İnsan neye veda eder? Bir insana, bir şehre veyahut bir eşyaya. İnsan kendine veda eder. İnsanoğlu özü itibariyle savunmasız ve yalnızdır bu dünyada. Anne ve babası aracılığıyla gelir dünyaya. Ama en temel ihtiyaçları bakım ve korunma olmadığı zaman o bebekler çaresizce yardıma muhtaçtır. İnsanoğlu büyür, belki kendi bakım ve korumasını sağlayabilir. Fakat sırada en önemli ihtiyaç olan güven ve sevilme ihtiyacı vardır. İnsanoğlu yakın ilişki kurmak ister yaşamında, ailesi ile bazen bir dost ile bazen de sahiplendiği bir hayvanı ile. Bunların temelinde paylaşım yapmak, sevip sevilmek vardır. Peki bunlara o ya da bu sebeplerle veda etmesi gerekirse...
Ayrılıklar yaşamımızda hep vardır. Bazen bu düşünüldüğünün aksine kötü de değildir. Bir şeylerin başlaması için bir şeylerin bitmesi gerekir. Bazen bağ kurduğunuz, zaman geçirdiğiniz okulunuzdan, şehrinizden ayrılmanız gerekir. Ama bilirsiniz, bu son yeni başlangıçların habercisi. Ama bir insana veda etmek. Her giden hem bir şeyler götürür sizden hem de bir şeyler bırakır. Vedalar niye acıdır çünkü “İnsan aslında kendine veda eder.” Veda ettiği insanla olan kendi hâlini özler. Onunla kurduğu hayalleri özler. Bu vedayı kabullenmek kolay değildir ama insanoğlu bir şekilde alışır ve yeni duruma ayak uydurur. İçinde biriktirdikleri ile yaş alır. Peki bir insana veda edemeden veda etmek. Bir anda onun ölümüyle birlikte... Bu çok zordur. Burada yas evreleri dediğimiz uzun bir süreç başlar. Bazen onunlayken yaptığımız ve mutlu olduğumuz şeyleri yapar, onu anarız. Bazen bir eşyasını yanımızda taşırız, bazen ise dualarımızla anarız.
Sonuçta her veda bir ayrılıktır. Bazen bir bitiş, bazense bir başlangıçtır. Güzel insanlar biriktirelim hayatımızda, vedaları bile anlamlı olsun. Değerimizin bilindiği güzel ilişkiler kuralım. Nazım Hikmet’in dediği gibi "Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın hayatı."

