Hamilik geleneği, bir kişinin (hami), ilmi, sanatkârî, siyasî veya meslekî bir faaliyeti yürüten başka bir bireyi, topluluğu ya da kurumu himaye ederek gelişimine katkıda bulunduğu, İslam dünyasında güçlü biçimde kurumsallaşmış bir sosyal, kültürel ve siyasi destek sistemidir. Bu gelenek; koruyuculuk, maddi destek, itibar sağlama, yönlendirme, eğitim ve mesleki gelişim gibi çok boyutlu işlevleri kapsar. İslam toplumlarında özellikle Abbâsîler’den Osmanlılara kadar devlet yönetimi, ilim, edebiyat, sanat ve zanaat alanlarında büyük ölçüde hamilik ilişkileri üzerinden bir örgütlenme modeli ortaya çıkmıştır.

Hâmilik Geleneği Temsili (Yapay Zeka İle Oluşturmuştur.)
Hamilik Geleneğinin Tarihsel Kökenleri
Hamilik sistemi, İslam toplumuna özgü bir yapı olarak doğmamış; Antik Mezopotamya, İran sarayı, Bizans aristokrasisi ve Arap kabile geleneklerindeki “koruyucu–korunan” ilişkilerinin İslâmî toplum düzeni içinde yeniden şekillenmesiyle oluşmuştur. Hz. Peygamber döneminden itibaren özellikle ilim adamlarının desteklenmesi, şairlerin ve hatiplerin himaye edilmesi ve kabile büyüklerinin toplumsal konum koruma pratikleri, hamilik kurumunun temel zeminini oluşturmuştur. Emevî ve Abbâsî dönemlerinde saray çevresi, vezirlik makamı ve büyük aileler ilmi çevreleri himaye ederek hamilik geleneğini kurumsallaştırmıştır. Bu aşamada hamilik, yalnızca bireysel bir iyilik veya sadakat ilişkisi değil, aynı zamanda bir güç devinimi ve kültürel üretim mekanizması hâline gelmiştir.
İslam Dünyasında Hamilik Geleneğinin Kurumsallaşması
Abbâsî döneminde halifeler, vezirler ve aristokrat aileler âlim, şair, tabip ve sanatkârları himaye ederek büyük bir ilmî çevre oluşturmuş, bu ortamda tercüme faaliyetleri ve bilimsel üretim yoğunlaşmıştır. Bu dönem, hamilik ilişkilerinin yalnızca kişisel sadakat üzerinden değil, ilmî ve kültürel üretimi teşvik etmek amacıyla devlet eliyle yönlendirildiği bir evre olarak görülür. Selçuklularla birlikte Nizamiye medreseleri gibi büyük eğitim kurumlarının ortaya çıkması, hamilik ilişkilerinin kurumsal çerçevede yeniden düzenlenmesine zemin hazırlamış; devlet, belirli ilim adamlarını görevlendirip himaye ederek dinî, fıkhî ve idarî politikaların yürütülmesinde hamilik sistemini bir araç hâline getirmiştir.
İslam dünyasında vakıflar da hamilik geleneğinin kurumsal sürdürücüsü olmuş, medrese, hanikâh (tasavvuf ehlinin ibadet ve eğitim yeri), darüşşifa ve kütüphaneler vakıf sistemi üzerinden ilmi şahsiyetlerin himayesini üstlenmiştir.
Osmanlı Döneminde Hamilik: Devlet, Saray ve Ulema
Osmanlı toplumunda hamilik, diğer İslam devletlerinden çok daha belirgin ve sistematik bir karakter kazanmıştır. Osmanlı sarayı özellikle şairleri, münevverleri ve sanatkârları himaye etmiş; şehzadeler, vezirler, şeyhülislamlar ve paşalar farklı alanlarda kendi çevrelerini oluşturmuştur. Bu hamilik ilişkileri yalnızca kültürel üretimi desteklemekle kalmamış, aynı zamanda devlet içinde bir “sosyal yükselme” aracı hâline gelmiştir.
Ulema sınıfı içinde ise şeyhülislam ve medrese çevreleri genç âlimleri himaye ederek ilmî kariyer yollarını şekillendirmiş, böylece ilmî hiyerarşi hamilik ilişkileri üzerinden işlerlik kazanmıştır. Ayrıca esnaf ve zanaat örgütleri olan loncalar, ustaların çırak ve kalfalarını himaye ettiği bir yapıyı temsil ederek hamilik geleneğinin toplumsal tabandaki karşılığını oluşturmuştur.
Hamilik İlişkilerinin İşleyişi ve Sosyal Boyutları
Hamilik yalnızca maddi destekten ibaret olmayıp, kişinin toplumda tanınması, korunması ve belli bir çevreye dâhil edilmesi anlamına gelir. Hami, himaye ettiği kişiye güvence sağlar; ona iş imkânı, geçim kaynağı, sosyal sermaye ve siyasi koruma sunar. Himaye edilen kişi ise sadakat, hizmet, eser sunma veya ilim üretme yoluyla bu ilişkiyi karşılıklı olarak sürdürür.
Bu sistem toplumsal yapıda dayanışma, koruma, sadakat, bağlılık, itibar devri, mesleki üretim gibi temel işlevleri yerine getirmiştir. Hamilik bir yandan bireyin varlığını sürdürmesi için bir güvenlik mekanizması sunarken, diğer yandan siyasal güç ilişkilerinin pekiştirilmesine aracılık etmiştir.
Modernleşme Sürecinde Hamilik Geleneğinin Dönüşümü
19.yüzyıldan itibaren Osmanlı modernleşmesiyle birlikte hamilik ilişkileri daha kurumsal ve bürokratik mekanizmalara bırakılmaya başlanmıştır. Eğitimde modern okullaşmanın artması, devlet dairelerinde liyakat esasına geçiş, yeni sivil kurumların oluşması, geleneksel hamilik yapısını zayıflatmıştır. Buna rağmen kültür, sanat ve akademik alanlarda, modern anlamda “patronaj” (patronage) biçiminde daha farklı formlarda devam etmiştir.
Cumhuriyet döneminde ise devlet destekli kültür politikaları, burs programları, sanat fonları ve akademik yapılar modern hamilik sisteminin yeni biçimleri olarak ortaya çıkmıştır.
Hamilik Geleneğinin Toplumsal ve Kültürel Etkileri
Hamilik, İslam ve Osmanlı toplumlarında kültürel üretimin temel taşıyıcılarından biri olmuş; ilim geleneğinin inşasında, sanat okulunun biçimlenmesinde, meslekî örgütlenmenin gelişmesinde ve sosyal hareketliliğin sağlanmasında önemli bir rol oynamıştır.
Şairlerin divanlarını hamilere sunması, âlimlerin eserlerini devlet erkânına ithaf etmesi, sanatkârların saray çevresinde yetişmesi, hepsi bu geleneğin kültürel etkilerini göstermektedir. Bunun yanında hamilik, toplumsal statü ilişkilerini şekillendiren bir mekanizma olarak, bireylerin devlet ve toplum içindeki konumlarını belirlemiştir.

