Jeffrey Scott Buckley (17 Kasım 1966 – 29 Mayıs 1997), 1990’lı yılların alternatif müzik sahnesinde dikkat çeken, Amerikalı bir şarkıcı, söz yazarı ve gitaristtir. Klasik müzik eğitimi almış bir anne ile folk müzisyeni Tim Buckley’nin oğlu olarak dünyaya gelen sanatçı, erken yaşlardan itibaren müziğe yönelmiş; rock, folk, caz ve klasik müzik gibi çeşitli türleri harmanlayarak kendine özgü bir ses ve ifade biçimi geliştirmiştir. İlk ve tek tamamlanmış stüdyo albümü Grace ile hem eleştirmenlerin hem de dinleyicilerin ilgisini çeken Buckley, geniş vokal aralığı, duygusal yoğunluğu yüksek yorumları ve sahne performanslarıyla tanınmıştır. Henüz ikinci albümünü tamamlamadan, 29 Mayıs 1997’de Memphis, Tennessee’de geçirdiği bir boğulma kazası sonucu yaşamını yitirmiştir.
Gençliği ve Eğitimi
Jeff Buckley, 17 Kasım 1966 tarihinde Anaheim, Kaliforniya’da doğdu. Annesi Mary Guibert, Panama kökenli bir piyanist ve klasik müzik eğitimine sahip bir müzisyendi. Babası Tim Buckley ise 1960’ların sonlarında yükselen bir folk-rock şarkıcısıydı. Jeff Buckley, ebeveynlerinin ayrılmasından sonra annesi ve üvey babasıyla birlikte büyüdü; biyolojik babasıyla yalnızca bir kez, ölümünden kısa bir süre önce, çok kısa süreli bir temas kurabildi. Tim Buckley, Jeff henüz sekiz yaşındayken aşırı doz nedeniyle hayatını kaybetti.
Çocukluğu Güney Kaliforniya’da geçti. Evde annesi ve üvey babasının etkisiyle çeşitli müzik türlerine maruz kaldı; Led Zeppelin, Jimi Hendrix, The Who ve Pink Floyd gibi rock gruplarının yanı sıra caz, klasik ve etnik müziklere de ilgi duymaya başladı. Aynı zamanda annesi aracılığıyla piyano ve vokal çalışmaları yaptı.
Lise eğitiminin ardından, Los Angeles’taki "Musicians Institute" adlı okula kaydoldu ve 1985 yılında bu kurumdan mezun oldu. Bu eğitim sürecinde teorik müzik bilgisi ve gitar tekniği üzerinde yoğunlaştı. Ancak daha sonra bu deneyimi “gereğinden fazla teknik ve ruhsuz” olarak tanımlayarak müzik eğitiminin sınırlandırıcı yönlerini eleştirmiştir. Mezuniyet sonrasında çeşitli gruplarla çalıştı; caz, reggae, hard rock gibi farklı türlerde sahne aldı ve stüdyo müzisyeni olarak faaliyet gösterdi. Bu dönemdeki müzikal çeşitlilik, ileride geliştireceği melez ve çok katmanlı müzikal kimliğin temelini oluşturdu.
Kariyeri ve Başarıları
Jeff Buckley’nin müzik kariyeri, 1990’ların başında New York'ta solo performanslarıyla dikkat çekmeye başlamasıyla ivme kazandı. İlk olarak kısa süreliğine Gods and Monsters adlı gruba katıldı; ancak bu birliktelik uzun sürmedi ve Buckley bireysel bir müzikal yolculuğu tercih etti. New York’un East Village semtindeki küçük ama etkili bir canlı müzik mekânı olan Sin-é’de gerçekleştirdiği solo performanslar, onun müzikal çok yönlülüğünü ve sahne üzerindeki hâkimiyetini ortaya koydu.
Sin-é'deki performanslarında sadece kendi bestelerine değil; Leonard Cohen, Nina Simone, Van Morrison ve Nusrat Fateh Ali Khan gibi farklı tür ve coğrafyalardan sanatçıların eserlerine de yer verdi. Bu geniş repertuvar, müzikal ifadesinin sınırlarını ve yorum gücünü sergiledi. Bu süreçte Columbia Records ile plak anlaşması imzaladı ve Aralık 1993’te, Sin-é’deki canlı kayıtların yer aldığı dört parçalık Live at Sin-é EP’si yayımlandı.
EP’nin ardından, Buckley ilk stüdyo albümü üzerinde çalışmaya başladı. Yapımcılığını Andy Wallace’ın üstlendiği Grace albümü, 23 Ağustos 1994’te yayımlandı. Albümde Jeff Buckley’nin yazdığı şarkıların yanı sıra Leonard Cohen’in “Hallelujah” ve Benjamin Britten’ın “Corpus Christi Carol” gibi eserlerin yorumları da yer aldı. Albüm, türler arası geçişleri, geniş vokal aralığı ve duygusal yoğunluğu ile dikkat çekti.
Albüm, yayımlandığı dönemde ticari açıdan sınırlı başarı elde etmiş olsa da müzik eleştirmenlerinden olumlu yorumlar aldı. Zamanla, hem eleştirmenler hem de sanatçılar tarafından takdir gören bir eser hâline geldi. Radiohead, Muse, Coldplay gibi birçok grup ve müzisyen; Buckley’nin müziğinden etkilendiklerini ifade etti. Özellikle “Hallelujah” yorumu, popüler müzik tarihinde referans olarak sıkça anılan bir çalışmaya dönüştü.
Son Yılları ve Vefatı
Jeff Buckley, Grace albümünün ardından başlayan uzun soluklu turne döneminin ardından, 1996 yılında ikinci stüdyo albümünün hazırlıklarına odaklandı. Columbia Records etiketiyle yayımlanması planlanan bu albüm, My Sweetheart the Drunk başlığıyla anılmaktaydı. Buckley, yeni albüm için kayıt çalışmalarını Memphis, Tennessee’de yürüttü. Burada yalnızca stüdyo kayıtlarıyla değil, aynı zamanda kendi başına geçirdiği zamanlarla da üretim sürecini beslemeyi amaçladı. Kayıt sürecinde daha önce birlikte çalıştığı prodüktörlerle olduğu kadar yeni iş birliklerine de yer verdi. Albümdeki materyaller, hem beste yapısında hem de ses mühendisliği düzeyinde bir geçiş sürecini yansıtıyordu.
Buckley, Memphis’te geçirdiği dönemde stüdyo dışı zamanlarında da üretkenliğini sürdürdü. Yeni parçaların ön hazırlıklarını yaparken, aynı zamanda eski eserleri yeniden ele aldı ve sahne performanslarına da ara vermedi. Bu süreçte hem bağımsız bir sanatsal ifade alanı kurmayı hem de müziğinde teknik olarak farklı yönelimler keşfetmeyi amaçladığı görülmektedir.
Ancak bu yaratıcı süreç, beklenmedik bir şekilde kesintiye uğradı. 29 Mayıs 1997 tarihinde, Memphis’te arkadaşının grubunu beklerken Wolf River Harbor’da yüzdüğü sırada, nehir akıntısına kapılarak kayboldu. Olay sırasında yanında herhangi bir uyuşturucu madde ya da alkol bulunmadığı resmi raporlarda yer aldı. Buckley'nin cansız bedenine altı gün süren arama çalışmalarının ardından ulaşıldı.
Jeff Buckley’nin vefatının ardından, annesi Mary Guibert’in öncülüğünde Columbia Records ile iş birliği içinde çeşitli posthum albümler yayımlandı. Bunlar arasında 1998 tarihli Sketches for My Sweetheart the Drunk, sanatçının ikinci albümüne dair kayıtlarının derlendiği önemli bir çalışma olarak öne çıkar. Bunun yanı sıra sahne performanslarını ve çeşitli kayıt oturumlarını içeren Mystery White Boy, Live at L’Olympia, So Real: Songs from Jeff Buckley gibi derleme ve konser albümleri de yayımlandı.
Vefatından sonra Jeff Buckley, yalnızca sınırlı bir diskografiye sahip bir müzisyen olarak değil, aynı zamanda 1990’lı yılların duygusal ve estetik arayışlarını yansıtan bir figür olarak değerlendirilmiştir. Hem eserleri hem de yaşam öyküsü, onu çağdaş müzik tarihinde etkisi süren bir kültürel referans noktası hâline getirmiştir.
Albümleri ve Derlemeleri
Stüdyo Albümleri / Derlemeleri
- Grace (1994)
- Sketches (For My Sweetheart the Drunk) (1998)
- You and I (2016)
Derlemeler ve Canlı Albümler
- So Real: Songs From Jeff Buckley (2007)
- Grace (Legacy Edition) (2004)
- Live at Sin-é (Legacy Edition) (2003)
- Mystery White Boy (2000)
- Grace Around the World (2009)