem öncesi dönemde (2-7 yaş), sembolik oyunlar ve hayal gücüne dayalı etkinliklerle dünyayı anlamlandırırlar. Bu nedenle çocuk edebiyatında yaratıcı kurgu, çocuğun dünyayı zihinsel düzeyde keşfetmesine ve anlamlandırmasına katkı sağlar.
Bruno Bettelheim’e göre ise masallar ve düşsel anlatılar, çocuğun iç dünyasında var olan korku, çatışma ve arzuların sembolik olarak ifade edilmesini ve işlenmesini mümkün kılar. Bu çerçevede düşle oyun, yalnızca estetik değil, aynı zamanda psikolojik bir işlev de taşır.
Yaratıcı Kurgu ve Anlatı Teknikleri Bağlamında “Düşle Oyun”
Yaratıcı kurgu, çocuk edebiyatında anlatının yalnızca olay aktarımıyla sınırlı kalmamasını, bunun ötesinde çok katmanlı bir yapı kazanmasını sağlar. Metin içerisinde kullanılan metaforlar, alegoriler, fantastik unsurlar ve zamansal-söylemsel kırılmalar, çocuğun hem hayal dünyasını genişletir hem de eleştirel düşünme becerilerini geliştirir.
Örneğin, Lewis Carroll’un Alice Harikalar Diyarında ya da Michael Ende’nin Bitmeyecek Öykü adlı eserlerinde düşle oyun kavramı, olay örgüsünün temel yapı taşı olarak karşımıza çıkar. Bu tür eserlerde, kurgu gerçeklikten kopuk görünse de çocuk, metin içinde mantıksal bağlantılar kurar ve soyut düşünme becerisi geliştirir.

(Bu görsel yapay zeka ile oluşturulmuştur)
Oyunlaştırma, çocuk edebiyatında anlatının bir tür "performans" haline gelmesini de sağlar. Bu performatif yapı sayesinde okur, yalnızca dışarıdan gözlemleyen bir konumda kalmaz; metinle etkileşim içine girer. Bu deneyim, metnin çok katmanlı yapısı, karakterlerin dönüşümü, zaman-mekân örgüsünün esnekliği ve anlatıcı sesin çoğulluğu gibi unsurlarla biçimlenir. Oyunlaştırma, aynı zamanda metin içinde sürpriz, paradoks, absürtlük ve mizah gibi ögelerle desteklenerek çocuğun dikkatini diri tutar ve okuma motivasyonunu artırır.
Eğitici Anlatıdan Estetik Anlatıya Geçiş
Çocuk edebiyatı, uzun yıllar boyunca ahlaki dersler içeren, doğrucu ve didaktik metinlerle tanımlanmıştır. Ancak 20. yüzyılın ortalarından itibaren çocukluk kavramının değişimiyle birlikte edebi üretim de dönüşüme uğramıştır. Günümüzde çağdaş çocuk edebiyatı, çocuk merkezli, öznelliği önemseyen ve hayal gücünü temel alan bir yaklaşımla şekillenmektedir.
Bu değişim, çocuk edebiyatının salt eğitici bir alan olmadığı; aksine estetik deneyim, duygu aktarımı ve çok boyutlu düşünme becerilerinin geliştirildiği bir alan olduğunu ortaya koyar. Bu bağlamda düşle oyun kavramı, çağdaş çocuk edebiyatının estetik temel taşlarından biri haline gelerek, çocuk edebiyatında yaratıcı kurgunun merkezinde yer almıştır. Bu kavram, hem edebi metnin estetik değerini artırmakta hem de çocuğun hayal gücünü, düşünsel becerilerini ve iç dünyasını geliştirmektedir. Çocuk edebiyatında yaratıcı kurgu ve düşle oyun birlikteliği, çocuğun yalnızca okur değil; aynı zamanda düşünen, sorgulayan ve yeniden üreten bir birey olarak yetişmesine de katkı sunar.

