Hayalet deprem algısı, bireyin gerçekte olmayan bir sarsıntıyı ve zemin titreşimini deprem yaşanıyor gibi hissetmesidir. Yani birey, herhangi bir deprem olmamasına rağmen, deprem yaşanıyormuş gibi hisseder ve bu hisle birlikte gerçek bir deprem deneyimi yaşadığını varsayar.
Toplum tarafından “hayalet sarsıntı” olarak adlandırılan bu terim özellikle gerçek bir depremden sonra, yüksek stres anında ve depreme karşı sürekli tetikte olma halinde ortaya çıkar.

Hayalet Deprem Sendromunu Temsil Eden Bir Görsel (Yapay zeka ile oluşturulmuştur.)
Bu durumun varlığı yalnızca fiziksel bir sorun olarak değil psikolojik bir sorun olarak sürdüğü araştırmalar tarafından ortaya konulmuştur. Bu sorunlar şunlardır:
•Deprem sonrası duygusal hassasiyet
Birey en küçük bir titreşimde/sallantıda kendini koruma güdüsüyle hareket eder ve tepki gösterir.
•Yüksek kaygı ve tetikte olma hali
Birey, gerçekte olan deprem sonrası “ya yeniden deprem olursa”, “ya kendimi koruyamazsam” gibi ifadelerle beynine sinyaller yollar ve bu durum bireyde yüksek kaygıya neden olur.
•Duygusal hatırlatıcılar
Birey, deprem sonrası ufak bir titreşimde dahi bir halı kaymasını yahut perdenin uçuşunu deprem gibi algılar ve dış uyarıcılar bireyde deprem deneyimini yeniden tetikleyici hale getirir.
Uzmanlar, "Phantom Earthquake Syndrome A Pilot Study After Zagreb And Banovina 2020 Earthquake" adlı çalışmaya Ekim 2020 ile Ocak 2021 tarihleri arasında kriz merkezinde deprem sonrası dönemde psikolojik destek için telefon hizmetini arayan katılımcıları dahil etti. Katılımcılar için dahil etme kriterleri, telefon hizmetini arayan kişinin 18 ila 65 yaş aralığında olmasıydı.
Görüşme sağlayan kişinin hayalet deprem için özel olarak soru sormasına izin verilmedi. Katılımcı eleme kriteri ise daha önce ruhsal bozukluk için tedavi görülmemiş olmasıydı. Ek bir gereklilik olarak herhangi bir deprem kaydı kullanımının sağlanması talep edildi.
Telefon görüşmesinde, katılımcılardan hayalet depremle ilgili semptomları, psikolojik sıkıntıyı, davranış değişikliklerini ve semptomların süresini tanımlamaları istendi. Ayrıca, aramalar anonim olarak gerçekleşti ve çalışma, kurumsal Etik Komitesi tarafından daha geniş bir çalışmanın parçası olarak onaylandı.
Araştırma sonucunda,
Tüm katılımcılar kendiliğinden hayalet deprem fenomenini tarif ettiler.
(Edilen tarifler; Deprem tespiti için yapılan başvuruda olumsuz sonuçla desteklenen, yanlış bir yer sarsıntısı ve titreme hissi. )
Katılımcılar, sahte depremin meydana gelmesini gerçek bir deprem olayıyla ilişkilendiremediler ve bunu ayırt edici bir özellik olarak tanımladılar.
23 katılımcıdan 8'i gece uykusundan gerçek olmayan bir deprem hissiyle uyandıklarını bildirirken, diğer katılımcılar günlük olaylar olarak bildirdiler.
14 katılımcı ise duvarlar veya mobilyalar gibi nesnelerin hareket ettiği veya sallandığı hissini bildirdi. 12 katılımcı tarafından da hem motor hem de vejetatif semptomlar bildirildi, bunlardan 2'si yere düşmüştü.
Bu durum psikolojik sıkıntı, uzun süreli kaygı, panikleme, uykusuzluk ve deprem kayıtlarıyla meşgul olma olarak tanımlandı.

Hayalet Deprem Algısının Oluşumunu Gösteren Bir Diyagram (Yapay zeka ile oluşturuldu.)
Genel endişe, olay anında deprem tespitinin olmamasıyla karşılaşıldığında aklını kaybetmekti.
Katılımcılar, herhangi bir çevresel gürültüye yoğun bir irkilme tepkisi ve deprem ipuçlarında yüksek uyanıklık olarak bildirdiler.
Katılımcıların çoğunluğu günlük rutinlerinde değişiklik olduğunu bildirdi, örneğin uzun süreli veya kontrol edilemeyen ev içi aktivitelerden kaçınma (duş almak veya balkonda olmak gibi) ve sadece bir sonraki olay durumunda hemen terk edilebilecek kısa aktivitelerle meşgul olma.
Araştırmada yer alan hayalet deprem sendromu modeli:

Bu tablo, "Phantom Eartquake Syndrome : A Pilot Study After Zagreb and Banovina 2020 Earthquake" başlıklı çalışmadan alınmıştır.
Bu araştırmada çözüm olarak hayalet deprem, deprem benzeri hareketin yanlış algılanması olup duyusal fizyoloji, kortiko-limbik-striatal fonksiyonları içeren sinir devreleri ve travmatik olay ve kaygıdan etkilenebilecek proprioseptif sinyallerin, hafızanın ve daha yüksek bilişsel fonksiyonların entegrasyonunu içeren altta yatan beyin mekanizmalarını düşündürmektedir.
Hayalet depremin depremden kurtulanlarda akut veya travma sonrası stres bozukluğunun klinik sunumunun bir parçası olup olmadığı veya belirli bir sendrom olup olmadığı, daha fazla araştırmadan sonra görülecektir.
Şiddetli anksiyetenin insan üzerindeki nörobiyolojik etkisi, gerçek ve yanlış uyaranı ayırt etme yeteneği henüz açıklığa kavuşturulmamıştır.

