Yıldız Sarayı’nda Elektriğin İlk Kullanımı (1902)
Osmanlı İmparatorluğu’nda elektrik ilk kez 1902 yılında Yıldız Sarayı’nda kullanılmaya başlandı. II. Abdülhamid, Avrupa’daki teknolojik gelişmeleri yakından takip eden bir padişahtı ve elektrik enerjisinin Osmanlı topraklarında kullanılmasını sağlamak için adımlar attı. Bu amaçla, dönemin ileri gelen Alman mühendisleri ile iş birliği yaparak saray içine özel bir dinamo santrali kurdurdu. Bu sistem, yalnızca aydınlatma ihtiyacını karşılamakla kalmadı, aynı zamanda telefon ve telgraf hatlarının da güç kaynağı oldu. Elektriğin Osmanlı topraklarında kullanılmaya başlanması, imparatorluk için modernleşme sürecinin en önemli adımlarından biri olarak kabul edildi.

Yıldız sarayında elektriğin kullanımı (Yapay zeka tarafından üretildi)
Elektrikle Aydınlatılan İlk Mekânlar
Yıldız Sarayı’nda elektriğin kullanılmaya başlamasıyla birlikte, öncelikli olarak padişahın bulunduğu Hünkâr Dairesi, devlet işlerinin yürütüldüğü Mabeyn Köşkü ve önemli devlet toplantılarının yapıldığı resmi toplantı salonları elektrikle aydınlatıldı. O zamana kadar büyük kristal avizeler, gaz lambalarıyla aydınlatılırken, artık bu avizeler elektrik ampulleri ile ışık saçmaya başladı. Bu yenilik, saray içinde büyük bir değişim anlamına geliyordu ve Osmanlı Devleti’nin teknolojik ilerlemeye ayak uydurduğunun bir göstergesi olarak kabul edildi.

Yıldız Sarayında Elektrik Kullanımı temsili (Yapay zeka tarafından üretildi)
Yıldız Sarayı’nda Elektrikli Piyano ve Yangın Tehlikesi
Osmanlı’da elektriğin kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, teknolojik yenilikler de saray hayatına girmeye başlamıştı. Bu dönemde, Yıldız Sarayı’nda kullanılan elektrikli piyano, dönemin ileri teknolojilerinden biri olarak dikkat çekiyordu. Ancak bu yeni sistem, bazı teknik sorunları ve güvenlik risklerini de beraberinde getiriyordu. Piyanodan çıkan kıvılcımlar nedeniyle sarayda bir yangın tehlikesi yaşanmış ve büyük bir felaketin eşiğinden dönülmüştü.
II. Abdülhamid, Selanik’te sürgünde bulunduğu yıllarda, özel doktoru Atıf Bey’e bu olaydan bahsederken, elektriğin sağladığı konfor ve kolaylıkların yanı sıra, taşıdığı riskleri de değerlendirmiştir. Onun sözleriyle:
"Yıldız’da elektrikle aydınlatma yapılıyordu. Pek rahat, temizliktir. Fakat bazen bir tarafı bozuluyor. Birdenbire karanlıkta kalma var. Bu sebeple mum bulunmalı. Hatta bir gece Rusya imparatoru sarayında ziyafet vermiş. Ne kadar kübera varsa gelmiş. Salon çok süslü. Elektrikle aydınlatılmış. Tam bu esnada birdenbire lambalar sönmüş. Karanlıkta kalmışlar. Evvelce ihtiyaten mum da bulundurmamışlar. Epeyce telaş olmuş. Bazen de kazalar, yangınlar olur. Tellerde bozukluk olur. Kıvılcımlar saçılır. Tekmil daire alev içinde kalır. Bir kere bizde küçük hanımefendinin odasında piyano vardı. Elektrikle işlerdi. Bir parçayı mükemmel, en büyük piyanist kadar ahenkli çalar. Bir alet vardır. O alet muhtelif parçalar için ayrı ayrıdır. Hangisi istenirse, mesela bir operet istendi, konur, düğmesine basılır, kendi kendine çalar. Bundan dört tane piyano getirtmiş idim. Almanya’dan getirttim. Bir tanesi hanımın odasında, ikisi de şehzadelerin dairesinde idi. Sonra bir tane daha sipariş ettim. Bana 200 liraya mal oldu. Bir gün hanım, birini çalarken bir kıvılcım çıkmış. Bereket versin ipek perdeler yangına mani oldu. Zaten evvelce öğretmiş idim. Hemen telleri de kesmişler. Duvarda ufak bir yer yakmış idi. Bazen kazalı ve tehlikelidir. Vakit ister."【1】
Bu ifadeler, Osmanlı’da elektrikli sistemlerin henüz tam anlamıyla güvenli hale gelmediğini ve zaman zaman ciddi riskler taşıdığını göstermektedir. II. Abdülhamid, modern teknolojiyi takip eden bir hükümdar olmasına rağmen, bu tür yeniliklerin güvenlik açısından iyi planlanması gerektiğinin de farkındaydı. Bu nedenle, her zaman yedek aydınlatma sistemleri bulundurulması gerektiğini vurgulamış ve elektrik kullanımıyla birlikte önleyici tedbirlerin alınmasının önemine dikkat çekmiştir
Halkın Elektriğe Tepkisi
Elektriğin Osmanlı topraklarında ilk defa kullanılmaya başlanması halk arasında büyük bir merak ve aynı zamanda kuşku uyandırdı. O dönemde birçok kişi elektriğin doğaüstü bir güç olduğunu düşünüyor, hatta bunun "cin işi" olduğuna dair söylentiler yayılıyordu. Elektrik düğmelerine basmanın insanı çarpabileceği korkusu nedeniyle, saray çalışanlarının düğmelere eldiven takarak bastığı anlatılır. Elektrik kavramına alışık olmayan halk, bu yeni enerji kaynağını önce şüpheyle karşılasa da zamanla kabul etmeye başladı.

Halkın Elektriğe Tepkisi Temsili (Yapay zeka tarafından üretildi
Elektriğin İstanbul’a Yayılması
Elektrik, Yıldız Sarayı’nda kullanılmaya başlanmasının ardından 1910’lu yıllarda İstanbul’un bazı bölgelerine yayılmaya başladı. Özellikle Galata, Pera (bugünkü Beyoğlu) ve Şişli çevresinde elektrik kullanımı hız kazandı. Bu dönemde bazı evler ve iş yerleri elektrikle aydınlatılmaya başladı. İstanbul’da elektriğin yaygınlaşmasında en önemli gelişmelerden biri ise 1914 yılında elektrikli tramvayların hizmete girmesi oldu.
Bu tramvaylar, İstanbul’da elektrik enerjisinin önemini artırarak halkın bu yeni enerji kaynağına alışmasını sağladı. Bununla birlikte, sokak aydınlatmaları da giderek yaygınlaştı ve İstanbul’un caddeleri yavaş yavaş karanlıktan kurtulmaya başladı. Elektrik, zamanla Osmanlı toplumunun gündelik hayatının vazgeçilmez bir parçası haline geldi.

