Anadolu Selçukluları, İlhanlılar ve Memlükler’in saray teşkilâtında görülen emîr-i meclis hükümdarla görüşmek isteyenleri huzura alır ve çeşitli vesilelerle düzenlenen meclis ve merasimlerde teşrifat nâzırı olarak görev yapardı. Anadolu Selçukluları’nın önde gelen simalarından biri olan Mübârizüddin Behram Şah’ın emîr-i meclis olarak anılması, bu memuriyetin Selçuklu sarayında önemli bir yeri olduğunu göstermektedir.
Memlükler’de bu kurum el-Melikü’z-Zâhir Baybars (1260-1277) tarafından ihdas edilmiştir. Başlangıçta emîr-i meclisin görevi teşrifat divanı reisliği ve sultanın korunması iken daha sonra cerrahlar, kırık-çıkıkçılar, göz doktorları ve diğer hekimlere nezaret etme vazifesi de ona verildi. Ayrıca nâib-i saltanat, vezir, kâtibü’s-sır, muhtesipler, divan nâzırları, kadılar ve beytülmâl vekilinin iştirakiyle toplanan meclisü’s-sultânın gündemini de emîr-i meclis hazırlardı. Protokolde nâib-i saltanat, atabekü’l-asâkir ve re’sü’n-nevbeden sonra dördüncü sırada yer alırdı. Bahrî Memlükleri devrinde (1250-1390) emîr-i meclis rütbece emîr-i silâhtan öndeydi. Ancak daha sonraki dönemde önemini bir ölçüde kaybetti ve emîr-i silâhtan sonra üçüncü sırada yer aldı. Emîr-i meclis atabegliğe yükselen üç büyük emîrden başta geleniydi. Bu sıranın bazan değişerek emîr-i silâhın öne geçtiği de olurdu. Rütbesi emîr-i silâhtan yüksek kabul edildiği zamanlarda da bazı emîrler, devletteki nüfuzu ve siyasî gücü sebebiyle emîr-i silâhı emîr-i meclise tercih etmişlerdir. Nitekim el-Melikü’z-Zâhir Çakmak 837 (1433) yılında emîr-i meclis tayin edildiğinde hem kendisi hem de arkadaşları bundan memnun olmamışlar ve arkadaşları onu emîr-i silâh olarak tayin ettirmişlerdi.
XV. yüzyıldan itibaren nâibler, tablhânât ve “ümerâ-yi miîn”in maiyetlerinde birer emîr-i meclis bulundurmaları âdet olmuştu.

