Ekolojik sanat (eco-art), çevresel sorunlara karşı duyarlılığı estetik üretimle birleştiren, doğa-insan ilişkisini merkezine alan çağdaş bir sanat pratiğidir. Bu tür sanat, yalnızca doğayı temsille sınırlı kalmayıp, doğayla etkileşimli süreçler geliştirmeyi, çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlamayı ve ekolojik farkındalığı artırmayı hedefler. Ekolojik sanat, sanatçının doğa ile iş birliği içinde üretim yaptığı, izleyiciyi yalnızca estetik düzeyde değil, aynı zamanda etik ve politik düzeyde de düşünmeye yönlendirdiği bir alandır.

Ekolojik Sanat Görseli (Yapay Zeka ile Oluşturulmuştur.)
Tarihsel Arka Plan
Ekolojik sanatın kökenleri 1960’lı ve 70’li yıllarda ABD ve Avrupa’da gelişen çevreci hareketlerle paralel bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan çevre bilinci, doğanın sanatsal temsiliyetinden ziyade, doğaya müdahalesiz bir katılımı önceleyen yaklaşımların doğmasına neden olmuştur. Alan sonrasında kavramsal sanat, toprak sanatı (land art) ve performans sanatı gibi disiplinlerle iç içe geçerek çok yönlü bir gelişim göstermiştir.
Temel İlkeler ve Yöntemler
Ekolojik sanat, doğayı yalnızca bir tema olarak değil, aynı zamanda üretimsel bir ortak olarak kabul eder. Bu yaklaşım, sanatın sadece doğayı temsil etmekten öteye geçerek, onunla birlikte var olan bir süreç hâline gelmesini sağlar. Ekolojik sanat eserleri genellikle geçicidir, doğada çözünür malzemeler kullanılır ve sanatçı doğanın kendi döngüsüne müdahale etmeme ilkesine bağlı kalır . Sanatçının amacı genellikle doğanın işleyişine zarar vermeksizin, hatta onu destekleyerek üretim yapmaktır.
Bu sanat yaklaşımında kullanılan yöntemler arasında doğrudan doğada üretim (site-specific art), geri dönüşümlü malzemelerle yapılan işler, doğa yürüyüşleri, topluluk temelli projeler, belgesel üretimi ve interaktif enstalasyonlar yer alır. Ekolojik sanatçılar, doğayla kurdukları ilişkide antropomerkezci olmayan bir tutum benimserler.
Sanatsal ve Sosyal İşlev
Ekolojik sanat, yalnızca sanatsal bir ifade aracı olmanın ötesine geçerek, toplumsal bilinç oluşturma aracı hâline gelmiştir. Çevre sorunlarına dikkat çekme, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, su ve toprak kirliliği gibi meseleler üzerine düşünsel alan yaratma işlevi taşır. Bu nedenle ekolojik sanat, politik ve etik bir eylem olarak da değerlendirilir. Sanatçı, yalnızca bir estetik üretici değil, aynı zamanda bir çevre aktivisti kimliği taşır.

2022 Yılında Yalova'da Şehrin Atıklarının Sergilendiği Sanat Enstalasyonu (Zeynep Sümer, Unsplash)
Örnek Uygulamalar ve Sanatçılar
Andy Goldsworthy’nin geçici doğa heykelleri, Agnes Denes’in "Wheatfield – A Confrontation" adlı eseri ve Joseph Beuys’un "7000 Oak Trees" projesi dikkat çekicidir. Türkiye bağlamında ise Hülya Küpçüoğlu’nun su temelli doğa işleri, Ayşe Erkmen’in çevreye duyarlı kent içi yerleştirmeleri ve Hale Tenger’in doğa-insan ilişkisini irdeleyen işleri öne çıkmaktadır. Bu sanatçılar, doğaya zarar vermeden üretim yapmanın mümkün olduğunu ortaya koyan yenilikçi yaklaşımlar geliştirmişlerdir.
Ekolojik Heykel: 7000 Meşe Çalışması
7000 Meşe projesi Almanya’nın Kassel şehrinde her beş yılda bir tekrarlanan ve 1982’de Documante 7’nin açılışında ilk meşe ağacının dikimi ile başlayacak olan çevreci bir projedir. Bağışçıların yardımlarıyla gerçekleşen projede, bağışçılara Beuys’un imzasının bulunduğu ağaç sertifikaları verilir. Ayrıca Beuys bu çalışmayla ilgili üç farklı kartpostal tasarlar.
Beuys bu projeyi kendisinin ve insanlığın, dünyaya, ekolojik sisteme ve diğer canlılara bir borç olarak görür. Hızla artan sanayileşme ve endüstriyel kirlilik ekolojik dengeyi bozmuş, doğaya zarar vermiş ve bu durumda toplumun fiziksel ve ruhsal sağlığını etkilemiştir. Temiz bir doğanın temiz bir toplum oluşturmak için ön koşul olduğunu savunan Beuys, bu projenin Kassel’de başlayıp tüm dünyaya yayılmasını umut etmiştir.
Yoko Ono, Ex It Çalışması
Yoko Ono farklı alanlarda ortaya koyduğu çalışmalarıyla tanınan bir sanatçıdır. Zeytin ağacı ve çeşitli ölçülerde 50 ahşap tabutla yaptığı “Ex It” (1997-2007) adlı çalışması mekâna özgü bir yerleştirmedir. Basit ve kaba işçilikle yapıldığı belli olan tabutlar doğal bir felaket ya da savaş sonrasında aceleyle kurulan bir toplu mezarı çağrıştırır. Kuş sesleri ile hareketlenen mekândaki her bir tabutun kapağındaki boşluktan uzanan ve gün geçtikçe büyüyen zeytin ağacı fidanları görülür. Çalışmada tabut ölümü, zeytin ağacı yeniden dirilişi, kuş sesleri ise doğanın gücüne ve enerjisine işaret etmektedir.

