Filistin… Yalnızca haritada bir bölge değil, aynı zamanda direnişin, sabrın, kaybın ve umudun adı. Her taşı bir hikâye anlatan topraklar üzerinde, yıllardır süren bir mücadelenin sessiz çığlığı. “Hür Filistin” demek, sadece politik bir talebi dile getirmek değil; aynı zamanda bir halkın insanlık onurunu savunmak, adaletin ve barışın varlığını sorgulamak anlamına gelir.
Bir Toprağın Tarihi ve Dramı
Filistin’in tarihsel kökleri, binlerce yıl öncesine uzanır. Kudüs, Nablus, Gazze ve Hebron gibi şehirler; hem İslamiyet, hem Hristiyanlık, hem de Yahudilik için kutsal kabul edilen merkezlerdir. Ancak özellikle 20. yüzyılın başından itibaren bu topraklar üzerindeki demografik, siyasal ve askerî dönüşümler, derin çatışmaların zeminini oluşturmuştur.
1948 yılında İsrail devletinin kurulmasıyla başlayan süreç, yüz binlerce Filistinlinin evlerinden edilmesiyle sonuçlanmış ve bu olay tarih kitaplarına "Nakba" (Felaket) olarak geçmiştir. O günden bugüne Filistin halkı, hem topraklarını hem de temel insan haklarını koruma mücadelesi vermektedir.【1】
Bir Halkın Sesi: Direniş ve Dayanışma
Filistin halkı, yıllar boyunca pek çok zorlukla karşılaştı: yerinden edilmeler, ambargolar, duvarlarla çevrili yaşam alanları ve sivilleri hedef alan saldırılar… Ancak bütün bu zorluklara rağmen Filistin, kültürünü, dilini ve kimliğini yaşatma kararlılığından vazgeçmedi. Zeytin ağaçlarının gölgesinde büyüyen çocuklar, sadece gelecek hayalleri değil, aynı zamanda geçmişin izlerini de taşıyorlar.
Uluslararası arenada pek çok sivil toplum kuruluşu, insan hakları örgütü ve vicdan sahibi bireyler Filistin halkının yanında yer alıyor. "Hür Filistin" çağrısı, bir siyasi slogan olmanın ötesinde, işgalin hukuksuzluğunu ve yaşanan insani trajediyi görünür kılma çabası.
Medyanın Gölgesinde Gerçekler
Modern çağın ironisi şudur: Bilgiye ulaşmak kolaylaştıkça, hakikate ulaşmak zorlaşır. Filistin meselesi, medyada kimi zaman çarpıtılmış, kimi zaman eksik anlatılmıştır. Bu da halklar arasında empati kurmayı güçleştirmiştir. Ancak uluslararası gazetecilerin, yerel aktivistlerin ve bağımsız medya kuruluşlarının çabalarıyla, Filistin'deki günlük yaşamın ne kadar zor olduğu günbegün daha fazla gözler önüne serilmektedir.
Barış Mümkün mü?
Evet, barış mümkündür. Ancak bunun ilk adımı adaletle atılmalıdır. Filistin halkının temel haklarına kavuşması, sadece onların değil tüm insanlığın vicdanı için gereklidir. Eğitim, sağlık, barınma ve güvenlik gibi evrensel insan haklarının herkes için geçerli olduğu bir dünya hedeflenmelidir. Barış, yalnızca silahların susması değil; eşitlik, onur ve özgürlüğün hâkim olduğu bir yaşamın kurulmasıdır.
Hür Filistin: Bir Sorumluluk Çağrısı
"Hür Filistin" demek, Filistin’in sadece sınırlarını değil; hayallerini, şarkılarını, hikâyelerini ve umutlarını da özgürleştirmek demektir. Bu çağrı, sadece Filistinliler için değil; özgürlüğün, adaletin ve barışın evrensel değerlerine inanan herkes için bir sorumluluktur.
Bir gün, zeytin ağaçlarının altında barış içinde koşan çocukların sesiyle uyanan bir sabaha kavuşmak umuduyla…