Hüseyin Cavid Erginsoy, 24 Ekim 1882 tarihinde Nahçıvan’da doğdu. Babası mersiyehanlık yapan Rasizâde Molla Abdullah, annesi ise Ümmi Leyla’dır. Ailesi aslen Nahçıvan’ın Şahtahtı köyünden olup 1877 yılında Nahçıvan’a göç etmiştir.
Eğitimi
İlk eğitimini aile içinde aldı. Eğitimiyle büyük kardeşi Şeyh Mehemmed ilgilendi. İlkokulu bir mollahanede tamamladıktan sonra, Maarifçi Mehemmed Tağı Sıdkı’nın yeni usulle ders verdiği Mekteb-i Terbiye’de öğrenim gördü. 1898’de eğitimine Tebriz’de devam etti. 1903 yılında Tebriz’den Nahçıvan’a döndü, aynı yıl İstanbul’a gitti.
İstanbul’da Dârülfünun Edebiyat Şubesi'nde dinleyici olarak derslere katıldı. Rıza Tevfik’in hazırlık kursunu tamamladı. Ağır bir göz hastalığı nedeniyle eğitimine ara vererek bir süreliğine Tebriz’e döndü. 1905 yılında tekrar İstanbul’a geldi, Fransızca öğrenmeye başladı ve edebiyat çevreleriyle temaslarını sürdürdü.
İstanbul Yılları ve İlk Edebi Faaliyetler
İstanbul’da bulunduğu dönemde Tevfik Fikret, Abdülhak Hâmid, Rıza Tevfik gibi edebiyatçılarla tanıştı. Sırât-ı Müstakîm, Şark-ı Rus, Hayat ve Füyûzât gibi gazete ve dergilerde şiirleri yayımlandı. Türkiye’de bulunduğu dönemde Batı edebiyatını tanıdı ve romantizmin etkisi altında eserler verdi.
Azerbaycan’daki Çalışmaları
1909 yılında Nahçıvan’a döndü. 1909-1910 yıllarında Nahçıvan’da, 1911-1913 yıllarında Gence’de ve 1914 yılında Tiflis’te edebi faaliyetlerini sürdürdü.
1915-1918 yıllarında Bakü’de Sefa Mektebi'nde Türk dili ve edebiyatı dersleri verdi. 1917'de Bakü’de kurulan Muharrirler ve Edibler Cemiyeti'nin edebiyat komisyonunda görev aldı.
1918 Sonrası Hayatı
1918’de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla Bakü’ye taşındı. Ermeni saldırılarından kurtularak İran’ın Enzelî şehrine, ardından Tebriz’e ve Nahçıvan’a geçti. 1918-1919 yıllarında Nahçıvan’da öğretmenlik yaptı. Aynı yıllarda Müşkinaz Hanım ile evlendi ve Turan adını verdiği bir kızı ile Ertuğrul adını verdiği bir oğlu oldu.
1920 Sonrası Faaliyetleri
1920 yılında Bakü’ye döndü ve ortaokullarda öğretmenlik yaptı. Daha sonra Tiyatro Meslek Okulu'nda ve Bakü Öğretmen Okulu’nda edebiyat öğretmeni olarak görev aldı.
1926 yılında emekliye ayrıldı. Aynı yıl Berlin’e giderek gözlerini tedavi ettirdi ve Bakü’de düzenlenen Türkoloji Kongresi’ne katıldı.
Sovyet Baskısı ve Sürgün
1930’lu yıllarda Sovyet rejiminin ideolojik taleplerine uymadığı gerekçesiyle Azerbaycan matbuatında ağır eleştirilere maruz kaldı. 1932’de Yazarlar Birliği’ne kabul edildi, ancak baskılar sürdü.
1937 yılında rejim düşmanlığı suçlamasıyla tutuklandı, Sibirya’ya sürgüne gönderildi ve eserleri yasaklandı.
Ölümü
Sürgünde hayatını kaybeden Hüseyin Cavid’in ölümü uzun süre belirsiz kaldı. Sonrasında yapılan resmi açıklamalara göre, 1941 yılında Sibirya’da İrkutsk’ta öldüğü kabul edildi. 1980’li yıllarda itibarı iade edildi ve naaşı doğum yeri olan Nahçıvan’a getirilerek anıt mezara defnedildi.
Edebî Hayatı
Edebi faaliyetlerine 1904 yılında "Gülçin" ve "Arif" mahlaslarıyla yazdığı Türkçe ve Farsça aşk şiirleriyle başladı. İlk dönem eserlerinde bireysel ve duygusal temalar işlenirken, daha sonraki eserlerinde sosyal ve felsefi temalar ağırlık kazandı. Toplumdaki adaletsizlik, zulüm ve sefalet gibi konuların yanı sıra metafizik meseleler, insanlık problemleri ve karamsar temalar üzerinde durdu. Sovyetlerin empoze ettiği sosyal realizm akımına uymadı. İsmail Gaspıralı'nın "dilde, fikirde, işte birlik" ilkesi, Ali Bey Hüseynzade’nin fikirleri ve Ziya Gökalp'in eserleri düşünce dünyasının şekillenmesinde etkili oldu.
Dil Anlayışı
Türkiye’deki eğitim sürecinin etkisiyle eserlerinde Türkiye Türkçesi'ne yakın bir dil kullandı. Son dönemlerinde Azerbaycan Türkçesi özellikleri daha belirgin hale geldi.
Makalelerinde ve mektuplarında şiir ve piyeslerine göre daha ağır bir dil kullanmış, Arapça ve Farsça kelimelere yer vermiştir.
Eserleri
Şiir Kitapları
- Geçmiş Günler (1913, Tiflis)
- Bahar Şebnemleri (1917, Tiflis)
Manzum Dramlar
- Ana (1913, Tiflis): Azerbaycan edebiyatının ilk manzum dramı
- Şeyh San‘an (1917, Bakü): Tasavvufi bir temayı işler
- Peygamber (1923, Bakü): Hz. Muhammed’i idealize eden eser
- İblis (1924, Bakü): Felsefi bir trajedi
- Uçurum (1926, Bakü): Yanlış Batılılaşma eleştirisi
Diğer Tiyatro Eserleri
- Maral (1913)
- Şeydâ (1917, 1925)
- Âfet (1922)
- Topal Timur (1926)
- Telli Saz (1930)
- Siyavuş (1933)
- Şehlâ (1934)
- Hayyam (1935)
- İblisin İntikamı (1936)
Ortak Çalışmalar
- Edebiyat Dersleri (1919) (Abdullah Şaik ile birlikte)
Kayıp Eserler
- “Âzer” adlı destanın bir bölümü ile Köroğlu, Telli Saz, Şehlâ adlı eserleri kayıptır.